Herkese hayırlı cumalar! İşte "Bugün cuma kaçta okunuyor?" sorusunun yanıtı. Mübarek Ramazan ayını idrak ettiğimiz şu günlerde tüm Türkiye mübarek cuma namazına hazırlanıyor. Cuma günü camileri doldurarak ibadetlerini gerçekleştirecek olan İslam alemi bugün "Cuma namazı saat kaçta?" ve "Ezan ne zaman okunuyor?" sorularına cevap arıyor. 8 Haziran Cuma günü cuma namazı saat kaçta kılınacak ve cuma namazı için öğlen ezanı saat kaçta okunacak? İşte İstanbul, İzmir ve Ankara'da 8 Haziran namaz vakitleri! Cuma ezanı saatleri ve 8 Haziran 2018 Cuma Hutbesi haberimizde

İL İL CUMA NAMAZ VAKİTLERİ İÇİN TIKLAYIN…

BAZI BÜYÜK İLLERİMİZDE CUMA NAMAZI VAKİTLERİ

İstanbul: 13:09
Ankara: 12:54
İzmir: 13:16
Bursa: 13:09
Edirne: 13:19
Eskişehir: 13:03
Samsun: 12:40
Trabzon: 12:26
Hakkari: 12:10
Van: 12:11
Diyarbakır: 12:24
Tunceli: 12:27

CUMA NAMAZI VE MÜBAREK CUMA GÜNÜ

Cuma günü müminlerin hatalık bayramı sayılır. O gün yapılan ibadetler diğer günlere göre daha büyük sevap kazandırır. Kılınan Cuma namazının fazileti pek büyüktür. Müslümanlar Cuma günü banyo yapar, en temiz elbiselerini giyer, en güzel kokularını sürünüp, güler yüzle sokağa çıkarlar. Cuma için ezan okunduğu vakit her türlü işlerini bırakarak camilere koşarlar.

Zira Yüce Allahımız: “Cuma günü namaz için çağrıldığınızda hemen Allah'ın zikrine koşun. Alışverişi bırakın” buyurmuştur.

Cuma Namazı, müslüman erkeklere farz olan bir ibadettir. Kur'an-ı Kerim'de, olduğu, mutlaka kılınması gerektiği açık açık emredilmiştir. Vakti, öğle namazının vaktidir. Cuma günleri öğle namazı vaktinde bu namaz kılınırsa, öğle namazı da kılınmış sayılır. Dört rekat ilk sünneti, iki rekat farzı, dört rekatta son sünneti vardır. Bu dört rekatlık “Vakit Sünneti” kılmak sevaptır. Farz kılınmadan önce imam minbere çıkıp hutbe okur. Bu hutbenin okunması ve dinlenmesi de Cuma Namazı'nın farzlarındandır.Cuma namazı kadınlara farz olmadığı halde eğer onlar da cemaatle birlikte Cuma'yı kılarlarsa öğle namazını kılmış sayılırlar.

Cuma namazı hür ve serbest olmayanlara, yolcu olanlara, hasta olanlara, kör olanlara, ayakları olmayan sata kimselere farz değildir.
Ama bunlar Cuma'yı kılarlarsa büyük bir sevap kazanırlar.

Cuma Namazı'nı kılabilmek için imam dahil en aşağı üç kişinin bulunması, Cumanın kılınan yerin herkese açık olması gerekir.Şartlarına uygun bir Cuma namazı kılmak için abdest alınıp camiye gelinir. Sonra Cuma'nın 4 rekatlık ilk sünnetini kılmak için kalkılır.

“Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının ilk sünnetini kılmaya” diyerek tekbir alınır. Sübhaneke, euzu besmele, Fatiha ve bir sure okunarak rüku ve secdelere gidilir. İkinci rekatta Fatiha ve bir sure okunup oturulur. Sadece Ettahiyatü duası okunup kalkılır. Besmele, Fatiha ve bir sure okuyarak üçüncü ve dördüncü rekatlar tamamlanır.

Bu arada imam hutbe okumak üzere minbere çıkar. Cemaat büyük bir dikkatle onu dinler. Zira hutbeyi dinlemek farzdır. Hutbeden sonra imam mihraba geçer. Artık Cuma'nın iki rekatlık farzı kılınacaktır. Bunun için “Niyet ettim Allah rızası için Cuma Namazı'nın farzını kılmaya, uydum hazır olan imama” denilir. Herkes içinden sübhanekeyi okur, sonra imam açıktan Fatiha ve bir sure okur. Cemaat imamı dinler. Kendileri bir şey okumaz. Sonra rüku ve secdelere gidilerek iki rekat tamamlanır.

Farz cemaatle kılındıktan sonra Cuma'nın son sünneti niyetiyle dört, Ahir Zuhur niyetiyle dört ve Vaktin sünneti niyetiyle iki rekat namaz daha kılkınır. Ahir zuhur namazının aynen Cuma'nın ilk sünneti gibi kılmak daha sevaptır.

27 NİSAN CUMA HUTBESİ


AFİYET OLSUN, İSRAF OLMASIN

Cumanız Mübarek Olsun Değerli Müminler!

