Anadolu’da tahıl biçildikten sonra kalan anızı yakarlar...
Sonbaharda rastlarsanız, Anadolu yanıyor gibi gözükür...

*

Çiftçi o sene anızını yakmıştı...
Ertesi gün tarlasını dolaşmaya gitti, elindeki sopayla külleri deşeleyerek iyice yanıp yanmadığına baktı...
Gözü bir yanmış kuşa takıldı, kanatlarını açmış, renkli tüyleri kömüre dönüşmüş, öylece kalmıştı...
Sopasının ucu ile ittirdi, yanmış kuşun altında altı tane yavrusu vardı, onlar da anneleri gibi yanmışlardı...
Üzüldü köylü...
O anne kuş isteseydi dumanlar geldiğinde, alevler yaklaştığında uçup gidebilirdi... Ama uçup gitmemişti...
Çünkü yavruları vardı, muhtemelen kanatlarını onların üzerine örterek onları alevlerden koruyabileceğini sandı...
Ve hep birlikte yandılar...

*

İşte anız tarlası vatan...
Yangın var...
Dumanlar kentleri basıyor... Havada yanık kokusu... Uzakta ya da yakında kimi hanelere ateş düşmüş... Yıkımın, kıyımın, hukuksuzluğun, zulmün, maddi-manevi işkencelerin tutuşturduğu yüreklerden gelen çatırtı sesleri...
Bekliyor ki kaçsınlar...

*

Doktorlar, mühendisler, mimarlar, avukatlar, hukukçular, akademisyenler, esnaf, işadamları, bilim insanları, aydınlar, yetişkinler, kadınlar, erkekler, istiyorsun ki kenara çekilip gitsinler...
Öğretmenler canlarını kurtarıp uçsunlar...
Anneler-babalar çocuklarını yangına terk etsinler...

*

(Cerrahpaşa’ya bir bak...)

*

Yakıyorsun ortalığı...
Genizleri yakan duman, havayı yalayan alevler, canı yananların çığlıkları, vicdanlara düşen amansız ateş...
İstiyorsun ki kaçan kaçsın...
Kalan yansın...

*

Ama bilmiyorsun...
Kanatlarını gelecek kuşaklara açıp yananlar bu toprakları “vatan” yaptılar...
Hiç şüphen olmasın...
Eğer nesiller yanacaksa...
Gerekirse yine yanacaklar...

sozcu-banner-1