Türk Yoğun Bakım Derneği 13 Eylül Dünya Sepsis Günü nedeniyle, hızla artan sepsis oranlarına dikkat çekmek için; Türk Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği, Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti, Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği, Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği ile ortak bir deklarasyona imza attı.

Yapılan toplantıda uzmanlar sepsisle mücadelenin ve hastalığın tedavisi ile ilgili kritik noktalara değindi. Vücudun enfeksiyona karşı geliştirmiş olduğu kontrolsüz ve abartılı yanıt sonucunda kendi doku ve organlarına zarar vermeye başlamasıyla ortaya çıkan ve bağışıklık sisteminin çökmesine yol açabilen sepsisin dünyada her 3 saniyede bir kişinin ölümüne sebep olduğunu vurgulayan uzmanlar, görülme sıklığında son 20 yılda yüzde 140'lık bir yükselme görüldüğüne de dikkat çekti.

YAŞLI NÜFUSA VE KANSER HASTALARINA DİKKAT!

Sepsis hastalığının az bilinen bir hastalık olduğunu ancak bu hastalıkta ölüm riskinin çok yüksek olduğunu belirten Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, ölüm oranlarının özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok yüksek seviyelerde seyrettiğini söyledi. Sepsis hastalığının, çok komplike ve gelişmiş hastanelerde multidisipliner bir yaklaşımla tedavi edilmesi gerektiğini berliten Cinel, erken tanının önemine değindi. Cinel, toplantıda şu konulara değindi:

Prof. Dr. İsmail Cinel Prof. Dr. İsmail Cinel


Bu tip uç hastalıkların tedavileri zor ve tanıları için farkında olmak gerekiyor. Son yıllarda dünyada 'sepsiste sağ kalım kampanyaları' düzenleniyor. Ülkemizde de bunu yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Enfeksiyon geçiren bir hastada organ fonksiyon bozuklukları varsa bu bir sepsis durumudur ve ciddi anlamda takibe ihtiyaç vardır. Ayrıca dünyada yaşlı popülasyon artıyor, ömür uzadı ve aynı zamanda kanser vakaları hızla artıyor. Bu tür hastalar ve bu tür popülasyonlar, sepsis için büyük risk altında. Çünkü immün dirençleri düşük hasta grubu bunlar.

Toplumda sağlık okuryazarlığını artırmalıyız. Sepsis için solunum sayısının artışı, kan basıncının düşüklüğü ya da bir hafif bir uyku hali gibi belirtilerden ikisi bile var olsa erken uyarıcı parametrelerdir.

Ayrıca obezite hemen her hastalıkta olduğu gibi sepsis için de önemli bir tehlike. Hareketli yaşam ise organ fonksiyonları korumamıza sebep oluyor. Bu nedenle biz de 16 Eylül Pazar Günü bir etkinlik düzenliyoruz ve yaklaşık 40 ilimizdeBisikletliler Derneği'nin katkılarıyla herkesi bisiklet sürmeye davet ediyoruz. Toplumsal farkındalıkla sepsise 'dur' diyeceğiz.

TEŞHİSTE ALTIN STANDART

Toplantıya katılan Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği adına Prof. Dr. Güner Söyletir ise sepsisin teşhisini kolaylaştırmak adına dikkat edilmesi gereken 'altın standart'tan bahsetti:

Prof. Dr. Güner Söyletir Prof. Dr. Güner Söyletir


Sepsis çok ciddi ve ağır bir klinik tabloya sahip bir hastalık. Bu anlamda tedaviyi başarıyla sonuçlandırmanın temel koşulu iyi bir laboratuvar alanına sahip olmaktır. Bununla birlikte kesin tanı koyabilmek için hala altın standart diye kabul edilen kan kültürü alışkanlığının geliştirilmesi gerekiyor. Maalesef ülkemizde kan kültürü alma alışkanlığı hala çok yaygın değil. Dünya ülkelerinde hastanede yatan hastalar için bu oranlar yüzde 20'lerde iken, ülkemizde yüzde 3-5'lerde seyrediyor. Dolayısıyla kan kültürü alma konusunda laboratuvarların çok ciddi çaba harcamaları gerekiyor.

