16 senedir o yöntem uygulanır:
Kışkırt...
Uyut...
Korkut...
Kısacası; KUK diyelim...



Kışkırt ayağı:
KUK projesinin en önemli ayağıdır... Proje sahibinin kızgın kitlelere ihtiyacı vardır... Bu nedenle insanlara kin ve nefret yükleyerek kışkırtmak gerekir...
“Cami bombalayacaklardı...”
“Din elden gidiyor...”
“Ezanı yasaklayacaklar...”
Gibi...



Uyut ayağı:
İkinci ayak; ele geçirilen iktidarın sürmesi lazımdır...
“Neredeeennn nereye” der mesela...
“Türkiye ilk on arasına girdi mi, girdi...”
“Yıldız gibi parladık mı, parladık...”
Bir, üç, beş söyleyince insanlar inanırlar nasılsa...



Korkut ayağı:
Normal zekada birisi çıkıp da “İlk on arasına girdiysek, Türkiye yıldız gibi parladıysa, biz niye sürünür haldeyiz?” derse...
“Korkut” şıkkı gerekir burada...
Bir anda “FETÖ’cü”, “Terör örgütü mensubu”, “Casus” derler adama...
Polis kapıya dayanır, soruşturma başlar, gözaltı, tutuklama, hapis...



İşte...
16 senedir memleketi ve aydınlarını parmaklarında oynatan KUK’lacıyı dize getiren tek şeydi; Gezi...
Bir anda bir araya gelen, konuşmadan anlaşan, dokunmadan sarılan... Şarkıyla, şiirle, çiçekle, tiyatroyla, mizahla kaba kuvveti yenen o büyük hareket, KUK karşısında başarılı olmuş tek muhalif hareketti...
Ve ortalıkta gözükmese de, siz varlığının farkında olmasanız da, Gezi ruhu hâlâ orada durmaktadır...
Çünkü o parti-örgüt falan değil, bilinç, akıl, yürek, ahlaktır...
Ve hâlâ oradadır...



İşte; KUK’lacı bunu bilir...
Gezi olaylarını dilinden düşürmemesinin, bu günlerde dönüp dönüp tehdit etmesinin nedeni budur...



Gezi insanlarının yüreğindeki özgürlük, demokrasi, çağdaşlık, cumhuriyet sevdası öyle büyük ki ey KUK...
Onları asla KUK’la yapamazsın...