DEDİKODU

15 Haziran’a dikkat edecekmişiz


Ankaralı saraya yakın kaynaklarımdan biri aradı önceki gün yine.
Önce “Vallahi sana bravo” dedi. Ben daha “Neden?” diye soramadan cevabı kendi verdi;
“Erdoğan 3’üncü olabilir diye yazmışsın, seninle çok dalga geçilmesini hatta hakaretlere uğramayı bile göze almışsın, büyük cesaret doğrusu.”
Ben de yazdığımın aslında tamamen bir gözleme dayandığını anlatıyordum ki lafımı kesti. “Biliyorum, biliyorum, ben takılmak için söyledim zaten, ayrıca bayağı küfür yedin zaten, dalga geçenleri saymıyorum bile” dedi.
Dalga geçenler çoğunluktaydı aslında o yazıyla ilgili. Hemen hepsi, “24 Haziran akşamı görüşeceğiz” diyordu.
Görüşecek bir şey yok tabii. Yazdıklarım anket değil, araştırma değil. Ama seçimde her şey olabilir. 89’da ANAP’ın çökeceğine de kimse inanmıyordu. 2002’de bütün sağ partilerin baraj altı kalacağı söylendiğinde de aynı alaylı sözler söylenecekti mutlaka.
“Neyse” dedi Ankaralı haber kaynağım, “Seçimlerde gerçekten çok büyük sürpriz olabilir,
Ben sana başka bir şey söylemek istiyorum” diye de devam etti.
Meraklandım tabii. Bugüne kadar sonra hepimizi şaşırtan o kadar çok önemli bilgi vermişti ki, bakalım bu kez ne diyecek?
“15 Haziran’a dikkat et” dedi sesine biraz gizem katarak.
“Ne olacak ki 15 Haziran’da?” dedim tabii.
Ankaralı saraya yakın kaynağım bu kez belli ki biraz zorlamak hatta eğlenmek istiyor, “Her şeyi benden bekleme, 15 Haziran diyorsam vardır bir bildiğim” diye alaycı bir gülmeyle karşılık verdi.
Sonra ciddileşti ve “14 Haziran kamuoyu anketlerinin açıklanması için son gün. Ondan sonra seçim yasağı başlıyor. Kamuoyu araştırmaları artık açıklanamayacak.”
Bunları söyledikten sonra, “Benden bu kadar. Bundan sonrasını ya başkalarına da sor ya da kendi aklını zorla, neler olabileceğini düşün” diyerek telefonu kapattı.
Telefon kapandığı an kafamda bir şimşek çaktı.
Hayli zamandır sarayın durumdan pek memnun olmadığı ve seçimleri iptal ettirebileceği söylentileri dolaşıyor ortalıkta.
Hatta bizzat AKP’li yazarlar Anayasa Mahkemesi’nin CHP’nin ittifak yasası ile ilgili iptal başvurusuna olumlu yanıt verebileceği ve bunun da seçimleri iptal ettirebileceğini yazmışlardı.
14 Haziran kamuoyu araştırmalarının açıklanması ile ilgili yasaktan önceki son gün.
Aklıma gelen şu; Erdoğan kamuoyunun da öğrenebileceği son anketi görecek. Eğer en güvendiği insanlara yaptırdığı bu son ankette de ilk turda seçilmesi zor görünüyorsa, partisinin de Meclis’te çoğunluğu sağlayamayacağı anlaşılıyorsa seçimleri iptal ettirecek.
Bunu zaten bazı yerlerde söylüyorum. İlk tepki, “Nasıl yapacak onu?” sorusu oluyor.
Çünkü normal insanlar böyle bir kararın hangi hukuka dayanılarak alınacağını merak ediyorlar.
Oysa Erdoğan’ın hukuka ihtiyacı yok ki, hukukun kendisi olduğuna inanıyor. Eğer seçimi kazanamayacağı konusunda ikna olursa seçimi iptal ettirir. Bunun nasıl olacağını hukuka uyup uymayacağını düşünmez bile, “seçimler iptal edilmiştir” der veya YSK’ya dedirtir olur biter.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

AKP il başkanına kibar mektup “Kusura bakmayın AKP’ye oy veremem”


