Yıl 2010’du... İstanbul Barosu’nun yönetimine aday olan Ümit Kocasakal ile ilk sohbetimiz 7 yıl önce de aynı çalışma ofisinde başladı. O yıllarda Galatasaray Üniversitesi’de öğretim üyesi olan Kocasakal Türkiye’nin hukuk adına en zor dönemlerinde dünyanın en kalabalık barosunu üç dönem yönetti. Her fırsatta vatan, millet ve Atatürk’ü dilinden düşürmeyen bir anlayışla üst perdeden mücadelesiyle tanıdık onu... Şimdi zor bir görevi daha devralmak istiyor. CHP Genel Başkanlığı’na talip olan hukuk profesörü Ümit Kocasakal siyasete atılma nedenlerini ve hukukun geldiği zor dönemeci SÖZCÜ’ye anlattı.

ATATÜRK’E BORÇLUYUM

- 7 yıl önceki sohbetimizde siyasete hiç yeşil ışık yakmadınız. Zaman sizi mecbur mu bıraktı?

Hakikaten hiç aklımda yoktu. Bazı şeyler planlayarak olmuyor. Bazıları hamaset görebilir ama ben her şeyimi bu cumhuriyete ve Atatürk’e borçluyum. Bugüne kadar konumum gereği yapmak zorunda olduğum görevleri üstlendim. Sonra bir baktım şahsımla ilgili kamuoyunda bir beklenti oluşmuş durumda. Şartlar beni siyasete sürükledi. Ülke bu haldeyken, ülkenin sigortası konumundaki CHP’nin de durumu nedeniyle bir görev üstlendim.

- Adaylığınız için “CHP’yi karıştırma projesine alet oluyor” yorumlarına ne diyorsunuz?

Benim için sokaktaki gerçek halkın tavrı önemlidir. O kadar güzel yorumlar, yaklaşımlar alıyorum ki... CHP yarın bir seçim olsa yüzde 40-45 oyla iktidara gelecek durumda da ben çıkıp ortalığı karıştırıyorum. En kötü şey birbirimizi kandırmak. CHP 20-25 bandına sıkışacak bir parti mi? Üstelik ülkeyi felakete götüren ve yanlış üstüne yanlış yapan böylesine bir iktidar varken... Bu yönetim 8 seçim atlattı. Hangisini kazandı? Hayati olan 9. seçimi kazanacaklarının göstergesi ne? Genel başkan partinin oyunu yükseltemezse istifa edeceğini söylemedi mi?

BİR KOLTUK DERDİM YOK

- Kıl payı kaybettikleri olmadı mı?

Allah aşkına kendimizi kandırmayalım. Şundan çok rahatsızım; ‘Birlik olalım, siz bölüyorsunuz’ gibi partinin önünü tıkayan, demokratik bir değişimi engelleyen ifadeler adeta bir susturucu gibi kullanılıyor. Nasıl olacak değişim? Benim bir koltuk derdim yok. Ben fikir ortaya koyuyorum. Bana saldıranlar da şahsımı değil fikirleri tartışsınlar isterdim. Kimileri de benim için ‘Siyasi geleceğine yatırım yapıyor’ diyor. Ben yatırımcı ya da işadamı değilim. Risk aldığım söyleniyor. İnsanın vatanı için göze aldığı hiçbir şey risk değildir. Onun adı görevdir.

- “CHP yüzde 20-25 bandında kalacak bir parti değil” diyorsunuz ama siz nasıl aşacaksınız bu tabloyu?

Ben bir slogan ortaya koydum, ‘Kurtuluş kuruluşta’ diyorum. Bana göre Türkiye ne zaman ki cumhuriyetten, onun değerlerinden ve Atatürk’ten uzaklaştı başı beladan kurtulmadı. Atatürk’ün bize bıraktığı Türkiye nasıldı? Tam bağımsız, başı dik bir ülkeden bugüne nasıl geldiğimiz sorgulanırsa ne demek istediğim anlaşılır. Soner Yalçın mükemmel bir kitap yazdı, gıdada nasıl aldatıldığımızla ilgili. Ulu Önder bütün konuşmalarında ‘Bir memleketin iktisadının temeli ziraattir’ diyor. Acıktığında makine parçası ya da cep telefonu yiyen birini görmedim. Biz birbirimizle kavga ederken Türkiye açlığa gidiyor. Tarımımız, hayvacılığımız çöktü. İnsanlara zehir yediriliyor. Ben diyorum ki derhal kurucu değerlere dönmemiz lazım.

