Önce niyet edeceksin:
“Niyet ettim yazı yazmaya, helalinden nasip eyle...”
“Dindar nesil yetiştirme” kapsamında, Andımız’ın yasaklandığı okullarda çocuklara öğretmiyorlar mı;  mutfağa girerken dua edip önce sağ ayağını içeri atacaksın ki sofranın bereketi kaçmasın...
Abdestsiz çay da pişirildi mi uygun değil mesela...
“Helal” olmuyor...
Çay ya da pilav pişirmekten daha önemli bir işlev olan yazı yazmak da dua ister tabii ki... Mutfağa girerken sağ ayak yerine, burada sağ el ile yazmaya başlıyorsun...



Peki...
Yazdıklarına reyisin kızacağı aklına geldi de yazının tam ortasında korkudan abdestin mi kaçtı?..
İşte biz buna “kazaya kalmış yazı” diyoruz...



Diyanet İşleri Başkanı 10 Kasım’a denk getirip o “10 Kasım’da kenefe gidin” diyecek kadar alçalmış adamın ziyaretine gittiğinde, büyük (!) medyadaki kimi yazarların “Sırası mıydı?” gibi yazılarını okuyunca çok güldüm, bunun sırası mı var?..
“Kazaya kalmış yazı” dedim...
O dondurmacı devletin protokol sofrasında ağırlandığında... Cumhurbaşkanı dondurmacının ziyaretine gittiğinde yazsaydınız ya...



Oysa sistematik saldırının bir parçasıydı o ziyaret...
Diyanet İşleri Başkanı’nın cübbe-sarıklı resmi giysisi ile en müptezel Atatürk düşmanına ziyarete gitmesi sıradan değildi...
Sinyal gitmişti...
Saldırılar başladı...
Ve çarşaflı kadın baltayı alıp Atatürk büstüne yanaştı...
Mahkemeler internette paylaşım yapanları tutukluyorlar da Atatürk büstüne balta ile saldıranı serbest bıraktılar...
Medya sustu...
Görmediler bile...



Dünyanın en şerefli medyasıdır bu medya...
Kurduğu görsel perdenin altında yıkıldı cumhuriyet...
Artık “kaza” kadar anlamları yok...