Antalya'da gerçekleştirilen 10. Ulusal Kemik İliği Transplantasyonu ve Hücresel Tedaviler Kongresi'nde buluşan uzmanlar, konu ile ilgili bilimsel gelişmeleri değerlendirdi ve bilgi paylaşımı yaptı.

Kongre kapsamında sozcu.com.tr'ye özel bilgiler veren Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Araştırma Sekreteri Prof. Dr. Meltem Kurt Yüksel ise, kök hücre bağışının bütün aşamalarını anlatarak, süreçle ilgili merak edilenleri anlattı ve bu konudaki birçok bilginin doğru olmadığına dikkat çekti. 2015 yılından itibaren TÜRKÖK'ün (Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi) yakaladığı başarıyı da anlatan Yüksel, artık uygun donöre ulaşmanın çok hızlı olduğunu ifade ederken, "ne kadar çok bağışçı o kadar çok şans" vurgusu yaptı.

Prof. Dr. Meltem Kurt Yüksel: Ne kadar çok bağışçı, o kadar çok şans. Herkesi donör olmaya davet ediyorum Prof. Dr. Meltem Kurt Yüksel: Ne kadar çok bağışçı, o kadar çok şans. Herkesi donör olmaya davet ediyorum


TÜRKİYE'DE KEMİK İLİĞİ NAKLİ BEKLEYEN HASTA VAR MI?

Şu an kemik iliği nakli bekleyen hastamız yok. Bu konu ile ilgili Sağlık Bakanlığı'nın Kemik İliği Bilgi İşlem Sistemi'nden bilgi alabilirsiniz. Aynı sistemde organ nakli ilgili de bilgiler var.

Sosyal medyada bu konuda birçok çağrı olmasının nedeni ise biraz hasta yakınlarının aceleciliği biraz da yanlış yönlendirmeden kaynaklı olabilir. TÜRKÖK 2015 yılından beri çok aktif bir şekilde çalışıyor ve o yıldan beri 300 bin donöre (bağışçıya) ulaşıldı. Bunlardan 600 kişiye tekrar ulaşıp nakil yaptık. Bu çok büyük bir başarı.

 

KÖK HÜCRE NEDİR? 

Kök hücre, kemik iliğinde üretilen hücrelerdir. İşte buradaki hücrelerin otonomi kazanması, defekte olması ve bu defekte hücrelerin, bağışıklık sistemi zayıfladığı için yok edilememesi sonucu lösemi hastalığı ortaya çıkıyor. Kök hücre nakli ile, bu hastalıklı kök hücreyi tamamen oradan alıp uzaklaştırmak ve sağlıklı hücreyi vermek hedefleniyor. Çok zor ve uzun süren bir işlem bu. Bu tedaviden önce hasta kemoterapi tedavisi görmek zorunda; immün sistemine (bağışıklık sistemini) tedavi edici işlemler yapılacak ki dışarıdan verdiğimiz bu kök hücre oraya yerleşebilsin.

Naklettiğimiz hücre iliğe yerleşip kendi hücrelerini oluşturunca, buna verici hücre diyoruz, bu hücreler bazen verildiği bölgede yabancı olarak algılanıyor ve ona saldırmaya başlıyor. Bu durum işin doğasında var aslında. Eğer bu tepki hafif yaşanırsa, hastalığın tekrar etmeyeceğini, geri gelmeyeceğini anlarız. Ama ileri evre hastalıklarda bazen bu nedenle hastalarımızı kaybettiğimiz de oluyor. Bu nedenle zor bir süreç...

KÖK HÜCRE NAKLİNİN BÜTÜN AŞAMALARI...

Bir kişiye lösemi tanısı koyduğumuzda, onun nakil endikasyonunu da ortaya koyuyoruz. Bir takım genetik tetkiklere, tedaviye verilen yanıta, ki lösemi tedavisi 1 aydan önce yanıt vermez, göre planımızı yapıyoruz. Tedavinin 28. gününde yanıt aldık mı almadık mı sorusunun cevabını görüyoruz. Ve eğer o aşamaya gelene kadar hastanın doku tipini almadıysak, geç kalmış oluyoruz. Bu nedenle mutlaka tanı konulduktan itibaren planımızı yapıyoruz.

Bu noktada tercihimiz önce kardeşten nakil almaktır, daha sonra diğer aile bireylerine bakıyoruz. Ancak burada aradığımız şey tam uyum. Aynı kan grubunda olduğu gibi, lökositlerdeki doku tipinin bire bir uyumlu olması lazım. Bunu kardeşlerde bulma olasılığımız yüzde 25... Kardeş sayısı ister bir olsun ister on olsun, bu olasılık değişmez.