- “Yeni bir şey söylemiyor” eleştirilerine ne diyeceksiniz?

En büyük zihin saldırılarından biri de bu... Atatürk’ün düşüncesi, çağına göre çok doğruydu ama devir değişti diyorlar. Dünyada hiçbir şey değişmedi sadece kılık değiştirdi. Türkiye’de şu anda serbest piyasa ekonomisi adı altında serbest sömürü ekonomisi uygulanıyor. Halk eziliyor. Bu politikalara Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkmalı. Alt kimlik politikaları üzerinden büyük bir operasyon yapılıyor. Çünkü ulus devlet size ortak aidiyet duygusu verir. Bu duyguya saldırıyorlar. Karşımızda gerginlikten beslenen bir iktidar var. Bunun karşısında CHP asıl kuruluşundaki kimliğinden ve ilkelerinden uzaklaştırıldı diyorum. CHP’ye aslında kurucu önderinin söylemleri ve eylemleri yeterlidir.

MASKELİ BALO ARTIK BİTSİN

- 120 delegenin imzasını toplayabilecek misiniz?

Ben bu yola delege hesabı yaparak girmedim. Ben vicdanlara hitap ediyorum. Delegelerin tarihsel sorumluluğu yerine getireceğine inanıyorum. Benim adaylığım cumhuriyet değerlerine, Atatürk’e, kuruluş ruhuna dönmenin adaylığıdır. Partisini özleyen milyonlar adına vekaleten adayım. Cumhuriyet’le, Atatürk’le sorunun olabilir ama o zaman Atatürk’ün kurduğu partide yapamazsın. Bu maskeli balo bitsin artık.

- “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözünüzü faşizan bulanlara ne diyorsunuz?

Oradaki askerlik onun ilkelerini benimseyip yolunda ilerlemektir. Üniformasız, gönüllü bir askerliktir. Bu ülkenin kurucusunu sevmek en azından saymak bir namus ve vicdan borcudur. Atatürk’ün kurduğu partide ise onu sevip, saygı göstermek yeterli değil. CHP’den beklenen aynı zamanda onun düşüncelerini benimseyip bugünün şartlarını da dikkate alarak hayata geçirmek. Ulusalcılık için de ‘Kafatasçılıktır, partiden gitmeliler’ deniliyor. Organik sola canım feda ama hormonlu sol dediğimiz yapıya karşıyım.

ASLOLAN DEVLETTİR...

- Afrin operasyonuyla noktalayalım mı sohbetimizi?

Büyük fotoğrafı iyi görmek gerek. Yıllar önce Condoleezza Rice Ortodoğu’da haritalar değişecek demişti. Graham Fuller’in ‘Yeni Türkiye’ isimli kitap yazmasıyla ne tesadüftür iktidarın dilinden düşmeyen kelime de ‘Yeni Türkiye’dir. ‘Kemalizm tasfiye edilmelidir’ diyor kitapta... Çünkü Atatürk’ün düşüncesi tasfiye edilmeden Türkiye’ye operasyon şansınız yok. Atatürk düşüncesi devletin bağışıklık sistemidir. O giderse küresel mikroplar bünyeye girip hastalık yapar. İktidarı eleştirebiliriz ama aslolan devlettir. Yanlışları tespit başka bir şeydir ülkenin çıkarları için gereken operasyonları desteklemek ayrıdır. Sınırlarımızdaki tehlike için mücadele edilmelidir.