Bir gün Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) çok sevdiği akrabası Sa’d b. Ebi Vakkas’ın yanına uğramıştı. Sa’d o sırada abdest alıyordu. Suyu fazla kullanmış olmalı ki Efendimiz; “Bu ne israf böyle?” dedi. Sa’d, “Abdestte de israf olur mu ya Rasulellah?” diye sorunca Sevgili Peygamberimiz (s.a.s): “Evet, akan bir nehirden abdest alsan bile” 1 şeklinde karşılık verdi.

Aziz Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) Allah’ın bizlere bahşettiği nimetlerin kıymetini biliyor ve ashabına her fırsatta bunu hatırlatıyordu. O, bollukta da darlıkta da sahip olduğumuz nimetleri ölçülü kullanmayı öğretiyor ve israftan sakındırıyordu. Zira israf, yeme içmeden giyim kuşama, vakitten sağlığa varıncaya kadar her türlü nimet ve imkânı ölçüsüzce kullanmaktır, dengeyi ve itidali kaybetmektir. İnsanın kendisine, çevresine ve kâinata yazık etmesidir. İsraf, varoluş bilincimizden ve yaratılış gayemizden uzaklaşmaktır. İsraf, aynı zamanda bütün nimetlerin sahibi olan Yüce Allah’ın Rezzâk ismine saygısızlıktır.

Kıymetli Kardeşlerim!

Bugün yeryüzünü kuşatan en büyük afetlerden birisi israftır. Bir yanda açlığın, yoksulluğun ve sefaletin pençesinde kıvranan milyonlarca insan varken, saçıp savurmak, ihtiyaç olmadan harcamak, eskimeden atmak hayati bir hatadır. Mazlum insanlar ekmek ve su gibi en temel ihtiyaçlarından bile mahrum bir şekilde hayat mücadelesi verirken, artan bir tek lokmayı bile çöpe atmak insafa sığmaz.

Kıymetli Müslümanlar!

İsraf, sadece mal ve eşya ile sınırlı değildir. İnsan için en büyük israf, ne için yaratıldığını ve varlığını hangi uğurda kullanması gerektiğini unutarak ömrünü heba etmektir. Kendisine verilen akıl nimetini iman ve hikmetle buluşturamamaktır. Bedenini, gücünü, iradesini iyilik ve hakikat yolunda kullanmayıp beyhude meşgalelerle heba etmektir. Sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi, bilim ve teknolojiyi insanlığın faydasına değil ifsadına kullanmaktır. Kardeşlerim! Bugün insanı daha fazla kazanıp daha çok tüketmeye teşvik eden, ne kadar harcarsa o kadar değerli olacağını iddia eden bir zihniyet yaygınlaşıyor. Özenti ve gösterişe dayalı hayatlar, lüks ve israfa yönelik harcamalar öne çıkarılıyor. Böylece ömrünü üretim yerine tüketime adayan insanlık, aslında manevi değerlerini ve yaşama amacını tüketiyor. Hâlbuki hayat kitabımız Kur’an, insanın yeryüzüne imar ve ıslah için geldiğini, dünya ve ahiret hayatı adına orta yolu, iktisadı ve dengeyi asla kaybetmemesi gerektiğini vurgular. Yüce Rabbimiz müminleri anlatırken şöyle buyurmaktadır: “Onlar, harcama yaptıklarında ne israf ederler, ne de cimri davranırlar. Bu ikisi arasında bir yol tutarlar.”2 Peygamberimiz (s.a.s) de “İsrafa kaçmadan ve kibre kapılmadan yiyiniz, içiniz, giyininiz ve sadaka veriniz.”3 öğüdüyle tüketim ahlakına sahip olmamız gerektiğini dile getirir.

Muhterem Müslümanlar!

Geliniz Yüce Rabbimizin bizlere lütfettiği bütün nimetlerin değerini bilelim. Hiçbir nimeti ölçüsüzce israf etmeyelim. Vaktimizi boşa geçirmeyelim. Yememizde, içmemizde, giyim kuşamımızda ve harcamalarımızda ihtiyaç fazlasından kaçınalım. Doğal kaynaklarımızı, tabiat varlıklarımızı koruyalım. Allah’ın verdiği her nimetin bir gün hesabının sorulacağını bilelim. Nimetler karşısında şımarıp lükse dalmadan ve duyarsızca israfa girmeden infak ahlakını kuşanalım. Rabbimizin hayata ve kâinata koyduğu dengeyi gözetelim. Bu denge ihlal edildiğinde hayatın bereketinin kaçtığını, toplumun huzurunu kaybettiğini, insanın kendisine ve gelecek nesillere zarar verdiğini unutmayalım. Nimetlerin sınırlı, nefsin istek ve arzularının ise sınırsız olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.

Kardeşlerim!

Önümüzdeki Pazarı Pazartesiye bağlayan gece, Yüce Kitabımız Kur’an’ın nazil olmaya başladığı mübarek Kadir gecesini idrak edeceğiz inşallah. Bin aydan daha hayırlı olan bu geceyi bir fırsat olarak değerlendirelim. Günahlarımıza tövbe ederek hayatımızı gözden geçirelim, muhasebemizi yeniden yapalım. Bu vesileyle Kadir gecenizi şimdiden tebrik ediyor ülkemiz, milletimiz ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. 1 İbn Mâce, Tahâret, 48. 2 Furkân, 25/67. 3 Buhârî, Libâs, 1; Nesâî, Zekât, 66. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü