Alman kadın yönetmen Margarethe von Trotta, özellikle kadın dünyasına baktığı filmlerle adından bolca söz ettiren bir yönetmen. Feminist sinemanın da en önemli isimlerinden biri. “Marianne ve Juliane” (1981), “Rosa Luxemburg” (1986), “Üç Kız Kardeş” (1988) ve hatta 2000'li yıllarda çektiği birkaç filmle de (“Hannah Arendt” ve “Vision”) güçlü kadın karakterlerin hikayelerini anlatmıştı.

Belli ki yönetmen bu sefer biraz daha komedi sularına da çekilebilecek bir açıdan, boşanmış kadınların kendi başlarına ayakta kalma mücadeleleri üzerine bir hikaye anlatmak istemiş.

76 yaşındaki yönetmenin İngilizce çektiği bu ilk filmi “Eski Kocam(ız)”da olaylar günümüz New York’unda geçiyor. Eski bir model olan Jade, kocası Nick tarafından daha genç bir model için terk edilmiştir. Hâlâ sevdiği kocasının bir gün New York’un en pahalı muhitlerinden birindeki pahalı dairelerine geri döneceğini düşünse de olaylar beklediği gibi gelişmez. Bu ayrılığın haberini alan Nick’in ilk karısı Maria da dairedeki hakkını geri almak için Amerika’ya gelir. Jade ve Maria, yani Nick’in iki eski karısı bir süre aynı dairede yaşamak zorunda kalırlar. Üstelik Nick’in Maria ile yaptığı evlilikten olan kızı da küçük oğluyla bir süreliğine Almanya’dan gelince, üç kadın arasında acı-tatlı olayların yaşanacağı günler başlar.

eskikocamiz
Elbette aynı adam tarafından daha genç bir kadınla birlikte olabilmek için terk edilmiş iki eski eşin bir araya gelmesi fikri en başta bir komedi filmi için çekici. Ancak yönetmen, bu ilginç bazı çatışmaları ortaya çıkaracak hikayeden ne komedi ne de bir kadın dayanışması filmi çıkarabilmiş. Jade ve Maria’nın ilk karşılaşmaları o kadar kurulamamış ki mesela, Maria’nın oraya neden geldiği de adeta geçiştiriliyor. Sonra iki kadın arasında az diyaloglu ve komik olması beklenen kimi restleşmelerle yazılmış sahneler son derece demode bir komedi filmine doğru götürüyor seyirciyi. Neyse ki bir süre sonra komik olmaktan vazgeçiyor sanki film ve Nick’in yetişkin kızı Antonia’nın gelişiyle film daha düz bir drama çizgisine çekiliyor. Ancak yine de Nick’in bu iki kadının hayatına tam olarak nasıl etki ettiği eksik kalıyor. Jade’in bu ayrılık sonrası güvensizliğini anlamak biraz mümkün. Çünkü artık arzu edilen bir model olmadığı gibi iş dünyasında da kendi markasını yönetmek konusunda her zaman dışarıdan desteklenmeye ihtiyaç duymuş ve hâlâ da duymakta. Nick’in ilk karısı Maria’nın ise kaygılarına ve dünyasına hep teğet geçiliyor filmde. Bu yüzden seyirci en çok da Jade’in yanında oluyor. Ancak bu iki kadın sonunda Nick için tam bir cephe de oluşturmuyorlar, ama yine de araları bir şekilde düzelmiş oluyor. Zaten en büyük sorun da senaryodaki birçok sebep-sonuç ilişkisinin bir türlü sağlam kurulamaması.

eskikocamiz2
Adından sıkça bahsedilse de, sadece birkaç sahnede hikayeye giren Nick de tam bir karakter olarak çıkamıyor karşımıza. Çıkış noktası görevi görse de pek de önemsenmemiş bu hikayede.

Uluslararası oyunculardan oluşan parlak da bir kadro var filmde oysa. Hepsi de ellerindeki malzemeyle ellerinden geleni yapmışlar. Jade rolünde oldukça yetenekli, Norveçli oyuncu Ingrid Bolsø Berdal ve Maria rolünde tecrübeli Alman oyuncu Katja Riemann daha iyi yazılmış bir senaryoda çok daha iyi olabilirlerdi. Filme adını veren Nick rolünde ise Haluk Bilginer çok az görünse de karakterini birtakım küçük nüanslarla doldurabilmeyi başarıyor. Ya da biz onun oyunculuk tarzına, beden diline, ses tonuna fazla hakimiz. Bu yüzden belki Nick bize fazlasıyla tanıdık geliyor.

1,5 yıldız
Eski Kocam(ız)
Forget About Nick
Yönetmen: Margarethe von Trotta
Oyuncular: Ingrid Bolsø Berdal, Katja Riemann, Haluk Bilginer 
110 dakika, 7+

NEYLE KORKUTACAĞINDA KARARSIZ KALMAK

Ülkemizde de sinemaseverlerin ilgiyle karşıladığı gerilim filmi 2007 yapımı “Yetimhane”nin İspanyol senaryo yazarının ilk yönetmenliği “Karanlık Sır”, bir dönem moda olan hayalet hikayelerini anlatıyor gibi yapsa da her tuttuğu elinde kalan bir senaryoya sahip.

İngiltere’den gelen babasız bir aile. Kadın dört çocuğunu babalarının zulmünden kaçırarak Amerika’ya gelmiştir. Bir çiftlik evinde gizli saklı bir hayat yaşamaya başlarlar. Anne bir süre sonra hastalanır ve hayata veda eder. Ağabeyleri Jack’in liderliğindeki çocuklar bir arada kalabilmek için saklanarak yaşıyorlardır. Dış dünyayla tek kurabildikleri ilişki onlara yakın bir tepede yaşayan Allie adlı genç kütüphaneci kızdır. Ama bir gün çok korktukları şey başlarına gelir...

karanliksir
Doğrusu bu korku/gerilim filmi ümit verici başlıyor. Ancak bir yerde farklı olayım derken, bu tür filmlerde hiç alışık olmadığımız bir hata yapılmış. Her şeyi değiştirecek bir gelişme yaşanıyor (üstelik tam olarak ne olduğu bile zor anlaşılan, iyi tasarlanmamış bir sahneyle) ama sonra hikaye, o sahne hiç olmamış gibi ileri bir tarihe atlama yapıyor.

Bundan sonrası devamlı sorun. Jack’in Allie’yle yaşadığı gizli aşka bankacı başka bir erkek salça oluyor, buradan bir gerilim çıkıyor ortaya. Sonra annelerinin öldüğünü bankaya çaktırmamaya çalışan kardeşlerin evine, bu bankacı çocuk bir belge imzalatmak için gidip gelmeye başlıyor. Burada da bir gerilim var. Çünkü çocuklar annelerinin öldüğünü anlamasın diye gerekirse bu adamı öldürmeyi düşünüyorlar! Sonra anlıyoruz ki başka bir sırları var aslında. Bu arada en küçük kardeş evde hayalet olduğunu söylüyor. Bazı yerlerden sesler geliyor, bütün aynaların üstü de örtülmüş! Tavan arasında kötü bir ruh varmış, bir odada hapsolmuş! Daha ilerleyen bölümlerde kardeşlerin sakladığı sır ortaya çıkıyor, ölü mü yaşıyor mu belli olmayan bir kötülük sürekli rahatsızlık veriyor, bir soygundan elde edilen bir kutu para, bu para için şantaj yapan bankacı, kişilik bölünmesi geçiren bir karakter derken tatmin edici olamayan bir final... Bunların bir kısmı olmasa, daha sade bir senaryoyla yola çıkılsa bambaşka olabilirmiş.

Oysa bu malzemeler seyirciyi oradan oraya sürüklüyor, neye odaklanacağınızı şaşırıyorsunuz. Farklı olmak adına yapılan böylesi hamleler, ‘twist’ler hikayeyi sürekli dalgalandırıyor, zorluyor ve hikayenin derli toplu bir omurgaya oturmasına engel oluyor. Film bittiğinde seyircinin kafasında oluşan kimi boşlukları doldurmak da izlediklerimizden pek mümkün olmuyor.

karanliksir2
Yönetmen Sánchez bazı sahnelerde ürkünç imajlar yaratmayı başarmış. Mesela en küçük çocuğun hayalet gördüğü sahne. Genç oyunculardan kurulu kadro da aslında pırıl pırıl. Özellikle Allie’yi oynayan Anya Taylor-Joy hep ürkütücü filmlerde rol alan, ilginç yüzü ve fiziğiyle de dikkat çeken bir genç oyuncu. Jack rolünde izlediğimiz George MacKay de giderek daha sık karşımıza çıkan yeni bir yetenek.

2 yıldız
Karanlık Sır
Marrowbone
Yönetmen: Sergio G. Sánchez
Oyuncular: George MacKay, Anya Taylor-Joy, Charlie Heaton
110 dakika, 15+