Kaynağı güneş olan D vitamini neden çoğumuzda eksik ve bu kadar çok hastalıkla ilişkili olabiliyor? Tıbbi Biyokimya Uzmanı Dr. Cevdet Züngün cevapladı...

"Bu soruyu basit bir örnekle cevaplamaya çalışırsak:

Kağıt, üretildiği günden beri haberleşmek amacıyla kullandığımız belki de en ilkel haberleşme aracı. Tek başına pek bir fonksiyonu olmasa da üzerine yazdığımız notları birbirimizle haberleşmek amacıyla kullandığımızda çok önemli bir iletişim aracı haline geliyor. Varsayalım ki iş yerimizde geçen yıl şirket içi haberleşme amacıyla 500 adet kağıt kullanıldı. Bu sayede işler hiç aksamdan sürdürülebildi. Ama yeni yılda bütçe kısıtlamasına giden şirket yönetimi, tüketilen kağıt miktarının geçen yılın sadece %10’u kadarıyla işlerin sürdürülmesine, yani sadece 50 kağıtla iç iletişimin devamına karar verdi. Ortaya çıkacak durumun kaos olacağını ön görmek zor değil.

Aynı durum D vitamini için de geçerli. Çünkü vücudumuz tek başına bir fonksiyonu olmayan D vitaminini alır ve kağıdın üzerindeki yazının yaptığı görevin aynısını, yani hücreler arası iletişimin sağlanması için olması gereken aktif hale getirir. Vücudumuzdaki hücrelerin birbirleri ile iletişiminde önemli rol oynayan bu aktif vitaminin- bu haliyle artık hormonun- eksikliğinde hücrelerin birbiri ile iletişiminin bozulması, hücrelerin ve oluşturdukları dokuların birbirlerinden habersiz, başına buyruk ve kontrolsüz hareketi ile sonuçlanacaktır. Bu kontrolsüz durumun neden olduğu en önemli hastalık ise vücudumuzdaki kaos olan kanserdir.

D vitaminin gen yapımızdaki 300’ün üzerinde genle ilişkili olması onun öneminin, eksikliğinde ise birçok sistem ile bağlantılı hastalıklara dönük riskin artmasının göstergesidir. Günümüzde D vitamini eksikliğinde meme, prostat, akciğer ve kolon kanseri riskinin arttığı, yüksek D vitamini düzeylerinin ise bu hastalıklara yakalanma riskinin azaldığını gösteren, kanıt düzeyi yüksek, güvenilir bilimsel çalışma sonuçları mevcut.

d-vitamini

Ayrıca bağışıklık sistemindeki rolü itibariyle D vitamini eksikliğine bağlı olarak bağışıklık sistemi hastalıkları ile de ilişkisini gösteren yayınlar vardır. Örnek olarak multipl skleroz (MS) hastalığı verilebilir. MS hastalarında, MS ile ilişkili şikayetlerin düşük D vitamini düzeylerinde arttığı, D vitamini takviyesi alanlarda ise bu şikayetlerin azaldığı randomize kontrollü çalışmalar dediğimiz, yüksek kanıt düzeyi olan çalışmalarla ortaya konulmuştur.

D vitaminin ilişkili bulunduğu düşünülen bir diğer hastalık ise dünya üzerindeki en yaygın hastalıklardan bir tanesi olan diyabettir. D vitamini eksikliği halinde kalp damar hastalıkları açısından önemli bir risk faktörü olan diyabet riskinin arttığı iddia edilen yayınlar var.

En çok karşılaştığımız sorulardan biri nispeten güneşli bir ülkede yaşamamıza rağmen neden bu kadar önemli olan kan D vitamini düzeyleri düşük?

Evet ülkemizin birçok bölgesinde yaz aylarında yeterince güneş görüyoruz. Ama önemli olan D vitaminin vücudumuzdaki üretim yeri olan cildimizin, D vitamini sentezinin olmazsa olması ultra viyole B (UVB) ışınları ile ne kadar temas ettiği. Vücudumuzun yaz aylarında bile-deniz kenarında geçirdiğimiz tatil dönemlerini hariç tutulursa-neredeyse %80’inin kıyafetle örtülü olduğunu düşünürsek, cildimiz güneşten çok az faydalanıyor diyebiliriz. Tatil dönemlerinde bolca kullandığımız ve cildimizin güneşle temasını kesen güneş kremlerini de unutmayalım. Güneş kremi tabii ki kullanabiliriz. Ama dikkat edilmesi gereken cildimizin güneşle yeterli miktarda temasını sağladıktan sonra. Beyaz tenli bir kişinin, yaz aylarında, güneşli bir günde, saat 10:00-14:00 saatleri arasında, vücudunun büyük bir kısmı (dirsekler ve dizler açıkta olacak şekilde) sadece 15-20 dakika güneşle direkt teması -UVB camdan geçmez- vücudumuzda yeterli miktarda D vitamini sentezlemesine yetiyor. Bu şekilde sentezlenen D vitamini düzeyi ile Ekim-Kasım aylarına kadar idare edebiliyoruz. Çünkü D vitaminini vücudumuzdaki yağ dokularında yedekleyebiliyoruz.