AKP’nin İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak çok sayıda eve bir paket kahve eşliğinde “Sen” diye hitap ederek başlayan bir mektup göndermiş.
Şenocak bu mektubunda AKP olmasaydı Türkiye’nin yokluklar içinde yaşayacağını ileri sürerek iyi olan her şeyi AKP’nin yaptığını, muhalefetin ise sadece yıkıcı ve bölücü olduğunu anlatıyor.
Bu mektubu alan okurlarımdan henüz öğrencilik dönemini yaşayan Oya Özdemir evine gönderilen kahveyi de birlikte iade ederek AKP il başkanına çok kibar bir mektup yazmış.
Bu mektubun geniş bir özetini sizlerle de paylaşmak istedim;
Sayın Bayram Şenocak,
Gönderdiğiniz mektubu siz mi yoksa adınıza birileri mi yazdı, bilmiyorum. Ama bu üsluba ve tutarsızlıklara hiç de yabancı değilim.
İlk okuduğumda, çelişkileri tespit edip, değerlendirdim ve hayretler içinde kaldım. Zeki olduğumdan değil, ahlâk ve insani erdemleri merkeze konumlandıran, yanlışları kolayca saptayıp, yaşama öğrenci olarak devam eden biriyim.
Yazıdaki çelişkileri tek tek açıklayarak zamanınızı almak istemem. Ancak, yaşanmışlıklardan yola çıkarak aşağıdaki sorularıma vereceğiniz cevaplarla belki aynı noktada buluşabiliriz.
Ülkeyi, “ne mutlu Türküm diyene” şiarından çıkartarak bölen kim? Hangi partiye mensup?
PKK belâsını yanlış politikalarıyla sonlandığı yerden alıp, bu günlere getiren kim?
Dini siyasallaştıran, menfaati doğrultusunda ahlâkı bile dikkate almadan (Yolsuzluk; hırsızlık değildir fetvaları vb.) topluma yanlış mesajlar veren kim?
FETÖ’yle sımsıkı ilişki içindeyken, karşı olanları her türlü eza, cefa vb. haksızlıklarla susturan, yuvaları dağıtan ve söndüren kim?
16 yılda ne istedi de yapamadı?
16 yıldır ülkenin her türlü kazanımlarını yandaşlara, candaşlara peşkeş çeken ve rant elde eden kim?
15 Temmuz 2016 hain darbe girişimine neden olan kim?
Her türlü ayrıştırmaya neden olan kim?
Devlet adabını hiçe sayan kim?
Nezaket, zarafet, insani değerleri ayaklar altına alan kim?
Kin, nefret, öfke vb. kötücül davranışlarda bulunan ve bunu pompalayan kim?
Sorular daha çok ama bu kadarı meramımı anlatmaya yetmiştir, herhalde…
Atatürk, İsmet İnönü ve silâh arkadaşlarına, canlarını seve seve veren şehitlere borçlu olduğum değerlerime asla ihanet edemem. Ülkeyi bu hale getiren, değerleri ters yüz eden AKP’ye oy veremem.
Bence siz de aklınızı ve vicdanınızı rehber edinin, kimseye biat etmeyin...

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Aman ne komik


Zamanında biri “Bu Salih Tuna çok esprili yazılar yazıyor” demiş galiba, o da kendini o günden bu yana mizah yazarı sanıyor.
Hafta sonunda yine “komik olduğunu düşündüğü” bir yazı yazmış.
Neymiş İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e oy verirmiş ama “bir şartı” varmış; Akşener HDP’nin desteklediği bir adaya oy vermeyeceğini açıklasınmış.
“Mizah yazarı” Salih Tuna şunu yazmış Sabah gazetesindeki köşesinde;
“Şimdi durum şudur: HDP, ikinci tura kaldığı takdirde, İnce’yi destekleyeceğini ilan etti. Akşener’de tık var mı?
Bir başka ifadeyle, PKK/HDP’nin destekleyeceği hiçbir adayı desteklemem diyebiliyor mu?
Hele bir desin, o saat siyasi hayatını bitirirler. Bahçeli, HDP’nin dışarıdan destekleyeceği hükümete başbakan olmayı kabul etmemişti. Akşener hiç olmazsa HDP’nin desteklediği bir cumhurbaşkanı adayını ben desteklemem desin, hadi bakalım. Şayet derse, benim oyum Akşener’e, aha da buraya yazıyorum”
Birincisi en yandaş takım bile birinci turda Erdoğan’ın seçilemeyeceğine inanıyor demek ki. Öyle ya Erdoğan seçilecek olsa Sabah yazarı neden Akşener’den “HDP’nin de desteklediği adaya oy vermemesini” istesin ki?
İkincisi; iş ikinci tura kalınca Erdoğan kimin desteği ile ikinci turu alacak?
Aritmetik durum zaten kazanacak kişiyi HDP’nin belirleyeceğini gösteriyor. Yani kim kazanırsa kazansın destekçilerinden biri mutlaka HDP olacaktır.
Sabah’ın yandaş mizahçı kalemi diyor ki, “HDP’ye bizim adayımız Erdoğan’ı desteklemek yakışır. HDP’liler başka bir adayı desteklerse terörist olurlar ama reisimize oy verirlerse hepsi cici çocuktur.”
Ayrıca Salih Tuna’nın bu soruyu MHP lideri Bahçeli’ye de sorması gerekmiyor mu?
“Devlet Bey, ikinci turda HDP Erdoğan’a desteklerse ne yapacaksınız” diyebilecek midir?
Artık bir kişiye kul köle olmak için iyice kafayı yemiş olanların bizim kafamızla dalga geçmelerine bayağı içerleniyorum artık.

