RÖPORTAJ: Nil SOYSAL

Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı olan Umut Oran’la yaklaşan CHP Kurultayı’nı konuşmak için buluştuk. Ama sohbetimizde Oran’ın en az değindiği konu oldu kurultay. Gündeminin ilk sırasında cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Tepkisi de iddiası da bu yöndeydi. İşte o röportaj:

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİYİM

- Büyük kurultaya az kaldı. CHP Genel Başkanlığı için adaylık yarışında var mısınız, yok musunuz?

İl Kongrelerimizi yeni tamamladık. Şu anda yeni seçilen kurultay delegelerimizde bir liderlik değişimi iradesi görmüyorum. Üstelik CHP’de “Genel Başkanlığa aday olunmaz, aday gösterilir.” Yani delegeler, il-ilçe örgütleri, parti emekçileri bir araya gelir ve hak ettiğini düşündükleri birini adaylaştırırlar. Bu anlamda Genel Başkan adaylığıma ancak örgütüm karar verebilir. Ama ben her zaman olduğu gibi partimin bir neferi olarak “Mustafa Kemal’in Askeri” ruhuyla partim ve örgütüm için çalışıyorum; fikirlerimi, önerilerimi partili arkadaşlarımla ortaya koyuyorum. Bir üye olarak üstüme düşen görevleri yerine getiriyorum. Önümüzdeki 3 seçimde de partim için ölümüne çalışmaya adayım.

DAHA İYİ BİR TÜRKİYE HAYALİ

- Şu aşamada bir iddianız yok mu?

Elbette iddiam var. Elbette daha iyi yönetim, daha iyi bir Türkiye hayalim var. “CHP daha iyi nasıl yönetilir, ya da Türkiye’de daha iyi bir demokrasi nasıl olabilir?” bu konularda çalışıyorum, projeler geliştiriyorum. Bunları da partili yoldaşlarımla ve kamuoyuyla sürekli paylaşıyorum. Bunu daha evvel almış olduğum görevlerde taşıdığım sorumluluk bilinci içerisinde, ülkenin bu kadar kötü gidişatında herhangi bir makam, mevki beklemeden, herhangi bir görev tebliğ edilmeden, vatanını en çok seven, işini en iyi yapan, partisi için en çok çalışandır anlayışı ile yapıyorum. Siz eğer kendinizi partinizde bir davanın neferi olarak görüyorsanız, karşılık beklemeden hizmet etmeniz gerekir. Zaten haklıysanız o taban sizi layık olduğunuz yere bir gün mutlaka çıkartır. Maalesef 12 Eylül darbesinden beri belli grupların ve özellikle belli çıkar odaklarının “kendileri için siyaset yapma” bataklığına saplandıklarını ve parti tabanlarını unuttuklarını görüyoruz. Bu vahim bir durum...

ÖRGÜTÜM DE İSTERSE ADAY OLURUM Umut Oran, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı için “Benim ideolojime sahip çıkacak bir aday olmalı. Olmazsa isyan bayrağını açarım ve örgütüme giderim. Örgütüm de isterse aday olurum” dedi. ÖRGÜTÜM DE İSTERSE ADAY OLURUM
Umut Oran, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı için “Benim ideolojime sahip çıkacak bir aday olmalı. Olmazsa isyan bayrağını açarım ve örgütüme giderim. Örgütüm de isterse aday olurum” dedi.


KALECİ ARKASINI DÖNMEZ!

