Afrin’de “kurtarılan” alan 1900 kilometrekare...
Yabancı şirketlere peşkeş çekilen bizim şeker pancarı ekim alanı 2730 kilometrekare...

*

“Huzur götürülen” Afrin’in nüfusu 65 bin...
Huzuru kaçırılan” şeker pancarı ile geçinen nüfus 2 milyon...

*

Afrin’e elinde zeytin dalı koştur...
Çiftçinin elinde pancar kökü, peşinde jandarma...

*

Şeker pancarı şubat-mart aylarında ekilir, Anadolu’da havanın en soğuk olduğu günlerdir... Eli dümene yapışır soğuktan, dudakları çatlak çatlaktır çiftçinin... Her gün tarlaya gidip, hamile sevgilinin göbeğini okşar gibi okşarlar toprağı...
4-5 derecede pancar canlanmaya başlar...
İlkbahara doğru geceleri; korku ile o küçük pencerelerdeki nakışlı perdeleri aralanıp, gökyüzüne bir bakış vardır ki...
Don tehlikesi, yoksulluk demektir...
Her şey yolunda giderse, evin kadını ilk şeker pancarını kucağına aldığında...
Bebeğidir, torunudur...

*

Ama şeker fabrikalarını satıyorlar...
Bu, tek gelirlerinin kesilmesi, belki de köylerini terk edip şehirlere göç etmeleri anlamına geliyor...
Çünkü yabancı sermaye, özellikle ABD şirketleri, Türkiye gibi büyük bir pazarı ele geçirmek, kendi ürettikleri nişasta bazlı şekere (NBŞ) yer açmak için harekete geçtiler...
İktidar ile anlaştılar...
Nitekim durup dururken kota yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkartıldı... NBŞ üreten ilk fabrikalarının Bursa Orhangazi’de kurulmasına izin verildi...
Baktılar bu şeker işi OHAL kapsamına da giriyor, KHK ile şeker üst kurumları kapatıldı...

*

Afrin’i kurtarıyorsun da...
Memleketi satıyorsun mübarek...