Bu yıl 5.si düzenlenen Ulusal Minimal İnvaziv Ürolojik Cerrahi Kongresi'nde, uzmanlar bir araya geldi. Son gelişmelerin konuşulduğu kongrenin başkanlığını yapan Minimal İnvaziv Üroloji Derneği Başkanı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, sozcu.com.tr'nin sorularını yanıtladı.

 

Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, basın toplantısında yaptığı konuşmada şu konulara değindi:

MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİ NEDİR?

Minimal invaziv cerrahi demek aslında yaklaşık 100 yıldır oturmuş olan cerrahi prensiplerini, yeni gelişen teknolojilerle çok daha küçük alanlardan ileri teknoloji aletleri kullanılarak yapma yöntemleridir. Nedir onlar? Bildiğiniz endoskopik yöntemlerden tutun da, anahtar deliği cerrahisi denilen laparoskopik cerrahiler, robotla yapılan ameliyatlar... Büyük kesileri kullanmamamızı sağlayan ve son derece küçük alanlardan hatta bazı hastalarda vücudun herhangi bir yerine bir insizyon bile açmadan, bir açıklık bile yapmadan vücudun kendi açıklıklarını kullanarak, burun, kulak deliği, vajen, ağız gibi delikleri kullanarak vücudun içerisine ulaştığımız ve yaptığımız cerrahilerin hepsi minimal invaziv cerrahilerdir.

KANAMA VE AĞRIYI AZALTIYOR

Teknolojinin gelişmesiyle beraber aslında oldukça modern, göz alıcı, hastaların istediği, herkesin bir şekilde ulaşmaya çalıştığı cerrahiler olmaya başladı. Bir açıdan havalı olmalarının dışında çok büyük özellikleri yok. İsimler çok güzel; lazer, Da Vinci robotik sistemi, endoüroloji gibi havalı isimler var ama bugüne kadar aslında geliştirilmiş olan açık cerrahi yöntemlerinin üstüne koyduğumuz, hastaların genel sağ kalımı anlamında, özellikle kanser cerrahisinde, bir ekstrası yok. Ama ne sağlıyor bu yöntemler? Hastaların çabuk iyileşmesini sağlıyor, ağrılarının az olmasını sağlıyor, kanamalarının az olmasını sağlıyor, insanların evlerine işlerine çok erken dönmelerini sağlıyor. Dolayısıyla insanların en büyük korkularını bir kenara koyuyor. Çünkü hepimizin en çok korktuğu şey aslında ağrı ve acı çekmek, özellikle iğneden korkarız, cerrahiden korkarız. Minimal invaziv cerrahi yöntemler, bu korkuları bir parça kenarı koyuyor.

Son 15 – 20 yıldır minimal invaziv cerrahi aletlerinin gelişmesiyle artık modern bir kanser bakış açısı gelişmeye başladı. Artık cerrahi planlarımız organ düşmanlığından ya da kanser gelişmiş organı yok etmekten sadece o kanser noktasını tedavi etmeye ve kanser gelişen organı yok etmemeye onu korumaya yöneldi. Organ sabıkalı olabilir. Elbetteki bir DNA hasarı var bir kanser geliştirmiş doku olabilir. Ama o dokuyu koruma prensiplerimiz elimizdeki yüksek teknoloji aletlerle gelişti. Bu konudaki en önemli gelişmeyi günümüzde prostat kanserinde yaşıyoruz.

ERKEKLERİN EN ÇOK KORKTUĞU İKİ SORUN ORTADAN KALKTI!

Prostat kanseri belkide bizim, belkide değil görüntüleme yöntemleriyle içinde kanser olup olmadığı anlayamadığımız tek organdı. Yıllarca erkekler prostat kanserinden öldü. Erkekleri öldüren en önemli sebeplerden biri oldu prostat kanseri ama biz prostat kanserini ne bilgisayarlı tomografilerle ne MR ile ne de başka yöntemlerle göremedik. Göremediğimiz için böyle rastgele biyopsilerle tanı koymaya çalıştık, indirekt yöntemlerle kanser tanısını koyduk ve organ kaybına sebep olan büyük cerrahilerle prostat kanserini tedavi ettik. Bu kongrenin en önemli hedeflerinden bir tanesi buydu. Zannediyorum önümüzdeki birkaç yıl boyunca da biz bununla ilgili işler yapmaya devam edeceğiz. Özellikle yeni gelişen MR teknolojisiyle, multi parametrik MR denilen görüntüleme yöntemiyle, son derece ölümcül olan prostat kanserlerinin tanısını koymaya başladık, görüntülemeye başladık. Daha da ötesi MR ile görüntülediğimiz lezyonlara bazı özel cihazlarla füzyon biyopsi denilen yöntemler, ultrasonografi ve MR görüntülerini birleştiren bazı yazılımlarla tam hedefe yönelik biyopsiler almaya başladık. Daha da ötesine geçtik, prostatın içerisindeki kanseri bu yöntemlerle görüp, tanımlayıp, haritalandırıp, prostatın tamamını aldığımız ameliyatlardan uzaklaştığımız, sadece kanser noktasını yok ettiğimiz tedaviler üzerine de bu kongrede odaklandık, ki bu tedaviler erkeklerin en büyük korkusu olan prostat kanseri ameliyatından sonra, idrar kaçırma ya da erkeklik kaybı gibi yan etkileri en aza indiren tedavilerdir. Bu tür tedavilerin sonuçları son 15 yıldır hızla birikmekte ve ülkemizde de artık yavaş yavaş kullanılmaya başlanmaktadır. En önemli gelişmelerimizden bir tanesi de bu kongrede üzerine odaklandığımız, ülkemizde yapılan Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde gerçekleştirilen minimal invaziv böbrek nakilleri oldu. Dünyanın en büyük serilerinden birine sahip olmaya başladı Ondokuz Mayıs Üniversitesi. Zannediyorum Ender bu konu bir şeyler söylemek ister.

[old_news_related_template title="Prostat nedir? Prostat hastalıkları ve belirtileri nelerdir? Nasıl tedavi edilir?" desc="Prostat nedir? Prostat hastalıkları nelerdir? Nasıl tedavi edilir? soruları özellikle erkekler tarafından sıkça araştırılıyor. 40 yaş üstü erkeklerde sık görülen prostatın kontrolsüz büyümesinin kaynağı, prostatın erkeklik hormonuna fazla yanıt vermesi olabileceği gibi, ailevi yatkınlık da olabiliyor. İşte prostata dair merak edilenler..." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads//2018/02/iecrop/prostat_16_9_1518689410.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2018/saglik/prostat-nedir-prostat-hastaliklari-ve-belirtileri-nelerdir-nasil-tedavi-edilir-2222376/"]