İzmir Konak'ta oturan bir mühendis, ramazan ayında gece davul çalınması nedeniyle uykusundan uyanmak zorunda bırakıldığı ve oluşan gürültüden rahatsız olduğu gerekçesiyle 2014 yılında Konak Kaymakamlığına başvurdu. Uygulamanın ayrıca 'ibadete zorlayıcı' olduğunu savunan vatandaş başvurusunun reddedilmesi üzerine İzmir İdare Mahkemesine dava açtı.

İzmir 4. İdare Mahkemesi, verdiği kararda, ramazan ayında geceleri davul çalınmasının örfi olarak uygulanan ve toplum içinde de çok büyük oranda hoşgörü ile karşılanan geleneksel bir uygulama olduğunu belirterek davayı reddetti. Başvurucunun, İdare Mahkemesi kararını da temyiz etmesi üzerine dosya Danıştaya geldi. Başvurucu, Danıştayın da İdare Mahkemesi kararını hukuka uygun bulması üzerine, 2014 yılında Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. AYM, başvuruyla ilgili son sözü söyledi. Yüce Mahkeme kararında bireysel başvuruyu 'kabul edilemez' buldu.

GEREKÇE YAZISINDA 20 VE 24. MADDE HATIRLATILDI


AYM Başkan vekili Engin Yıldırım, karar ilişkin gerekçe yazısında ise çarpıcı ifadelerde bulundu. "Ramazan ayında davul çalma ülkemizde oruç tutan vatandaşlan sahura kaldırmak amacıyla yapıldığı belirtilen yaygın bir faaliyettir. Bu amaca dönük olarak davul çalınmasının günümüzün teknolojik şartları dikkate alındığında çok da gerekli olmadığı rahatlıkla öne sürülebilir. Bununla beraber bir gelenek olarak bu uygulama sürdürülmektedir." diyen Yıldırım, "Vatandaşların bir kısmı en geniş anlamıyla dini bir faaliyet bağlamında gerçekleşmesinden dolayı bu geleneğin devam ettirilmesinden dolayı maruz kaldıkları gürültüyü hoş görülebilir ve kabul edilebilir bulurken, bazı yurttaşlar tam tersini düşünerek özel hayatı veya aile hayatına ölçüsüz bir müdahalede bulunulduğu ve ibadet yapmaya zorlandıkları hissine kapılabilirler. Mahkememiz somut başvuruyu Anayasa'nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceler çerçevesinde değerlendirerek oybirliğiyle açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulmuştur. Davul çalma faaliyetinin İslam dinince kutsal sayılan bir zaman diliminde gerçekleştirildiğini ve arka planında bir ibadetin yerine getirilmesinin amaçlandığını düşünürsek Anayasa'nm 24. maddesindeki din ve vicdan hürriyeti kapsamında da bir kabul edilebilirlik değerlendirmesinin yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır." denildi