SEPSİSE KARŞI KOORDİNE OLMAK ÇOK ÖNEMLİ

Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti YK Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özyurt, laboratuvar ekibi ve hekimlerin sepsis konusunda koordine bir şekilde tetikte olmaları gerektiğini vurguladı:

Prof. Dr. Mustafa Özyurt Prof. Dr. Mustafa Özyurt


Sepsis, pnomoni, batın içi cerrahi girişimler, üriner sistemi enfeksiyonları, menenjit gibi birçok enfeksiyonun takibinde gelişebilen bir hastalık. Dolayısıyla sepsisin rutin hasta takibinde, klinisyenler, laboratuvar çalışanları, hekimler ortak çalışmalı; hastadan alınan örneklerin uygun koşullarda alınıp laboratuvara iletilmesi, laboratuvarda da uygun alt yapıyla teknisyenlerin ve hekim arkadaşlarımızın birlikte hasta örnekleri üzerinde yoğunlaşıp değerlendirme yapmaları gerekiyor. Bunu yaparken altın stantart olarak belirtilen kan kültürünün alınması ve bunun yanı sıra eğer gerekiyorsa idrar ve doku örneği gibi numuneler alınıp gönderilmesi şart. Çünkü uygun miktarda uygun yerden örnekleme yapılmamışsa sepsis tanısına yönelik laboratuvar tarafından yeterli bir tanı sağlanamıyor. Klinik tanıyı koyduktan yaklaşık 45 dakika içerisinde mutlaka hastadan örneklem alınıp laboratuvara ulaştırılması ve gelen sonuca göre tedavinin başlaması son derece önemlidir. Bu açıdan laboratuvar alt yapısının kriterleri ve laboratuvarın 7/24 hizmet verebilmesi oldukça değerlidir.

SEPSİSİN ÖNÜNE GEÇECEK EN KOLAY VE EN UCUZ YOL

Türk Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği Başkanı Prof. Dr. Halis Akalın ise sepsise sebep olabilen enfeksiyonlardan korunmanın yolları hakkında bilgiler verdi. Akalın, bunun en kolay ve en ucuz yolunun 'el yıkama alışkanlığı' olduğunu belirterek, hem bireylerin hem de sağlık personelinin bu konuya yeterli önemi vermesi gerektiğini vurguladı:

Prof. Dr. Halis Akalın Prof. Dr. Halis Akalın


Bu açıdan baktığınızda, özellikle toplumda el hijyeni oranlarımız, el yıkama alışkanlığımız beklediğimiz düzeyde değil. Bu yüzden okul öncesi eğitiminden başlayarak doğru el hijyeni eğitimini vermemiz şart. Hastane boyutuna baktığınız zaman da sağlık çalışanlarında da el hijyeni oranları beklediğimiz düzeyde değil.

Genelde hastaneye yatan olguların yüzde 10'u sepsis ve bunların da en az yarısı yoğun bakım ortamında yatıyor. Sepsis olgularının önemli bir kısmı hastanede ya da yoğun bakımda gelişen olgulardır. Ama azımsanmayacak bir kısmı da toplumda gelişen enfeksiyonlara bağlı. Hastane ortamında sepsisten korunmanın en önemli yolları, el hijyeni ile beraber, mimari yapının ve fiziksel koşulların uygun olmasından geçiyor.

