Ailesi Kuvayı Milliye mücadele kitaplarına konu olan DGM eski Savcısı ve CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, ilginç meslek hayatı ile politikada geçen günlerini SÖZCÜ ile paylaştı. Nasrettin Hoca ile birlikte anılan Konya Akşehir doğumlu olan ve “Tarık Buğra’nın Küçük Ağa romanındaki pek çok karakter, benim akrabamdır’’ diyen Aldan, babasının tek maaşla zor koşullarda üç çocuk büyüttüğünü ve hepsinin üniversite bitirdiğini söylüyor. Annesini de “250 gram kıymayla 4 çeşit yemek yapacak kadar becerikliydi’’ diye anan Aldan, meslek hayatını şöyle anlattı: KORAY AYDIN: İlk soruşturmam Bayındırlık Bakanlığı’ndaki yolsuzluklardı. Bakan Koray Aydın istifa etmek zorunda kalmıştı. O soruşturmada bazı şeyler hoşuma gitmedi ve ayrıldım. Meslek yaşamım boyunca temel ilkemdi ve kötü muameleye karşıydım. İnsanlar eziyete tabi tutulmamalıydı. O noktada hoşuma gitmeyen şeyler oldu ve bu soruşturmadan ayrıldım.

BACASIZ SANAYİ YOLSUZLUK: Daha sonra yolsuzluk, terör, uyuşturucu soruşturmalarına baktım. Türkiye’de yolsuzluğun yol olduğunu düşünüyorum. Bacasız sanayiye benzetiyorum. Çoğu insan açken, birileri rezidanslarda oturup lüks otomobillere biniyorsa, bunun ana nedeni kayıt dışı para ve yolsuzluktur. Sağlık sektörü, enerji sektörü, özelleştirmeler, belediyeler gibi noktalar Türkiye’nin kara delikleridir. NEŞTER OPERASYONU: Yaşar Okuyan Çalışma Bakanı iken sağlık alanındaki ameliyatlarda kullanılan malzeme yolsuzluğu ile ilgili düğmeye bastı ve Neşter Soruşturması başladı. Neşter 1’de insanlar gözaltına alındı. Türkiye’nin en zor soruşturmalarından biriydi. O dönemde telefon dinlemesi yapıyorduk. Yargı alanında soruşturmaya müdahale eden bir şebeke belirledik. Yargıdaki kirlenmeye karşı da operasyon yürüttük. Bu da Neşter 2 oldu.

SADECE SEZER’E SÖYLEDİM: Neşter 2 soruşturmasını sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e söyledim. Çünkü beni meslekten atabilecek konumdaki kişilere karşı yürütüyordum bu soruşturmayı. Beni orada tutan mekanizmaya karşı baş kaldırmıştım. Bu operasyon nedeniyle benden hiç hoşlanmadılar. 2004 yılında beni meslekten atmak istediler. YÜRÜYEREK GİDERİM: Gaziantep, Urfa ve Erzurum’a göndermek istediler. Beni sürmek isteyenlere haber yolladım. Tayinimin çıktığı yere yürüyerek gideceğimi ve her durakta da basın açıklaması yapacağımı söyledim. Sonuçta DGM’den alıp Ankara savcısı yaptılar. Ama cüzzamlı gibiydim. Kimse yaklaşmıyordu.

MARABA MİLLETVEKİLİYİM: Sekiz yıl çoluk çocuktan ayrı, emek veriyorsun, günde 15-20 saat çalışıyorsun. Büyük bir özveriydi. “Ne anlamı kaldı bu kadar eziyetin” dedim ve 2009’da emekli oldum. Bu anlamda kırgındım ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu beni aday gösterdi ve milletvekili oldum. Şimdi de göre
ve maraba milletvekili olarak devam ediyorum.

OĞLUM İŞSİZ: Oğlum Erdem Aldan, radyo-televizyon okudu, 1989 doğumlu ve şu an işsiz… Gönlünden ne geçiyorsa güzel bir iş yapmasını istiyorum. Tercihi ona bıraktım. Kızım Sinem 1998 doğumlu reklamcılık okuyor. Moda editörü olmak istiyor. Eşim Yasemin çok planlı ve programlıdır. Çocuklarım, eski bir savcının ve bir milletvekilinin oğlu-kızı olduklarını, arkadaşlarına bile söylemezler. Arkadaşları benim milletvekili olduğumu bilmez.

