35. Ulusal Gastroenteroloji Haftası kapsamında Antalya'da düzenlenen kongre, yüksek bir katılımla gerçekleştirildi. Kongre kapsamında yapılan basın toplantısına Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, 35. UGH Kongre Başkanı Prof. Dr. Birol Özer, Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Sezgin, Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Oğuz ve Prof. Dr. Murat Törüner katıldı.

35-gastroenteroloji-haftasi

Yapılan toplantıda Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, hem gastroenterologlar olarak yaşadıkları sıkıntılara hem de dernek olarak imza attıkları başarılı çalışmalara değindi. Bor, kabızlık, şişkinlik, hazımsızlık gibi konularda da önemli bilgiler verdi.

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Türkiye'deki gastroenterelog sayısının azlığına değinerek, bu konuda düzenlemelere gidilmesi gerektiğini söyledi. “Şu anda Türkiye’de 903 gastroenterolog var. Türkiye’nin Avrupa rakamlarına erişebilmesi için  gereken gastroenterolog sayısı bin 500” şeklinde konuşan Bor, gastroenteroloji dalının küçüldüğünü ve bunun önüne geçilmesi gerektiğini belirtti.

KİMLER ENDOSKOPİ YAPMALI?

Prof. Dr. Serhat Bor, Türkiye'de endoskopi sorununun olduğuna da dikkat çekti: “Türkiye’de 45 günlük eğitimler alarak ya da hiç almayarak endoskopi yapan çok sayıda insan var. Şu anda Sağlık Bakanlığı’na başvuranların ne kadar eğitildiğini ve nasıl kontrol edildiğinin hiçbir belirliliği yok. Konu ile ilgili TUK kuralları diyor ki 3 ay teorik, 6 ay da pratik uygulama sonunda da bir sınav yapılır ve hekim sertifikalandırılır. Türk Gastroenteroloji Derneği sonuna kadar bu fikrin arkasındadır. Çünkü 903 gastroenterolog ile Türkiye’deki endoskopi ihtiyacına yetişemeyiz.

Geçtiğimiz dönemlerde 'Türk Gastroenteroloji  Derneği cerrahların endoskopi yapmasını istemiyor' diye haberler yapıldı. Kesinlikle böyle bir şey yok. Biz iyi eğitilmiş TUK kurallarına uygun ve sınava tabi tutulmuş herkesin endoskopi yapmasından yanayız. Artvin’de bir hastamızın midesi yanar da endoskopi yapılamazsa ve kişinin kanserli olduğu atlanırsa buna en çok biz üzülürüz. Diğer taraftan da hatalı bir şekilde endoskopi yapılıp kanser olduğu atlanırsa iki kat daha fazla üzülürüz.”

prof-dr-serhat-bor

GERİ ÖDEME SIKINTISI

Vatandaşlar açısından geri ödemelerde sorunlar yaşadıklarını belirten Bor “O kadar geri ödeme sıkıntısı var ki hangisini anlatacağımız bilemiyoruz. SGK kolonoskopi seansında bir polip için geri ödeme yapıyor. 10 tane polipi olan bir hastaya, 1 tane polipi alıp “10 gün sonra gel diğerini alalım” mı diyelim?” şeklinde konuştu.

Bor, Türk Gastroenteroloji Derneği olarak önemli çalışmalara imza attıklarını kaydederek şunları aktardı:

“Bunun yanı sıra gurur duyduğumuz bir şey de Türk Gastroenteroloji Derneği olarak üç yılda 64 üyemizi Kore’de iki merkeze, John Hopkins, Houston, Amsterdam Medical Center’a, 2 ila 3 ay eğitim için gönderdik. Türkiye’de başka böyle bir dernek yok.  Bu sayede Türk Gastroenterolojisi özellikle ileri endoskopik girişimlerde çok saygın bir noktaya erişmeye başladı. Bunun yanı sıra halkı aydınlatma projeleri de çok iyi gidiyor. Biz Türkiye’nin birçok yerinde 20’ye yakın halk toplantısı yaptık. Aynı zamanda www.sindirimuzmani.tv web sitemiz de var. Bu sitede, internetteki kirliliği engellemek adına derneğin bütün üyeleri üçer dakikalık halka yönelik videolar çekiyor.”

DÜNYA GASTROENTEROLOJİ KONGRESİ 2019’DA İSTANBUL’DA YAPILACAK

Prof. Dr. Bor, Dünya Gastroenteroloji Derneği (World Gastroenterology Organisation-WGO)’nun iki yılda bir düzenlediği Dünya Gastroenteroloji Kongresi'nin, Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) ev sahipliğinde 21-24 Eylül 2019 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirileceğini duyurdu.

DOKTOR VE HASTANIN KABIZLIK TANIMI FARKLI

Prof. Dr. Serhat Bor, toplantıda kabızlık sorunu ile ilgili genel şikayet şekillerine değindi ve hastalarla doktorların bu konuda farklı tanımları olduğunu vurguladı. "Aslında bir doktorun kabızlık tanımı var, bir de hastanın kabızlık tanımı var. Bu ikisi örtüşmüyor." şeklinde konuşan Prof. Dr. Bor sözlerine şöyle devam etti: "Bize göre haftada üçten az dışkılama kabızlıktır. Öyle hastalar var ki, “hocam her gün 2 kere tuvalete çıkıyorum, kıvam da iyi ama ben kabızım” diye geliyor. Çünkü aslında tam boşaltamadığını hissediyor. İllaki herkesin sert dışkılaması gerekmiyor. Sert dışkılama kriterlerden bir tanesi ama bunun yanı sıra hastanın boşaltamaması, aşırı ıkınması da var. Birçok hasta “makatımda bir tıkaç var gibi, ıkınıyorum ama yapamıyorum” der. Bunların hepsi kabızlığın farkı türleridir.

3 TİP KABIZLIK TÜRÜ VAR

Birçok insan kabızlığı bağırsak tembelliği sanar halbuki bağırsak tembelliği kabızlıklar içinde çok da büyük bir yere sahip değildir. Üç ayrı kabızlık türü vardır; bir tanesi hassas bağırsak hastalığı. Aslında kişi normal dışkılar ama ağrılı bir şekilde yapar. İkincisi bağırsak tembelliği, üçüncüsü ise yanlış dışkılamayı öğrenmiş olma durumunda ortaya çıkar.

Genelde bu 3 tip ikili kombinasyonlar halinde görülür. Mesela yolculuğa gidilir, bir otelde bile olsa insanlar tuvalete gitmekten kaçınırlar. Birçok ilaç kabızlık yapar, bu da pek bilinmez. Hastalarımızdan ricamız doktora gittiklerinde mutlaka kullandıkları ilaçların listesini de götürsünler.

Bunun yanında kabızlığa karşı lifli gıdalar öneriyoruz. Bir grup çok şişiyor ona dikkat ediyoruz, düzenli su içmelerini istiyoruz ama abartmalarını istemiyoruz. Her sabah düzenli bir şekilde bir büyük bardak suyu kahvaltıdan sonra içip, 10 dakika tuvalette nefes egzersizi yapmalarını istiyoruz.

