Modern devlet ve siyaset düşüncesinin bizim buralara gelişi, Tanzimat’tan itibaren Avrupa’daki halk hareketlerinin Osmanlı aydınının zihnindeki yansımaları ile mümkün oldu. Bu yolda Büyük Reşit Paşaları, Midhat Paşaları, Cevdet Paşaları, Namık Kemalleri, Ziya Gökalpleri, Şinasileri anmadan geçemeyiz. Ancak onların çabaları, kendi dönemleri içinde sonuç vermekten çok uzak olsa da cumhuriyetimiz için temel olacak bir dönemin hazırlayıcısıydılar. Cumhuriyete giden yolda, dünya üzerinde küçük bir toprak parçasında, bir eşik daha aşılmış, insanlığın bir kısmı, Anadolu’da yaşayan yedi renkten insan topluluğu, acı ancak muzaffer bir süreç sonunda, halkın iktidarını halkın elinden tesis etmiştir. 1923’ün Türk halkı ve Anadolu üzerindeki etkisi en az, bir önceki yazımızda değindiğimiz ilkeler kadar tartışılmazdır. Her şeyden önce meşru bir halk iktidarı olduğu için, kadın hakları için, kalkınma ve sanayileşme hareketleri için, modern bilim ve edebiyatın ülkemize akın akın girişi için, ama hepsinden öte modern eğitim ve öğretim için, cumhuriyetin çocuklarına 30’lu, 40’lı yıllarda sunulan fırsat eşitliği için.

Son yılların tek adamcı Türkiye’sini üzülerek izlesek de adalet adına temennimiz halen bu yöndedir ve adaletin hakikat gibi bir kuyunun içine saklanmadığıdır. Yukarıda vurguladığımız gibi çağdaş hukukun ve adaletin yaşayabilmesi için eşitliğin, bilhassa kanunlar önünde özgür vatandaşlar olarak öneminin farkındayız, bunu her gün, her dakika ve her an vurguluyoruz ve hep birlikte vurgulamalıyız: Adalet olmadan eşitlik olmaz.

MUTLAK İKTİDAR MUTLAK YOZLAŞTIRIR

Yozlaşmanın karşısında vatansever ve haysiyet sahibi vatandaşlar olarak, kadın-erkek el ele mücadele vermek zorundayız. Tabii ki demokrasi, denge-denetleme gibi mekanizmalar başta olmak üzere özgür seçimler temeldir. Fakat seçimlerin periyodik zaman aralıklarında yapıldığı da bir gerçektir. Öyleyse soru şu: Bu zaman aralıkları içinde halkın toplumsal ve kitlesel düzeyde örgütlenmesi ve iktidardaki (muhtemel bir) yozlaşmanın getirdiği sosyal uçurumlara karşı çıkarak, bunları protesto etmesi hangi kanallar aracılığıyla sağlanacak ve iktidara iletilecektir? Hâsılı adaletsizlikten ve eşitsizlikten duyulan rahatsızlık ortada... Hepimiz meydanların, toplantı ve protesto hakkının nasıl yasaklandığını, medya ve üniversitelerin ise nasıl zincire vurulduğunu gördük.

 SORUN ÜRETEN ÇÖZÜM ÜRETEMEZ

İktidar, kendi beka sorununu adeta Türkiye Cumhuriyeti’nin beka sorunuymuş gibi yansıtma çabasındadır; ürettiği çıkar ağlarını ve bunlardan elde ettiği haksız kazançları örtbas etmek adına...  Kendi var oluş sorununu devletin var oluş sorunu gibi lanse etmek, tipik bir hegemon iktidar refleksidir. Oysa Türk halkı bilmektedir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası herhangi bir siyasi partinin varlığından münezzehtir ve cumhuriyetimiz ilelebet payidar kalacaktır. Türkiye AKP’nin kısır politikalarına ve idare-i maslahatına muhtaç değildir. Son on beş yılın zihniyetinin ürettiği sorunlar, aynı zihniyetin ortaya koyacağı reçetelerle çözülemez. Hele hele erkek egemen, maço ve tek adamcı dalkavuk zihniyetin, ülkeyi, getirdiği uçurumun kenarından döndürmesi mümkün değildir. İktidar, kibir içinde kendisini tüketmiştir; çıkış yolu Türk Milleti’nin, özellikle de Türk kadınının ferasetinde saklıdır.

İşte bu noktada kadınlarımıza dönecek olursak; yukarıda da söylediğimiz gibi, cumhuriyetin kadınlarımıza özgürlüğe giden yolda büyük bir ivme kazandırdığı tartışmasız bir gerçektir. Fakat bu yeterli mi? Hayır! 21. Yüzyıl Türkiye’sinde artık kadınlar olarak biz yirminci asrın kazanımlarını yeterli görmüyoruz. Seçimden seçime oy kullanmak ya da yok denecek kadar az sayıda temsilciyi Meclis’e göndermek asla yeterli değildir. Kadın artık her sahada söz sahibidir, sadece anne olup çocuk yetiştirerek değil; örgütlenerek, daha çok öğrenerek, yazarak, tartışarak, üreterek, öğreterek. Haklarının, geleceğinin, insanlık onurunun farkına varmış olan cumhuriyet kadını, tüm bu iddiasıyla, 24 Haziran’da erkek egemen, maço, şovenist, kraldan kralcı siyasete ve onun ürettiği sorunlara dur diyecektir.

TEK KADIN ADAY

İki asrı aşkın modernleşme tarihimizde, kırılmalara ve gerilemelere rağmen, çocuklarımız ve insanımız için parlak bir gelecek inşa etme ümidi hâlâ diri, hâlâ canlı. Hamasetten ve popülizmden uzak, devlet ciddiyetine yaraşır bir idari kadro ile geleceğe yürümek, önümüzdeki sorunları çözmek ve her şeyden önce adaleti tesis etmek sorumluluğu artık bir cumhuriyet kadınının, bir Birinci Meclis kadınının, Cumhurbaşkanı adayı Sayın Meral Akşener’in omuzlarındadır.

sozcu-banner-1