15 Şubat, Dünya Çocukluk Çağı Kanser Günü olarak anılıyor. Dünyada her yıl 200 bine yakın çocuk, Türkiye’de her yıl 3 bin çocuk kansere yakalanıyor. Dünya Çocukluk Çağı Kanser Günü’nde çocuk kanserleri hakkında farkındalık oluşturulması ve erken teşhisin önemine vurgu yapılıyor.

Çocukluk çağı kanserlerinde teşhis ve tedavi sürecinde ailenin tutumu, çocuğun yaşayacağı kaygıyı azaltmada etkili oluyor. Çocuğun hastalığı ve tedavi süreciyle ilgili mutlaka bilgilendirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, “Çocuklar yakın ilgi, şefkat ihtiyacı duyuyor, dinlenmek ve anlaşılmak istiyor.

Hastalığın seyri ve koşullarına uygun biçimde sosyal ilişkilerin devam ettirilmesi, sosyal gelişim duygusal gelişim çocuğun ruh sağlığı açısından son derece değerlidir” uyarısında bulunuyor.

KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMELİ

kanser-cocuk

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden Uzman Psikolog Aynur Sayım, kanser teşhisi ve sonrasında aile psikolojisinin önemine işaret etti. Kanser teşhisinin ilk öğrenildiği dönemin hem hasta hem aile için çok yıkıcı ve yıpratıcı olduğunu söyleyen Uzman Psikolog Aynur Sayım, çocukların bu süreçte güvende olduklarını hissetmesinin çok önemli olduğunu vurguladı.

KANSERİ KİM ANLATMALI?

Kayıplarda, hastalıkta ve diğer yaşam olaylarında sorunu tanımlayıp aile ve çocukların bilgilendirilmesi gerektiğine değinen Aynur Sayım, “Tüm hastalık ve kayıplarda birincil aşama, kabulün sağlanmasıdır. Hastalığın kabulünün sağlanması ilk çalışma olmalıdır. Hastalığın adı nedir, seyri nedir, tedavi nasıl olacak, süreçte neler yaşanabilir açıklanmalıdır. Çocuğun yaş ve gelişim düzeyi yapılacak açıklamanın içeriğini belirler. Bunu doktor ve psikolog/ psikiyatristin yapması gereklidir. Hem çocuk hem de aile bilgilenmelidir. Aile öncelikle bilinçlenecek, ne ile mücadele edecek, nasıl davranacak, onları nasıl bir sürecin beklediğini öğrenmelidir” dedi.

TEDAVİDE İŞBİRLİĞİN ÖNEMİ

Tedavi sürecinde en önemli noktanın, aile-tedavi ekibi ve okul iş birliğinin olduğunu söyleyen Uzman Psikolog Aynur Sayım, “Tüm ailenin yaşadığı güçlük karşısında öncelikle çocuğun hastalığına veya yaşanılan duruma odaklanmaktansa, gereksinimlerine odaklanıp, bu alanda düzenlemeler yapmak gerekir. Aile bunu destek alarak yapabilir. Ev düzeni, yaşam düzeni, yaşanılan güçlüğe göre şekillenmeli, aynı zamanda nasıl bir davranış içinde olacakları da danışman tarafından yönlendirilmelidir. Evde bakım ve danışmanlık hizmeti çalışmaları da ülkemizde verilmektedir” şeklinde konuştu.

BÜTÜN DÜZEN DEĞİŞİYOR

“Hastalığın getirdiği şaşkınlık ile yaşam tarzı ve kalitesinin farklılaşması, yeni bir düzen, yaşam stili gerekliliği hem çocukları hem de tüm aile bireylerini etkiliyor” diyen Uzman Psikolog Aynur Sayım, çocukların bu süreçte en çok korunup kollandığını, ihtiyaçlarının karşılanacağını hissetmek istediğini söyledi.

KORKU, KAYGI VE GÜVENSİZLİK...

Çocukların bakım veren kişiyle güvenli bir bağlanma oluşturması gerektiğini vurgulayan Uzman Psikolog Aynur Sayım, çocukların yakın ilgi, şefkat ihtiyacı duyuyor, onlar tarafından dinlenmek ve anlaşılmak istendiğini ifade etti. Bu süreçte ailelerin yaşadığı güçlüklerin tüm bu süreçleri olumsuz etkilediğini belirten Sayım, “Çocuklar bu süreçte korkuyor, hem kendisi hem sevdikleri için kaygılanıyor, güvende hissetmiyor. Bu nedenle çocukta depresyon, anksiyete bozukluğu, sosyal fobi gibi psikiyatrik rahatsızlıklar, okul başarısının düşmesi, uyum ve davranış sorunları, gelişimin duraklaması ve gerilemesi gibi etkiler görülebiliyor” diye konuştu.

KAYGINIZI HİSSETTİRMEYİN

“Bazı aileler çocuğun hastalığı sürecinde tutum değişimine girip çok toleranslı ve korumacı olabiliyor. Bunlar yapılan tutum hataları. Bu durumda çocukta kaygı yükseliyor, kişilik gelişimi negatif yönde etkileniyor. Disiplin sorunları ortaya çıkıyor, sosyal ilişkileri olumsuz etkileniyor” diyen Sayım, ailenin yaşadığı kaygı ve bunu çocuğa yansıtmasının çocuğu olumsuz etkilediğini söyledi.

SOSYALLEŞMESİNE İZİN VERİN

Çocukta süreğen hastalıklarda konuya iki yönden bakmak gerektiğini vurgulayan Uzman Psikolog Aynur Sayım, şu tavsiyelerde bulundu:
“Çocuğun yaşadığı zor yaşam olayı ve çocuğun genel gelişimi. Yaklaşımı belirleyen bu iki unsur olmalı. Her ailenin yaşadığı sorun, hastalık, hastalığın derecesi, seyri, tedavi süreci, aile içi ilişkiler, sosyoekonomik düzey gibi etmenlerin birbirinden farklılık gösterdiğini göz önüne alırsak, o aileye yönelik rehabilitasyon programı yapılma zorunluluğu oluşmaktadır. Hastalığın seyri ve koşullarına uygun biçimde sosyal ilişkilerin devam ettirilmesi, sosyal gelişim duygusal gelişim çocuğun ruh sağlığı açısından son derece değerlidir. Ailenin sosyalliğinin sıfırlanmaması, çocuğun yaşıtlarıyla görüştürülmesi için program yapılmalıdır.”

[old_news_related_template title="Anne babalar dikkat! 3 yaş altında kanser vakalarında artış var" desc="Dünyada her yıl 300 bin çocuk kanser oluyor. Türkiye’de ise 3 bin çocuğa kanser teşhisi konuluyor. Uzmanlar son yıllarda lösemi vakalarında artış olduğunu, hastalığın özellikle 3 yaş altında yoğunlaştığına dikkat çekiyor." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads//2018/02/iecrop/kanser1_16_9_1518647492.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/anne-babalar-dikkat-3-yas-altinda-kanser-vakalarinda-artis-var-2221303/"]