[custom_content title="KABIZLIĞI ÖNLEMEDE UYGULANACAK EGZERSİZLER:" desc="Bu egzersizler çok sayıda hastada yarar sağlamakta ve ilaç kullanılmasına gerek kalmamaktadır. *Öncelikle tuvalette rahat oturduğunuza emin olun. İnsanlar için en doğal olanı eğilip çömelerek dışkılamaktır. Alafranga tuvalet kullanıyorsanız ayaklarınızın altına 20-30 cm yüksekliğinde bir basamak koymanızda yarar vardır. Ayaklarınızın arasındaki mesafe 45-60 cm kadar olsun, *Gevşeyin ve rahat nefes alın. Aşırı ıkınmaya teşvik edeceği için nefesinizi tutmayın, *Karın kaslarınızı kullanarak nefes alın. Bunu en iyi bir eliniz göğsünüzde biri karnınızdayken anlayabilirsiniz. Karın kaslarınızı kullanarak nefes aldığınızda göğüsteki eliniz hareket etmemelidir, Rahat çıkarabilmesi için makatınızı aşağı doğru gevşetin, yukarıya doğru itmeyin, *Dışkılamayı sağlamak için farklı pozisyonlar benimsemeyin, uzun süreçte bunun size bir faydası olmayacaktır, *Ikınmak için çok fazla zaman tüketmeyin. Başarılı olamazsanız panik yapmayın. Ertesi günde aynı saatte tekrar deneyin. Her gün dışkılama sizin için normal olmayabilir. Başarı genellikle haftalar süren bir çabadan sonra gelir."]

"KABIZLIK KANSER YAPMAZ"

Bizim açımızdan en önemli konulardan biri de şu: Kabızlık kanser yapmaz. Öyle bir inanış vardır, 'dışkı içimde kalıyor zehirliyor, kanser olacağım' gibi. Böyle bir şey yok ama kabız hastaya sık sık  kolonoskopi yapmaya da gerek yok. Birinci derecede akrabasında bağırsak kanseri varsa, büyük abdestte gizli kan pozitifliği ya da kişinin makatından kan gelmesi, dışkılama alışkanlığında ani değişikliğinden gibi belirtiler yoksa tekrar tekra yapılmasına gerek yok."

sozcu.com.tr'nin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Serhat Bor, sıklıkla yaşanan şişkinlik problemine dikkat çekti. Şişkinlik yapan gıdalar hangileri, stres şişkinlik yapar mı, kabızlık sorunu olanlar nelere dikkat etmeli? İşte Prof. Dr. Bor'un aktardıkları...

ŞİŞKİNLİK NEDEN OLUR?

Şişkinlik hem çok yaygın görülür hem de tedavisi çok zordur. Şişkinliğin bir kaç tane sebebi var. Bunlardan bir tanesi bağırsaktaki aşırı gaz üretimi. İşin ilginç tarafı aslında bu çok sık görülen bir sebep değildir. Kabızlıkla eşlik eden bir şişkinlik olabilir, bu da şişkinliğin bir başka nedeni.

Bizim karnımız dolmaya başladığı zaman karnın içindeki hacim artınca normal bir insanda diyaframımızı yukarı doğru çekeriz karnımızı da hafifçe gevşetiriz böylece hacmi artırırız. Öyle olunca yediklerimizi içeriye sığdırabiliriz. Bir grup insan diyaframını aşağı çekiyor ama tıp bunun nedenini bilmiyor. Öyle olunca hacim azalıyor ama yediklerini de bir yere sığdırması lazım bu kez de karın şişiyor. Yani diyafram aşağı iniyor ve karın dışarı çıkıyor. Bu da şişkinliğin üçüncü sebebi. O zaman da hastalar 'ben iki beden büyüyorum' şeklinde şikayet ediyor. Yapılmış birçok çalışma şunu göstermiş, şişkinlik yaşayan hastaların büyük bir çoğunluğunda gaz miktarı değişmiyor. Yani aşırı bir gaz yok, o gazın dağılımı yanlış. Mesela bağırsağın sağ ve sol köşelerinde olduğu zaman daha kolay hissediliyor.

HANGİ GIDALAR ŞİŞKİNLİK YAPIYOR?

Şişkinliğin yediğimiz gıdalarla çok ilgisi var. Bir de bazı hastalıklar var şişkinlik yapan; mesela sütlü gıdaları parçalayan laktaz enziminin yetmezliği. Bu çok önemli bir neden. Ben hastalarıma bir diyet günlüğü tutmalarını öneriyorum: Bir ay boyunca ne yediğini yaz ve ne kadar şiştiğini 0-10 arasında puanla. Ondan sonra otur dersini çalış. Seni neyin şişirdiğine bir bak. Çünkü bir çok insan neden şişkinlik yaşadığının farkında değil.