Eğer aileden uygun nakil bulamadıysak ve hastanın da mutlaka kök hücre nakline ihtiyacı varsa, bu kez akraba dışı vericilerde tarama yapıyoruz. Akraba dışı vericilerde de doku tipi tam uyumlu olmalı. 2015'ten önce Ankara'daki TRAN (Ankara Üniversitesi Akraba Dışı Doku ve Kordon Kanı Bankası) ve İstanbul'daki TRİS (İstanbul Tıp Fakültesi Kemik İliği Bankası) bize donör sağlıyordu. Bu bankalar hem Türkiye'deki gönüllü bağışçılarla hem de yurt dışındaki bankalarla bağlantımızı sağlıyordu. Ama ne yazık ki bu bankalar yeterli donör sağlayamıyordu ve biz hastaların sadece yüzde 3'üne nakil yapabiliyorduk. Şimdi ise 300 bin donör sağlayan TÜRKÖK var. Uygun doku tipi için TÜRKÖK'e başvurduğumuz zaman, donöre daha hızlı ulaşabiliyoruz. Çünkü TÜRKÖK gönüllü bağışçıların hemen doku tiplendirmesini yapıyor ve saklıyor. Bu şekilde veriler ayrıntılı bir şekilde hazırlanıp saklandığı için, başvurduğunuzda 24 saat içerisinde geri dönüş alıyorsunuz. TÜRKÖK uygun veri bulunduğunda hemen onunla iletişime geçiyor. Tabi o anda vericinin uygun olması da çok önemli; hasta olmaması, hamile olmaması, iletişim bilgilerinin güncel olması ve en önemlisi de hala gönüllü olması gerekiyor.

Uyumlu verici bütün bu koşulları sağladığında TÜRKÖK onu tekrar çağırıyor, gerekli incelemeleri ve testleri yapıyor. TÜRKÖK, donöre son ana kadar refakat ediyor; onu hastaneye getirip götürüyor, tetkiklerini takip ediyor, hastanede ona eşlik ediyor. Hatta nakilden sonra da takibini yapıyor. Bizim için hastanın kök hücre nakline kadar geçen süredeki yaşamı da çok önemli. Mutlaka 3 ya da 4. ayda nakil yapmamız gerekiyor. Donöre bu noktada çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Biz kimseyi zorlamıyoruz verici olması konusunda ama bu noktada bağışçı olmaktan vazgeçmemesi çok önemli.

TÜRKÖK şu an yurt dışındaki bankalarla iletişimde değil ama yakın bir zamanda o da olacak. Ancak unutmayalım ki bu bankalardan nakil yapmanın hasta başına 25 bin euro civarında bir maliyeti var. TÜRKÖK'ten yaptığımızda ise bu maliyet  5 bin euro civarı... Bu nedenle bizim bankalarımızdaki donör sayısının artması çok önemli. Zaten uygun dokunun yurt dışında bulunma olasılığı Türkiye'de yaşayan birinden bulunma olasılığına göre çok daha düşük. Bu nedenle herkesi bağışçı olmaya çağırıyorum. Bugün iyi bir sayıya ulaştık ancak nüfusumuza göre çok düşük bir oran bu. Eğer 1-2 milyon donöre ulaşırsak, belki de yurt dışındaki bankalara hiç ihtiyaç duymayacağız.

Eğer bankalardan ya da aileden tam uyumlu doku bulamazsak, bazen 10'da 9 uyumu da kabul ediyoruz. Tam uyum kadar etkili olmuyor tabii ama tıp sürekli çareler arıyor. Aynı zamanda yarı uyumlu nakil de yapabiliyoruz ki burada akraba dışı uygun verici bulma olasılığımız yüzde 95 civarı oluyor. Çünkü hemen hemen her insanın yarı uyumu vardır. Ama yarı uyumlu nakillerde çok özel koşullar gerekiyor. Aslında bizim için ne kadar çok bağışçı o kadar çok şans demek.

DONÖR OLMAK ACI VERİR Mİ, YAN ETKİSİ VAR MI?

Kök hücre bağışı yapmak ağrı ya da acıya sebep olan bir uygulama değildir. Donör olma işi ilk olarak bir tüp kan vermekle başlıyor. Verilen kan bir doğrulama testinden geçiyor. Eğer donör uygunsa bir tüp daha kan alınıyor.

Donörler iki şekilde kök hücre bağışı yapabiliyor; birinci yöntemde kemik iliğinden alınıyor, ikincisinde ise kandaki kök hücreler toplanabiliyor. Kemik iliğinden kök hücre toplama işlemi, genel anestezi altında ve ameliyathane koşullarında yapılıyor. Bu yöntemi çok fazla kullanmıyoruz. Sanırım insanların da en çok çekindiği ya da acı çekeceğini düşündüğü işlem bu oluyor. Ama bu işlem anestezi altında yapıldığı için hasta hiçbir ağrı, acı hissetmiyor.

Diğer işlemde, periferik kök hücre dediğimiz hücreleri, dolaşan kandan topluyoruz. Bu işlemde hasta önce özel bir rejim uyguluyor, kemoterapi alıyor. Daha önce de dediğim gibi bu noktadan sonra bağışçının asla vazgeçmemesi lazım. Hasta bu süreçteyken, donörü hastaneye yatırıyoruz ve dört gün boyunca kemik iliğine yerleşmiş kök hücrelerin kana karışmasını sağlayacak özel aşılar yapıyoruz. Beşinci gün ise bağışçıyı, kök hücreleri topladığımız özel bir cihaza bağlıyoruz. Bu işlem 2-3 saat sürüyor ve sonrasında topladığımız hücreleri hastaya naklediyoruz. İşte bu zorlu sürecin en güzel kısmı bu; hem hasta hem donör hem de bizim açımızdan inanılmaz bir mutluluk. Herkesi bu mutluluğu yaşamaya davet ediyorum.