“ATATÜRK’ÜN, ÜNİFORMASIZ, GÖNÜLLÜ ASKERLERİYİZ” Hande Zeyrek’e konuşan Prof. Dr. Ümit Kocasakal, “Üniformasız, gönüllü bir Atatürk askeriyiz. Bu ülkenin kurucusunu sevmek bir namus ve vicdan borcudur” dedi. “ATATÜRK’ÜN, ÜNİFORMASIZ, GÖNÜLLÜ ASKERLERİYİZ”
Hande Zeyrek’e konuşan Prof. Dr. Ümit Kocasakal, “Üniformasız, gönüllü bir Atatürk askeriyiz. Bu ülkenin kurucusunu sevmek bir namus ve vicdan borcudur” dedi.

SÖZCÜ davası, gerçek FETÖ davalarını sulandırır


- Türkiye, OHAL ve KHK’larla yönetilen bir ülke haline geldi. Hukukun üstünlüğü nasıl sağlanacak?

Hayatım hukuksuzluklarla mücadele içinde geçti. Pusulam hep hukuk devleti ve güvenliği oldu. Türkiye üzerinde bir genetik ve kimyasal operasyon yapıldı. Ülkenin bütün kurumları çökertildi. Devlet çökertildi. Hukukun ‘h’si bırakılmadı. Türkiye fetret dönemini yaşıyor. Yargı içinde Yeniçeri isyanları var. Bir mahkeme kanun açık olduğu halde istinaf mahkemesinin kararına karşı dosyayı iade edebiliyor. Bu bir isyandır. Anayasa Mahkemesi’nin kararları bağlayıcıdır ama mahkeme uymuyor. Anayasa Mahkemesi, ‘Olağanüstü Hal döneminde çıkarılan kararnameleri ben inceleyemem’ demek suretiyle kendisini de inkar etti. Türkçesi, “Ey iktidar sen Olağanüstü Hal döneminde Anayasa’ya aykırı olsa bile istediğini yapabilirsin’ demektir. İktidar maalesef siyasi amaçları için her şeyi kullanıyor. Meclis devre dışı. Ben o yüzden bunlara ‘Kanun Hükmünde Kralname’ diyorum.

- Basın özgürlüğünde gelinen nokta ortada...

Bakın çok tehlikeli bir yapıyla karşı karşıyayız. Üzerine kararlılıkla gidilmeli ama bunu yaparken hukuktan taviz verirseniz bu adamların işine yarar. Şimdi SÖZCÜ gibi bir gazeteye dava açtılar. Kimin işine yarar? FETÖ denen örgütün işine yarar. Bu tip temelsiz davaları açarsanız gerçek suçlularla ilgili davaları da sulandırırsınız. Türkiye şu anda hukuk darlığı çekiyor. Hukuk soluyamıyor, tıkanıyorsunuz. Milli bütünlüğü sağlamak zorundayız. Kavga değil üretim gerek.

k2

Ne zaman bunalsam Türk filmleri izlerim


- Aileniz siyasete girmenize ne diyor?

Herkesin eşi değerlidir ama benim eşim en büyük gücümdür. Bana enerjimi veren kişidir. Normal şartlarda istemezlerdi ama vatan söz konusu olduğunda eşimin de büyük desteğini gördüm. Kızım Yasemin 17 yaşında. O pek sıcak bakmıyor ama 11 yaşındaki oğlum Kerem hararetle destekliyor. Benimki aslında bir vicdan haykırışıdır. Sonuca ulaşır ya da ulaşmaz. Şahsi bir mesele değil. Yoksa çok sevdiğim bir işim ailem ve hayatım var. Hobilerim ve alışkanlıklarım var.

- Nedir onlar?

Ailemle sıkça tatile giderim. Kaliteli zaman geçiririm. İçinizdeki çocuğu öldürmeyin demişler. Hayat çok ağır ve zaman zaman rahatlama alanlarınız olmalı. Sıkı bir çizgi roman takipçisiyim. Bir kısmı siyah beyaz Türk filmlerinden oluşan iyi bir film koleksiyonum var. Ne zaman bunalsam oturup izlerim. Zeki Müren ve Belgin Doruk’un oynadığı filmleri çok severim. 33’lük, 45’lik hatta 78’lik plak koleksiyonum var.