Ekim-Kasım ayından itibaren güneş, D vitamini sentezlemede kullandığımız UVB ışınlarının etkisini kaybediyor. Yani D vitamini kışına giriyoruz. Yaz ayları dışında D vitamini sentezi güneşli günler bile yaşasak asla mümkün olmadığından ve yukarıda bahsettiğim şartları çoğu zaman sağlayamadığımızdan D vitamini düzeylerimiz yaklaşık %75’imizden fazlasında düşük seyrediyor.

Bu nedenle çoğu zaman, özellikle güneşle çok temas etme imkanı bulamayanlarda – yaşlılar, çocuklar, kapalı ortamlarda çalışmak zorunda olanlar vb- D vitamin takviyesi gerekiyor. Günümüzde, beslenme kılavuzlarında önerilen günlük D vitamini miktarlarının-günlük 600 ünite-, yeterli kan D vitamini seviyelerinin sağlanması için çok yetersiz kaldığını belirtmek lazım. Bu günlük alım miktarını karşılaştırabilmeniz için bir örnek verelim. Yukarıda bahsettiğimiz şartlarda 15-20 dakika UVB ile direkt temas halinde 10 bin ünite D vitamini sentezleyebiliyoruz ki bu bile kış aylarında yeterli miktarda (30 ng/mL) kan D vitamini düzeylerinin sağlanmasına yetmiyor.

Son olarak iki bilimsel çalışmanın verilerinden bahsederek tamamlayalım. İlkinde yaz aylarında günlük 400 ünite D vitamini ve günlük 4000 ünite D vitamini verilen iki ayrı gruba, yaz ayı sonunda bir mutluluk anketinin soruları yöneltiliyor. Bu anket uyku kalitesi, stres durumu, halsizlik hissi ve mutluluk durumlarını sorguluyor. Anket sonuçları günlük 4000 ünite D vitamini takviyesi alan grupta kış-depresyonu da denilen durumun neredeyse hiç yaşanmadığını gösteriyor. İkincisi ise yaşlı bir hasta grubunda D vitamini eksikliği ve kırık riski değerlendirilmesi hakkında. Çoğunluğu yaşlı erkeklerde oluşan yaklaşık 2600 kişilik bir grup üzerinde gerçekleştiriliyor. Çalışmaya katılanlara yılda üç kez olmak üzere bir zarf postalanıyor. Zarfın içinde tek bir hap var. Katılımcıların yaklaşık yarısına içerisinde hiçbir şey içermeyen haplar gönderilirken, diğer yarısına içerisinde 100 bin ünite vitamin D içeren haplar gönderiliyor. Zaman içerisinde bu iki grupta kaç tane kalça kırığı vakası olduğu takip ediliyor. Çalışma yaklaşık 6 yıl sürdürülüyor. Yılda 4 kez 100bin ünite vitamin D içeren zarfın gönderildiği grupta kalça kırığı vakalarında %25’lik bir azalma olduğu görülüyor. Eğer bu osteoporoz tedavisi için patent almış bir ilaç olsaydı belki gece gündüz reklamı yapılabilirdi.  Oysa ki vitamin D belki erişimi en kolay, en ucuz bileşik.

[old_news_related_template title="Güneş kremini doğru kullanmanın yolları" desc="Güneşten sürekli kaçmalı mı? Gün içinde sık sık güneş kremi sürmeli mi? Onkolog Tayfun Hancılar, güneş ve güneş kremi ile ilgili yapılan uyarılarla ilgili görüşlerini açıkladı. Hancılar, güneş kreminin doğru kullanılmadığında bir dost değil düşman olabileceğini söyledi. " image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2018/07/iecrop/shutterstock_339150182_16_9_1531291714.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2018/saglik/gunes-kremini-dogru-kullanmanin-yollari-2515002/"]