Mesela kabuklu deniz ürünleri, yoğurt hariç sütlü gıdalar, baklagiller, ekmek türevleri ilk akla gelen şişkinlik yapıcı gıdalar. Hastalara bu ürünleri teker teker diyetlerinden çıkarmalarını söylüyorum. Mesela 1 ay boyunca tamamen sütlü ürünleri tüketmeyin ve ne olduğuna bir bakın. Bir sonraki ay ekmeği çıkarıp gözlemleyin. Ayrıca kola gibi gazlı içecekler de içindeki fruktozdan ötürü şişkinliğe yol açar.

STRES HAZIMSIZLIK YAPAR MI?

Stres, fonsiyonel sindirim sistemi hastalıkları için reflü, hazımsızlık, hassas bağırsak hastalığı gibi hastalıkları daha kötüye götürmekten çok, aynı miktardaki sorunun aşırı algılanmasına yol açıyor; herkesteki kadar bir gazı stres altında aşırı hissediyor, Her zamanki reflüsünü aşırı hissediyor. Ama hasta bunu bilmez ki. Hasta gelip “stres benim reflümü artırıyor, daha çok şişmeme neden oluyor” diyor sadece. Aslında her zamanki kadar hastasın ama stres ve gerginlik, kanser korkusu, gereksiz yere yapılan tetkikler hastalığın daha çok hissedilmesine sebep oluyor. Sürekli kolonoskopi yapılan bir insan bağırsakları perseküte oluyor, o kişinin hayatı bağırsakları oluyor. Omuz ağrısına o kadar aldırmıyor ama karnı şişince “eyvah!” diyor. Bir de bu hastalar şunu düşünüyor “habire kolonoskopi yapılıyor, bir şey bulunmuyor bende yanlış bir şey mi var?” Bir sorun bulunamaz çünkü bu hastalıkların kaderi bu. Zaten buna fonksiyonel dememizin nedeni şu, görüntüde hiçbir şey yanlış değil, problem algıda burada. Ama kolonoskopi ile algıyı ölçemezsin, bir kanser ya da darlık varsa görebilirsin. Bunlarda bir şey çıkmadığı için tekrar tekrar kolonoskopi yapılmasına gerek yok. Bir sorun çıkmaması zaten bu hastalığın ruhunda var. Biz endoskopi ya da kolonoskopiyi kanser ya da ülser gibi başka bir sorun olmadığını ispatlamak için yapıyoruz. Bir defa negatifse bir daha da yapmıyoruz.

KİLOLU İNSANLAR DAHA AZ KABIZ OLUYOR

Kabızlığın zayıf ya da şişmanlıkla bir ilgisi yok. Aslında düşünürsek daha çok zayıf kişiler kabız olur, çünkü kilolu insanlar çok yiyorlar o yüzden de tuvalet sorunu yaşamıyorlar. Posa alacaksın ki o posayı çıkartasın. En önemli kabızlık nedenlerinden bir de ağır diyetler. Bu diyetler kabızlığa neden olurken, diyeti bıraksanız bile kabızlık geçmeyebiliyor.  Çünkü bağırsak o şekilde kodlanıyor ve o kodlanmayı aşamıyorsun.

KABIZLIKTA TUVALET ALIŞKANLIĞI NASIL OLMALI?

Kabız insanlar alaturka tuvalette daha rahattırlar. Çünkü karın içi basıncı artırıp, bağırsağı düzleştirdiği için daha rahat çıkabiliyorlar. Ama bu tuvalette 10 dakika oturmak çok zor. O yüzden biz hastalara diyoruz ki kabız hastalara “alafranga tuvalete bile otursanız ayağınızın altına bir yükseklik koyun, ayaklarınızı karnınıza doğru bükülmüş olarak dışkılayın.”