Gençlik yıllarında ciddi sağlık sorunları yaşayan James Harrison henüz 14 yaşındayken akciğerinin bir lobunu aldırmak zorunda kaldı. Uzun bir dönem hastanede tedavi gören genç Harrison, kan bağışının önemini anlamış ve bağışçıların cömertliği sayesinde hastalığını atlattığını dile getirmişti.

Harrison 18 yaşına geldiğinde önemli bir karar alır ve düzenli olarak kan vermeye başlar.

ALTIN DEĞERİNDE KAN

Yeni doğan bebeklerde beyin hasarına neden olan kan uyuşmazlığından kaynaklanan hemolitik anemi hastalığına çare arayan tıp dünyası James Harrison'u keşfetti.

Bilim insanları bebeklerin annenin kanının RH pozitif, bebeklerin ise RH negatif olması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa karşı ender bir antikor buldu. Anti-D immunglobuli adındaki antikorun bulunduğu plazmanın bebeklerin hayatını kurtarabileceği ortaya çıktı.

Enjekte edilen antikorlar (Anti D) fetüsten annenin kan dolaşımına geçmiş olan kırmızı kan hücrelerini parçalıyor. Bu, kadında RH pozitif olan kana karşı antikorlar oluşmasını ve sonraki hamilelikte olumsuz etkilere yol açmasını önlüyor.

sosyal-medya-eunews

O dönemde Avustralya’da kan bankasında tarama yapıldığında Harrison’un kanında bu antikordan bulunduğu tespit edildi. 1967'nin başlarında bazı deneylerden sonra doktorlar, Harrison'un plazmasından oluşan anti-D adındaki antikoları hamile kadınlara enjekte etmeye başladı. James’in kanından milyonlarca doz anti-D enjeksiyonu yapıldı.

Avustralyalı bilim insanları her yıl hamile kadınların yüzde 17’sinin bu tip bir enjeksiyona ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bin 173 kez kan bağışında bulunan James Harrison'un yaklaşık 2, 4 milyon bebeğin hayatta kalmasına yardımcı olduğu tahmin ediliyor.

Bilim insanları Harrison’ın bedeninin bu antikoru doğal olarak ürettiğini, küçük yaşlarda kan nakli yapılmış olmasından kaynaklandığını düşünüyor.
Harrison jübile yaptı

11 Mayıs’ta 81 yaşına giren Harrison, bin 173'cü ve son kan bağışını yaptı. Harisson'un son kan bağışı için gittiği Kızıl Haç kan bağışı merkezinde duygusal anlar yaşandı. Merkezin personeli, her 19 günde bir düzenli bir şekilde kan vermeye gelen Harisson’a kendilerini yakın hissediyorlardı.