SİYASET DAHA KÖTÜ: Siyasetin bir ekran yüzü var. Gerçek yüzü ise hayal kırıklığı ve daha kötü. Herkes kendini beğendirmek, hep tepede olma çabası içinde. Ülke bir tiyatro sahnesindeki gibi ve rol kapma yarışı var. Herkes kendi kahramanını yaratıyor. Türkiye yüzde 50 olarak ayrıldı. Herkesin hedefi artı 1 ile Türkiye’nin tamamına sahip olmak. Mezhepsel, etnik, köylü kentli ayrışması var. “Kesmek lazımsa önce Nişantaşı’ndan başlarız” diyen bir zihniyet… İktidar ortaya bir konu ortaya atıyor, çerçeveyi çiziyor. O çerçevenin dışına çıkan FETÖ, PKK ağzı diye baskı görüyor. Farklı bir şey söylediğinizde hedef tahtasındasın. Benim başıma gelen buydu. Ağzını aç, 30 TV kanalından saldırı başlıyor.

[caption id="attachment_2317639" align="aligncenter" width="900"]Ömer Süha Aldan, Sözcü'den Başak Kaya'ya konuştu... Ömer Süha Aldan, Sözcü'den Başak Kaya'ya konuştu...[/caption]

Devlete 4 milyar dolar kazandırdım ertesi gün koruma aracım alındı


ÖMER Süha Aldan, meslek hayatı boyunca birçok zorlu soruşturmanın odağında oldu. Son soruşturması ise Telekom’un özelleştirilmesi oldu... HİÇ HOŞLANMADILAR: En son Telekom’un özelleştirilmesine el attım. Bundan hiç hoşlanmadılar. Elimdeki neredeyse tüm evrakı aldılar. Telekom’un 2.5 milyar dolara özelleştirilmesine karar verildi. Bazı GSM şirketlerinin de 2 milyar dolara yakın Türk Telekom’a borcu var. Cep telefonundan sabit telefon arandığında yapılan anlaşma gereği yüzde 1 ücret devlete ödeniyordu. Dava konusu olmuş ve mahkeme “Bu tutar yüzde 50 olmalı” demiş. Borçlu şirketlerden biri dava açarak istediği kararı çıkarmaya çalışıyor.

28 ÜYE AYARLANDI: Büyük rüşvetler dönüyor. Hukuk Genel Kurulu’nun 28 üyesini bir şekilde ayarladılar. Çoğu rüşvet almıyor telkin, ikna, yönlendirme var. Karar onanmak üzereyken medyaya bilgileri sızdırdım. Hukuk Genel Kurulu toplandı, 1’e karşı 44 oyla Telekom haklı bulundu. Telekom bu sayede 2.5 milyar dolara değil 6.5 milyar dolara özelleştirildi. Kamuya katkımız 4 milyar dolar oldu. Bunun üzerine koruma polisi sayımı azalttılar ve koruma aracımı aldılar. Elimde sadece Yargıtay Ceza Dairesi Başkanı’nın  teşekkür yazısı ile Denetim Elemanları Derneği’nin Yılın Dürüstlük Ödülü var.

[caption id="attachment_2317641" align="aligncenter" width="900"]FOTO:SÖZCÜ- Yasemin Ömer Süha Aldan çiftinin biri erkek diğeri kız iki evladı var. FOTO:SÖZCÜ- Yasemin Ömer Süha Aldan çiftinin biri erkek diğeri kız iki evladı var.[/caption]

EŞiM iDEALiST BiR AVUKATTI HAKiM OLMAYI HiÇ iSTEMEDi


CHP Milletvekili Aldan hukuk fakültesini bitirdikten sonra avukatlık stajına başlıyor.

BEŞ KURUŞUM YOKTU: Staj yaparken hakimlik sınavı açılınca girdim ve kazandım. Cebimde beş kuruş para yoktu. 1980’li yıllardı. İlk görev yerim Samsun’du ve savcı yardımcısı olarak çalıştım. EVLİLİK VE LİCE: Tayinim Lice’ye çıktı. O günlerde serbest avukatlık yapan Yasemin ile tanıştım. Okulunu dereceyle bitirmiş idealist bir avukattı. Çok yalvardım “Hakim, savcı ol. Rahat ederiz” dedim ama istemedi. O süreçte oğlumuz doğdu. Lice’de günde ya
rım saat su akıyordu. Lojmanın deposuna ne birikiyorsa onu kullanıyorduk.

ANTALYA İSTEDİM ANKARA OLDU: Lice’den sonra Kastamonu ve Tokat’ta görev yaptım. Tayin için 30 deniz kenarı yer yazdım ve Fethiye çıktı. Bu arada kızım dünyaya geldi.  “Antalya’ya tayin isteyelim, yerleşiriz” diye düşünürken, Ankara DGM’ye ayırdılar. Hiç istemiyordum. “İki yıl sabret” dediler… 2001 yılıydı ve tarikatların etkisi hissedilmeye başlanmıştı. Kızımı Fethiye’de bıraktığımda henüz 4 yaşındaydı. “Ülke dedik, insanlık dedik, görev dedik” Ankara’ya gittik.