- Önümüzde 2019 seçimleri var. Üç seçim arka arkaya yaşanacak ve bu kurultaydan sonra seçimlere kadar bir daha kurultay da yapılmayacak. Bu durumda delegede “Genel Başkan değişsin” iradesi olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğru. Takvimde seçimlere kadar bir daha olağan kurultay yok. Burada size çok çarpıcı bir anekdot anlatmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz SÖZCÜ’nün Haber Müdürü Baki Avcı ile yılbaşından bir hafta önce bir araya gelmiş, sohbet etmiştik. Baki Bey benim geçmişte futbol oynadığımı da, Galatasaraylı olduğumu da bilmiyormuş. 13 yıllık futbol hayatımın büyük bölümünde yaşım da çok küçük olduğu için yedek kalecilik yaptığımı anlatınca şöyle bir şey dedi: “Kaleci hiçbir zaman takıma arkasını dönmez. Siz siyasette de bu çizginizi koruyorsunuz!” Çok güzel bir saptamaydı. Ben de öyle yapıyorum. Çünkü söz konusu vatansa gerisi teferruattır! Ancak şunu da söylemeliyim ki; 1980 darbe anayasasının ürünü olan Siyasi Partiler Kanunu ve seçim yasaları siyasi partilerde katılımcı, çoğulcu ve demokratik bir sistem kurulmasını engelliyor. Bir kez seçilmiş genel başkanlar ne kadar seçim kaybederlerse kaybetsinler, delege sisteminin verdiği avantajı kullanarak sürekli koltuklarını koruyabiliyorlar. Böylece oy veren milyonlarca insan ne derse desin siyasi partilerde değişim mümkün olmuyor. Maalesef CHP de bu olumsuz siyasi yapılanmanın bir parçası durumuna sokulmuş.

ADAY NASIL BELİRLENECEK?

- CHP’nin cumhurbaşkanı adayı kim olacak, hala bilmiyoruz...

Burada esas mesele; adayımızın kim olacağından öte adayın nasıl belirleneceğidir? Biz 16 Nisan’da neye karşı geldik: Tek adamlığa... Tek karar vericiliğe, tek seçiciliğe... Yüzde 50’nin üzerinde bir mutabakat sağladık. Peki, o zaman biz CHP olarak bu rejime, bu anlayışa karşıysak, neden parti içinde tek karar vericiyi, tek seçiciyi kabul ediyoruz? O tek karar verici hata yaparsa ne olacak? Nitekim Ekmeleddin İhsanoğlu bir hataydı. Tek adamlığa karşıysak, “CHP’de de tek adam karar vermesin” dememiz lazım. Ben bu konudaki fikrimi açık açık söylüyorum. Diyorum ki: Cumhurbaşkanı adayımızın belirlenmesini katılımcı, çoğulcu, kolektif bir akılla yapalım. Örneğin iki turlu yapalım. Kriter koyalım. İsteyen aday olsun. 1 milyon 260 bin üyemiz var, gidelim anlatalım, ilk turda örgüt oylasın en yüksek oyu alan 4-5 kişiyi belirlesin. İkinci turda bu isimleri halk oylasın. İnanın 10 milyon kişi gelir ve oy kullanır. Orada kazanan kişi de zaten direkt cumhurbaşkanı olur.

HATANIN PARÇASI OLMAM

- Peki siz de aday olur musunuz?

Kemal Bey, cumhurbaşkanı adayını kimseye sormadan “Ben belirleyeceğim, tek başıma ben atayacağım” derse; bu durumu tıpış tıpış, kuzu kuzu kabul edemem! Cumhurbaşkanlığı temsili bir makam değil bir defa. Cumhurbaşkanlığı öyle bir makam ki; siz devletin anahtarını teslim ediyorsunuz. Benim partimin adayı da, benim ideolojime sahip çıkacak bir aday olmalı. Daha önce partiden istifa eden, gidip geri gelen ya da hiçbir fedakarlık yapmamış, hiçbir bedel ödememiş, ya da AKP’li seçmen grubuna hoş görüneceği varsayılan bir adayı desteklemem. Genel Başkan cumhurbaşkanlığı sürecinde böyle bir şey yaparsa, işte o zaman ben isyan bayrağını açarım ve örgütüme giderim. Örgütüm de isterse kalkar kendim aday olurum. Bu kadar kritik bir süreçte tarihi bir hatanın parçası olmam.