OKURDAN MESAJ

Tunceli’ye yatırım yaptırmıyorlardı ki


Bu köşede dünkü yazımda Hürriyet gazetesinin Tunceli’de kurulan bir fabrika haberi için kullandığı başlığı eleştirmiştim.
Gazetenin, “Bugüne kadar terörle anılan Tunceli” tanımına karşı çıkarak, “Tunceli’ye haksızlık yapıldığını” yazmıştım. Bu yazım üzerine pek çok mesaj aldım. Bunlardan birini sizlerle de paylaşmak istedim.
Bakın ne diyor okurum;
İyi günler Can Abi. Adım A.Ç. (Ben kısalttım ne olur ne olmaz, ne yapacakları belli mi olur) İstanbul Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü mezunuyum ve Tunceli’den gelip bu büyük üniversitede okuyan Tuncelililerden sadece biriyim. Abi, Tunceli’dedurumu iyi olan aileler onlarca defa Tunceli merkeze veya ilçelere küçük çaplı da olsa tesisler kurmak istediler ve devlet her seferinde zorluklar çıkarıp bu tesisleri ya açtırmadı ya da açılan küçücük yerleri bile kapattı. Mantık neydi inan kimse bilmiyor. Şimdi de sanki kendi paralarıyla fabrika kurmuş gibi reklam yapıyorlar. (Bildiğimiz gibi sadece oy için.) Son olarak şunu söylemek istiyorum abi, ne yaparlarsa yapsınlar, Tunceli’den istedikleri oyu alamazlar çünkü okuma oranı malum ve böyle bir ilde AKP’ye oy çıkmaz.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Sorarım sorarım, Habertürk internet sitesinin genel yayın müdürünü sorarım


Nisan ayının sonunda, yanılmıyorsam 28 Nisan’da Habertürk’ün internet sitesinde bir haber yayınlandı.
Habere göre AKP genel başkanı Erdoğan danışmanı İbrahim Kalın’la Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e göndermişti.
Gül için o sıralar “CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin ortay adayı olabilir” dedikoduları çıkmıştı. Tayyip Erdoğan da güvendiği iki ismi Gül’e göndererek “Sakın haaa” dedirtmişti.
Habertürk internet sitesi her nedense sadece bir saat sonra bu haberi yayından kaldırdı. Ve yine her nedense internet sitesinin Genel Yayın Müdürü Barış Erkaya’nın da işine son verildi.
Medya çevrelerinde “haberin yalan olduğu, Erdoğan’ın çok öfkelendiği ve Turgay Ciner’e haber göndererek bunun hesabını soracağını söylediği, bunun üzerine internet sitesinin genel yayın müdürünün alel acele kapı önüne konduğu” dedikoduları dolaşmaya başladı.
AKP iktidarı bugüne kadar bu tür uygulamayı yüzlerce gazeteci için yaptığından kimsenin aklına başka bir şey gelmedi. Yani bir anlamda “Normal bir uygulama” olarak kabul edilen bu işten atma anında unutulmaya yüz tuttu.
Aradan biraz zaman geçti, genelkurmay başkanı ile saray danışmanının Gül’ü ziyaret ettiği haberinin doğru olduğu konuşulmaya başlandı. Ardından Gül her zamanki gibi cuma namazı çıkışında gazetecilerin karşısına geçerek konuştu ve ziyareti doğruladı.
Haberin doğrulanmasıyla birlikte ayrıntılar da ortaya çıkmaya başladı. Meğer Kalın’la Akar eski cumhurbaşkanının bahçesine adeta baskın yapar gibi helikopterle inmişler.
En sonunda geçen hafta içinde saray danışmanı İbrahim Kalın ziyaretin gerçekleştiğini resmen açıkladı, bunu Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yaptıklarını ama sadece sohbet ettiklerini söyledi.
Buraya kadar olan bölümünü herhalde aşağı yukarı hepiniz biliyorsunuz.
Ama benim aklımda Habertürk’ün internet sitesinin genel yayın müdürü Barış Erkaya var.
Saraydan gelen talimat üzerine apar topar işten atılan bu gazeteci, tüm gerçek ortaya çıktığı halde hâlâ işsiz mi? