RÖPORTAJ: Yüksel Şengül


Her şeye rağmen yüzü gülüyor, enerji ve umut dolu CHP İstanbul Milletvekili, aynı zamanda Parti Meclis Üyesi Sera Kadıgil. Meclis'in en genç milletvekillerinden birisi. Siyasette kadın ve gençlerin fark yaratacağına inanan Kadıgil'le hayvan haklarından kadın zulmüne, ekonomik krizden mevcut düzende milletvekili olmanın dayanılmaz ızdırabına kadar pek çok konuyu konuştuk.

Öncelikle mutluluklar dilerim, Allah bir yastıkta kocatsın...


Kongreydi, kurultaydı, seçimdi derken ben de eşim de kedilerimiz de unuttuk yeni evlendiğimizi, siz unutmamışsınız, çok teşekkür ediyorum.

Siz hayvanları seviyorsunuz...


Evet, elbette. Uzun bir süre İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Yürütme Kurulu üyesiydim. Canla başla yaşam hakkı savunan meslektaşlarımın çıraklığını yaparak işe başladım. Şu anda aktif görevim olmasa da baroda ve çeşitli STK’lar bünyesinde gerek güvendiğim arkadaşlarım gerekse hiç tanışmadığım binlerce güzel gönüllü aktivist çalışmaya devam ediyorlar, ben de TBMM bünyesinde bu mücadeleye destek vereceğim.

Bu iktidar 24 Haziran seçimi öncesinde "Hayvana şiddete ağır cezalar getireceğiz" sözü verdi ama her şey unutuldu galiba... Beklenen yasa ne zaman çıkar?
Hayvana şiddete 'dur' diyecek yasa, böyle giderse asla çıkmaz. Bu çok duyduğumuz sözler, iktidarın suya sabuna dokunmayan, herkesin de vicdanını okşayan ancak asla gerçekleştirmediği vaatlerinden biri. Ne zaman kamuoyu yaratacak denli büyük bir hayvana vahşet haberi çıksa iktidar mensupları neredeyse bire bir aynı basın açıklamasını yapıyor, sonra da konuyu derhal kapatıyorlar. Daha seçimden 10 gün önce demiyorlar mıydı. 'İlk icraatımız hayvana eziyete hapis olacak' diye? Hani nerede? İktidar isteseydi 16 yılda 16 kez yapardı gerekli düzenlemeyi.

Oysa hayvanlar da can...


Türkiye'de hayvanlar can olarak değil mal olarak görülüyor. Diyelim bir sokak hayvanı tecavüze uğramış, öldürülmüş. Vicdanlı birine denk gelir de konu bir şekilde yargıya taşınsa bile eylemin cezası neredeyse yok! Bu haksızlığa dayanamayan biri çıkıp 'Bu hayvan benim hayvanım' derse ancak mala zarar vermekten bir ceza aldırabiliyorsunuz karşı tarafa. Ülkede yükselen ve bilinçli şekilde beslenen öfke ve şiddet eğilimi nedeni ile vicdan taşımayanların sayısı ne yazık ki artıyor. Köpeği otomobile bağlayıp sürükleyenler var, hayvanın bacaklarını kesenler var... Bir de bunlar kamuoyuna yansıdığı için çoğu kimsenin duyduğu ve çok nadir sandığı şeyler, oysa söylemek çok üzücü ama nadir falan değil. Kırk yılda bir basında yer bulduğu için okuyup vah vah ettiğimiz olaylar her an, her yerde yaşanmaya devam ediyor. Kamuya sadece çok ama çok küçük bir kısmı yansıyor.

Bazıları da 'Bütün sorunlar bitti de sıra hayvanlara mı geldi?' diyebiliyor.


Bu laf üzerine edilecek çok söz var ama bunu söyleyenlere genelde kısaca şu bilgiyi vermekte fayda oluyor; Cezaevlerinde özellikle yoğun şiddet içerikli suçlardan mahkum edilmiş kimseler arasında bu konuda kapsamlı bir araştırma yapıldı. İşkence, tecavüz ve şiddet nedeniyle hüküm giymiş mahkumların büyük çoğunluğunun geçmişte suça ilk adımı hayvana eziyetle attıkları tespit edildi. Kısacası şiddet ve tecavüz eğilimli kişiliklerin ilk kurbanları ne yazık ki genelde biçare hayvanlar oluyor. Bir adım sonrası çocuklar, daha sonra da kadınlar geliyor...

Bazı olaylarda şiddet ve cinsel istismar uygulayan kişi yakalanıyor ama ifadesi alınıp serbest bırakılıyor. Kamuoyunda tepki uyanınca da bir gün sonra tekrar yakalanıp, tutuklanıyor. Siz avukat olduğunuz için sormak istiyorum. Bunda bir terslik, bir gariplik yok?
Bu garip durum yasaların yetersizliğinden değil, bazı uygulayıcıların iş bilmezliğinden, mantalitelerinden ya da kötülüğünden meydana geliyor. Her meslekte olduğu gibi yargı mensuplarının arasında da çürük elmalar mevcut. Yaptığı işin öneminin farkında olmayanlar da ne yazık ki var.

Ortam elverişsiz galiba...


Elbette hala cübbesine ve meslek onuruna sahip çıkmaya çabalayan şerefli yargıçlar var. Ancak ne yazık ki emir almayan, kanuna ve vicdanına uygun çalışan hukukçular azınlıkta kaldı, siyasi iradeye boyun eğmeyenler bir bir ya tasviye ya da sürgün ediliyor. Bir çok insan ise korkudan hareket edemez halde. FETÖ’nün başlattığı ve mevcut iktidarın canla başla çanak tuttuğu çarpık ve liyakatsiz kadrolaşma çabası koskoca Türk yargısını çökme noktasına getirdi. Bedelini de her alanda hep birlikte ödüyoruz.
Ayrıca ne yazık ki hakim yorum hakkını hukuku ve toplumun vicdanını yaralayacak şekilde kullandığı zaman, ortaya son derece rahatsız edici durumlar çıkabiliyor. Özellikle kadına yönelik şiddette bu durum sıklıkla karşımıza çıkıyor. Hakim dediğiniz de insan, üstelik çoğu zaman da erkek. Ataerkil toplumun fikir ve yargıları ona da bulaşmış durumda. Bir tecavüzcü, saldırıda bulunduğu kişi seks işçisi ise daha az, ancak misal evli bir kadınsa daha çok ceza alabiliyor. Toplum nezninde bu durum meşrulaştırılmaya çalışılıyor ama hukuk böyle bir ayrımı asla kabul etmez, edemez.

Toplumun genelinde bu mantık var...


Esas rahatsız edici olan da tam olarak bu! Sorun sadece yargıda değil, sorun hepimizde! Yok Özgecan'ın orda ne işi varmış, tek başına minibüse binmeseymiş, yok gecenin köründe mini etekle niye geziyormuş şeklindeki sorular sanki mantıklıymış gibi bir toplumda ciddi ciddi tartışılabiliyorsa hakimden zaten sağlıklı bir karar bekleyemeyiz. Çünkü o hakimin mantalitesi de bu yönde. Kanunu değil, derhal ve ivedilikle bu mantaliteyi değiştirmeliyiz.

Şiddet her yerde... Sokakta, okulda, hastanede, evde... Meclis'te durum nedir?


Toplumun farklı kesimlerinden gelenlerin bir arada, millet için ortak fikir üretmeleri gereken Meclis'te de durum farklı değil. Uzaktan da görünen bir tablo var ama içine girince hepten şaşırmamak elde değil. Meclis'te memleket meselelerini konuşmuyoruz da sanki tribünde maç izliyoruz. Kimse birbirini dinlemiyor. Sokaktaki, okuldaki, tribündeki şiddet Meclis'te de mevcut. Hakaret, küfür hatta yumruklar konuşuyor... Çok üzücü, çok..

Meclis'in en genç vekili misiniz?


En genç vekil değilim, benden daha genç arkadaşlar var ama bir elin parmaklarını geçmez. Dünyada 26 yaşında bakanlar iş başındayken 33 yaşında birinin 'genç vekil' olarak tanımlanması bile, her fırsatta genç nüfusuyla övünen bir ülke için utanç tablosu sanırım.


CHP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil CHP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil




Meclis'te kadın sayısı yeterli midir?


Ne yazık ki Meclis'teki kadın sayısı skandaldır, yetersizdir, içler acısıdır. Ülkenin yarısından fazlası kadın olmasına rağmen Meclis'teki kadın oranı sadece altıda bir. Her yerde böyle. Ne yazık ki hayattaki kadın sayısı az. Kadınlar eve mahkum edilmek isteniyor, sokakta olmaları istenmiyor. Mantalite bu ve AKP bunun adeta bayraktarı. Toplumsal cinsiyet eşitliği denilince bile tüyleri diken diken olabiliyor.

Gazi Meclis'in yeni sistemdeki durumu nedir? Egemenlik kayıtsız şartsız milettin midir?
Egemenlik geçici bir süre milletten alınmış durumdadır. Bunu söylemek çok acı ama gerçek bu. Şu andaki Meclis sadece görüntüden ibaret. Demokrasi tek kişiye indirgendiği için de durum vahim. 'Seçilmiş' dedikleri bir tek kişi 80 milyonun kaderini belirliyor. Bu kişi bugün Tayyip Erdoğan olur yarın Muharrem İnce olur ya da ben olurum. Sonuç değişmez. Kişiler önemli değil, eleştirdiğimiz temel olay işte bu tek adam yönetimidir. Türkiye şu anda tek bir kişinin insafına bırakılmış durumdadır. Anayasamız askıdadır, kurumlarımız ve devlet geleneklerimiz çürüme noktasındadır.

Fark edemediğim için sormak istiyorum, OHAL kalktı mı?


Görünürde kalktı ama OHAL kadar güçlü yetkiler valilere tanındı, Bakanlar'a tanındı. OHAL kalksa da yasalarla farklı versiyonu monte edildi.

Bu şartlarda milletvekili olmak nasıl bir duygu?


Gazi Meclis'imizin getirildiği nokta çok acıklı… Ben de karışık duygular içerisindeyim. Milletvekilleri o kadar etkisiz ve yetkisizleştirildi ki, resmen meclisin eli kolu bilinçli bir şekilde bağlandı. Elbette şartlar ne olursa olsun yılmadan mücadele etmeye devam edeceğiz. Meclis yeniden ve gerçekten milletin meclisi olmalı. Bunun için yorulma ya da yılgınlığa kapılma lüksümüz yok. Egemenlik verilmez, alınır.

CHP'ye de eleştiriler çoğalıyor


İnsan, sevdiğine sitem eder. Halkın, iktidardan umudu kalmadığı için CHP'dir muhatap aldığı. Eksiklerimiz yok mu elbette vardır ama laf olsun diye değil gerçekten, CHP bu ülkenin kurucu ve kurtarıcı iradesinin, Kuvayi Milliye'nin devamıdır. CHP'nin yaptıklarını yeterli görmeyenler, samimi bir endişeyle eleştirilerde bulunanlar lütfen gelsinler, bizlere destek versinler, el atsınlar. Artık şarkı dinlemesinler, şarkı söylesinler. Kuvvet ancak birlikten doğacak.

Türkiye'de büyük bir ekonomik çalkantı yaşanıyor. Geleceğimizi nasıl görüyorsunuz?
Bu kafayla devam edersek, Türkiye'yi çok zor bir dönem bekliyor. Felaket telallığı yapmıyorum. Pek çok konuda yanlış yaptığını AKP de biliyor. Türk lirası yüzde 42 değer kaybetti. Bu inanılmazdır, sıra dışıdır. Doların değeri yüzde 70 arttı. Çok ciddi bir krizle burun burunayız. Evet bu tablo iktidarın suçu ama bu ülkede bu sonuca sevinecek tek bir vatansever yoktur, olamaz. İktidar derhal ve acilen gerekli önlemleri almak zorunda.

Size göre acilen neler yapılmalı?


Yapılması gerekenler çok net. Merkez Bankası'nın ve yargının bağımsızlığını sağlayacaksın, demokratik bir ortam yaratacaksın, kaliteli eğitimle kaliteli istihdamı ve üretimi oluşturacaksın, yandaşının dolar ihalelerine benim devletimi kefil tutmayacaksın, dolabında yiyecek ekmek yokken cebindeki 10 lirayla tutup 'itibardan tasarruf olmaz' gibi saçma sapan bir anlayışla borç harç 100 bin liralık araba alıp sonra da 'faiz lobileri'ne mahkum olmayacaksın! Yapılması gerekenler bunlar işte... İstiklal Savaşı'ndan on yıl sonra uçak ihraç eden Türkiye Cumhuriyeti, şu anda kağıda muhtaç hale getirildi! Geçtim kağıdı, samanda bile ithalata bel bağlamış durumdayken 'Ekonomi rahip krizi yüzünden battı' masalına inanmamızı bekliyorlar.

Çıkış yolu nedir?


Bu karanlık durumdan çıkış her görüşten ve her kesimden vicdan sahibi gerçek vatanseverlerin derhal bir araya gelmesiyle olacak. Dün olmadıysa bugün olacak. Bugün olmazsa yarın olacak ama olacak. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Her yerde söylüyorum hep de söyleyeceğim, lütfen Nutuk'u okuyalım ve Gazi Paşa'nın 'Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim' sözünü hatırlayalım. Onu seviyorsak sözünü de dinleyecek, ömrümüz oldukça gösterdiği yoldan yürüyeceğiz!