POLİSTEN SAAT SAAT TAKİP
İstanbul Polisi Burak Mengü'nün iddialarıyla ilgili soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında, Burak Mengü'nün kaçırıldığını iddia ettiği saatler mercek altına alındı. Yapılan incelemeler sonucu, Mengü'nün Nişantaşı'nda bir müvekkili ile buluştuğu ve Anadolu Yakası'na geçtiği belirlendi.
Bir süre müvekkili ile Ümraniye'de bulunduğu belirlenen Mengü'nün ardından yine müvekkili tarafından Beşiktaş'a bağlı Zincirlikuyu'ya bırakıldığı tespit edildi.
MÜVEKKİLİ DE YALANLADI
Polis ekipleri, Mengü'nün müvekkilinin bilgisine başvurdu. Müvekkilinin ise söz konusu saatlerde birlikte olduklarını ve gözaltı ya da kaçırılıp darp edilme durumunun yaşanmadığını söylediği öğrenildi.
MENGÜ SORUŞTURMANIN KAPATILMASINI İSTEDİ
Öte yandan Mengü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne giderek soruşturmanın kapatılmasını istedi. Polis, Burak Mengü'nün kaçırılarak darp edildiğini iddia ettiği saatlerdeki incelemeleri rapor halinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sundu. Polis incelemesine göre iddiaları çürütülen Mengü'nün savcılığa vereceği bilgi ise şimdilik merak konusu.
NEVŞİN MENGÜ: DAHA BÜYÜK BİR RESİM
BirGün gazetesi yazarı Nevşin Mengü bugünkü köşesinde, kardeşi Burak Mengü'nün gözaltına alınmasını ele aldı ve olayın arkasında 'daha büyük bir resim' olduğunu yazdı.
Nevşin Mengü, birkaç ay önce de kardeşinin Vatan Emniyet'e götürüldüğü nü ve orada da darp edildiğini savundu. Mengü, kardeşinin bu olaydan sonra bir süre yürüyemediğini ifade etti.
Nevşin Mengü'nün kardeşi ile ilgili kaleme aldığı yazının ilgili bölümü şu şekilde;
"Olay duyuldukça büyüdü, bana sorarsanız iyi ki de büyüdü. Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun, beni de bizzat aradı, Burak hakkında bir gözaltı kararı olmadığını, bu kişilerin polis olamayacağını, belki de para koparmak peşinde olan bir grup olabileceğini söyledi. Burak’ın Gayrettepe’ye gelip şikâyetçi olmasının en doğrusu olduğunu söyledi. Burak, Tuna’nın dediği gibi yaptı.
Burak’ı 'almaya gelen' üç kişinin Burak’ı aldığı yerde UKOME kamerasının çalışmadığı ortaya çıktı. Bırakıldığı yer UKOME kameralarının kör noktasına denk gelmiş. Burak’ı alan araç, İstanbul’u adım adım takip edebilen kameralarda bulunamadı. Buna rağmen Burak ifadesini verdi, şikâyetçi oldu.
Önemli mi diye sorsanız, şu anda benim için hiç değil. Kardeşim şu anda sağ ve belki bu olay bir çetenin şimdi olmasa da ileride ortaya çıkmasına vesile olacak.
Burak sonuçta bir avukat, hem de ceza avukatı, nasıl uyduruk bir rozete kandı anlamadım, onu sordum. 'evet o rozet tipi şeyler her yerde satılıyor biliyorum ama inan 'polisim, hakkınızda gözaltı kararı var' diyen üç kişi gelince herkes tıpış tıpış o arabaya biner' dedi. Ve bir de şöyle bir detayı anlattı. Normalde, polise gözaltı kararını tebliğ eden belgeyi sorma hakkınız var, ancak uygulamada hızlı olsun diye polis belgeyi yanında taşımayabiliyor ve size karakolda ibraz edebileceğini söylüyor. Burak ‘yine öyle olduğunu düşündüm’ dedi.
Benim aklıma gelen pek çok soru var, bu kadar kendine güvenen, gündüz gözüyle İstanbul’un merkezinden, hiçbir şeyden çekinmeden, bir avukatı alabilenler kimler? Bu kişiler sağda solda kendilerini polis olarak tanıtabilme, insanları darp etme cesaretini nasıl bulabiliyor? Bu kişiler polis içinde belli kişilere veya odaklara mı güveniyor?
İlk olayda Burak’ı Vatan Emniyet’te darp eden polis -ya da her neyselerse- kişiler kimler? Hükümetin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu çetelere ilişkin bilgisi var mı? Var ise bir önlem almayı düşünmüyor mu?"