Muhalefet, bir seçimden daha başarısızlıkla çıktı. Başarısızlık diyorum, zira her siyasi parti iktidara taliptir, ilanihaye muhalefette kalmak için siyaset yapılmaz. Lakin muhalefet partileri, 16 yıldır iktidarda bulunan yorgun ve yıpranmış olması gereken bir partiyi temelden sarsacak bir sonuç yine elde edemedi.

Elbette AKP’nin, eşitsiz bir yarışa bile tahammülü olmadığı ve devlet imkânlarını sonuna kadar kullandığı gerçeği göz ardı edilemez. Fakat bu durum, muhalefeti aklamaya yeterli gerekçe değildir. AKP birinci parti olarak hâlâ gücünü koruyor. Bu sonuçların nedenleri üzerinde sağlıklı ve derinlikli bir analizi yapması gereken ana muhalefet, şu aralar yeni seçilen bir milletvekilinin ihracıyla meşgul. Neredeyse her seçimde tanık olduğumuz sandıklarla ilgili şaibeler ve ıslak imzalı tutanakların kendi oluşturdukları sisteme düzgün bir şekilde işleyemedikleri ise apayrı bir tartışma konusu.

GÜVEN PROBLEMİ

Peki, muhalefetin on yıllardır süren başarısızlığının altında hangi nedenler yatıyor? Seçim sonrası konuştuğum pek çok kişiden hareketle söyleyeyim, masaya yatırılması gereken en önemli faktör liderlik. Beğenelim ya da beğenmeyelim Sayın Erdoğan lider; kendisinin dışında gelişen en zor şartları bile lehine çevirmesini başarabilen bir lider. Kadro hareketinin farkında olan, eleştirileri can kulağı ile not alarak dinleyen (geçmişte, Dolmabahçe’de yapılan bir toplantıda dikkatimi çekmişti) çok daha önemlisi, ideolojik- fikri zeminde muhataplarını canlı tutan bir lider. Çevresine verdiği sözü tutan, yol arkadaşlarına vefasını tartışılmaz kılan bir lider. Sakın yanlış anlaşılmasın, bunu Sayın Erdoğan’a güzellemeler yapmak için söylemiyorum; bir lideri lider yapan en önemli hususlara dikkat çekmek için söyledim. Zira bir siyasi ya da toplumsal hareket bu kavramlar üzerine bina edilir ve buradan büyür.

Muhalefete gelirsek; kitleleri heyecanlandıran Muharrem İnce ciddi bir potansiyel yakaladı, liderlik konumuna oturduğunu söylemek için henüz erken. Meral Akşener önemli bir figür. Parti kurulana değin yaşadığı mağduriyetler, bir hak arayışı içinde verdiği mücadele; milliyetçi muhafazakâr ve liberal kesimler için umut ışığı oldu, iyi bir rüzgâr yakaladı. Ancak bu olumlu koşulları kendi lehine çevirememesinin nedenleri, başlangıçta yüzde yirmilere çıkmış oyunun, 7.6’lara düşmesi ayrı bir yazı ve tahlil konusu.

MUHALEFETİN HATASI

16 yıldır her seçimde açık ara birinci olan bir partiye karşı yürütülen bir muhalefetin, yalnızca ideolojik çerçevede kalması muhalefetin ana sorunu olarak ortaya çıkıyor. Burada bir hedef sapması gözlemliyoruz. Yani amaç iktidar olmaktan, iktidarı devirmeye evrilmiş durumda. Hal böyle olunca, muhalefet ekonomik- politik bir perspektif ortaya koyamıyor. Nitekim seçimden bir hafta önce Amerikan yatırım bankası J.P. Morgan’ın Türkiye’deki seçimlerin olası sonuçlarına dair senaryoları değerlendirdiği raporda, başkanlığın ve Meclis çoğunluğunun muhalefetin eline geçmesi halinde, Türkiye piyasalarını belirsizliğin beklediğini, çünkü muhalefetin ekonomi politikalarının ortaya konulmadığı belirtilmiştir. Bu da gösteriyor ki muhalefet hem içeride hem dışarıda öngörülebilir bir vizyona sahip değil. Bu anlamda iktidara talip bir gölge kabinesi bulunmuyor. 

GÖRÜLMEYEN NOKTALAR

Diğer taraftan muhalefetin, kendi seçmenini konsolide etmek ve AKP seçmenini karşısına almak yerine, bir türlü oy devşiremediği bu kitleyi iknaya çabalaması gerekmektedir. Bu kitleyi ikna etmek yerine kendinden uzaklaştırmanın en basit yolu ise iktidar partisine oy veren vatandaşlarımızı cahil vb. sıfatlarla itham etmektir. Muhalefet, iktidar yanlılarının tezlerine, antitezle itiraz yerine, kişisel saldırı ile karşı durduğu sürece o kitleye kendini anlatma fırsatını asla bulamayacaktır.

İdeolojik ve sosyolojik temellere geri dönecek olursak; bir iktidarın devamlılığını sağlayan en önemli etken korkudur. Bu kimi zaman dış güçlerden, kimi zaman terörden korkan halkın tek kurtarıcı olarak iktidarı görmesinin sağlanmasıyla işlenebilir. Mevcut durumda ise kendi toplumsal statüsünü bu iktidar vasıtasıyla ilk kez tanımlayabilen kalabalık bir kitle statü kaybı yaşamaktan korkmaktadır. Erdoğan’a karşı yapılan muhalefetin temel argümanı olan “kamplaştırma”, muhalefetin de stratejisi olmamalıdır.

CHP’nin, kendi seçmeninin dışındaki kitlelerde sahip olduğu algı problemi; AKP’den, siyasal İslamcı cenahtan kopmuş ya da HDP dilini kullanan isimleri vekil listelerine ekleyerek bitirilecek kadar basit değildir. Sosyolojide zayıf olan taraf, güçlü olan tarafın en zayıf olanlarını alır. Ezcümle CHP’nin, Türkiye sosyolojisini reel düzlemde yeniden okuması gerekiyor.

sozcu-banner-1