SEPSİSİN ÖLÜMCÜL SEYRETMESİNİN 3 ANA SEBEBİ

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, sepsisin tedavisini engelleyen ve dünyada başka pek çok hastalığın tedavisi ile ilgili ciddi bir sorun haline gelen gereksiz antibiyotik kullanma alışkanlığına değindi. Azap, sepsisin ölümcül bir tabloya sahip olmasının 3 önemli sebebini sıralarken şunları kaydetti;

Prof. Dr. Alpay Azap Prof. Dr. Alpay Azap


Sepsisin ölümcül seyretmesinin 3 ana nedeni var: Bir tanesi hasta ile ilişkili faktörler; Hasta eğer çok ileri yaşta ise, bağışıklık sistemi baskılanmış bir kanser hastası ise, kortizon kullanıyorsa, diyabet gibi altta yatan metabolik hastalıklar varsa tedaviye rağmen sepsis ölümcül seyredebiliyor. İkincisi tanıdaki gecikmeler; tanıda geç kalındığında hastaları genellikle kaybediyoruz ki bu konuda yapılması gereken çok şey var. Üçüncü konu da antibiyotikler; sepsise neden olan bakteriler eğer antibiyotiklere dirençli ise ölümcül bir tablo ortaya çıkabiliyor. O nedenle antibiyotik direnci önemli bir sorun. Antibiyotiğe duyarlı olmayan bakterilerin sebep olduğu sepsisi tedavi etmekmekte çok zorlanıyoruz. Çünkü elimizde çok fazla seçenek kalmadı. 'Niye bu kadar direnç yaygınlaşıyor' diye sorulacak olursa bunun bir tek önemli nedeni var, o da antibiyotiklerin gereksiz yere çok sayıda kullanılması. Burada hem topluma hem de sağlık çalışanlarına önemli görevler düşüyor. Antibiyotik kullanımını olabildiğince azaltmak gerekiyor. Antibiyotikler elbette hayat kurtarır ama doğru zamanlamayla, doğru dozda, doğru sürede doğru kişiye verildiği zaman kurtarır. Bunun dışında gereksiz antibiyotik kullanımı sepsiste de karşımıza çıktığı gibi dirençli bakterilerin gelişimine ve sonuçta da hastaları kaybetmemize sebep oluyor.

SEPSİSTEN KORUNMADA ÖNLEYİCİ FAKTÖR: AŞILAR

Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği adına Prof. Dr. Serhat Ünal, sepsis ile mücadelede atılacak en önemli adımın aşı olduğunu vurguladı. Ünal, bütün doktoların sepsisi tanıması ve bilmesi gerektiğine değinerek iki önemli örnek vererek aşıların konu ile ilgili önemini anlattı:

Prof. Dr. Serhat Ünal Prof. Dr. Serhat Ünal


Grip mevsimi yaklaşıyor. Örneğin, 72 yaşında diyabetik, sol kalp yetmezliği bir hasta grip oldu. Ateşi çıktı, sol kalp yetmezliği arttı ve sonunda yoğun bakıma kaldırıldı. Burada yapılan müdahaleler sırasında hastane enfeksiyonu bütün yollardan içeri girdi ve sepsis gelişti. Bu kişi eğer ta en başta grip olmasaydı sepsis ortaya çıkmayacaktı. O zaman öncelikle bu kişilerin hastaneye yatmasına engel olacak her şeyi yapmak gerekiyor. Sağlıklı yaşam kuralları, doğru beslenme ve spor ile birlikte aşılarla onu hastaneye götürecek hastalıklara engel olmak gerekiyor. Grip zaten genellikle kendisi öldürmüyor bu tip hastalıklarla öldürüyor.

Direkt aşı ile sepsisten korunmaya bir örnek daha vereyim; 70 yaşında bir zatüre hasta yattı hastaneye. Yine aynı yollarla sepsise yakalanma oranı çok yüksek ama bu kişilere önlem olarak pnomokok aşısını yaparsan hem kanında mikrop olmaz hem de hastaneye gitmez. Hastanede oluşan mikroorganizmalar için de aşı çalışmaları yoğunlaştı. İleride hasteneye yatar yatmaz sepsis ihtimali yüksek olan kişilere bu aşıları yapabileceğiz. Sadece erişkinlerde değil çocuklarda da aynı şey söz konusu. Kızamıktan hastaneye yatan bir çocuk için de aynı tehlike söz konusu.