CHP’li Umut Oran, Nil Soysal’ın sorularını yanıtladı. CHP’li Umut Oran, Nil Soysal’ın sorularını yanıtladı.

Önce özeleştiri yapmamız ve yeni bir yol bulmamız gerek


- Kemal Kılıçdaroğlu’nu başarılı buluyor musunuz?

Bu sorunun cevabını Kemal Bey defalarca verdi: “Başarının tek ölçüsü ‘iktidar olmaktır’ sözü kendisine ait. Bu durumda ayrıca bir cevap vermeme gerek yok. Öncelikle önümüzdeki üç seçime sadece seçim ve sandık olarak bakmayıp, Türkiye’nin geleceği ile ilgili iki tane önemli tehdidi değerlendirerek hareket etmemiz lazım. Bu ortamda yeni bir yol bulmak bir zorunluluktur. Çünkü gelinen nokta itibariyle mesele sadece dönemsel bir iktidar olamama meselesi değil bizim için. Artık siyaset yapmanın önemini kaybedeceği, siyaset zemininin ortadan kalkacağı bir duruma düşme tehlikesi ile karşı karşıyayız. O nedenle bizim önce özeleştiri yapmamız ve yeni bir yol bulmamız gerekiyor. Einstein’ın dediği gibi; aynı şeyi yaparsan, aynı sonucu alırsın. Yaşadığımız 9-10 seçimde yapılan hatalar tekrarlanırsa, yani her şeye tepedeki birkaç kişi karar verirse, 2019’da da farklı sonuç almamız imkansız. Bunu görmemiz lazım.

- Nedir o özeleştiriler mesela?

Bizim ideolojimizi, kimliğimizi net olarak ortaya koymamız, yani “ideolojik krize” son vererek toplumun karşısına “Biz kimiz?” sorusuna cevap bulmuş olarak çıkmamız lazım. 2019 seçimleri için ne diyoruz: “Ölüm kalım meselesi.” 2019’da peş peşe yapılacak o üç seçim sonrasında Türkiye ya yeniden ayağa kalkacak, ya da uzun bir süre karanlığa gömülecek. Mesela niye Ekmeleddin İhsanoğlu? Genel Başkan; “Benim tercihim doğruydu” diyebilir. Ama bu tercihin yanlış olduğu ortada. Kendisini aday yapanların bunu itiraf etmesi, “yanlış adaydı” demesi lazım. Eğer denilmezse çok daha vahim yanlışlar yolda demektir. Türkiye bir Ekmeleddin vakasını daha kaldıramaz.

- CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun seçilmesi sonrası yaşananlar için ne diyorsunuz?

İstanbul kongresinin en önemli sonucu şu oldu: Cumartesi gece yarısı, sabaha karşı kongre bitti. Pazar günü, yani bir tatil günü Cumhuriyet Savcılığı jet hızıyla soruşturma açtı. Bu çok yanlış ve çok çirkin bir şey... Bu, meselenin siyasi boyutunu ve iktidarın yargıyı bir sopa gibi nasıl kullandığını ortaya koyuyor. İkincisi ve daha önemlisi; bu soruşturmanın nedeni il başkanının geçmişte AKP Genel Başkanı’nı eleştirmiş olması. AKP Genel Başkanı eleştiriden muaf değil. Evet TCK’nın 299. maddesi cumhurbaşkanına hakareti düzenliyor. Fakat 16 Nisan referandumu ile cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirdi ve AKP’nin Genel Başkanı oldu. Artık tarafsız ve partiler üstü bir cumhurbaşkanı yok. Şunu da vurgulamak lazım; Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı döneminde, ağır eleştiriye, hakarete rağmen kendisi hiçbir vatandaştan şikayetçi olmamış. Ama AKP Genel Başkanı sadece 2016 yılında kendisine hakaretten 6 bine yakın vatandaşa suç duyurusunda bulunmuş! Bunları kamuoyu değerlendirmeli.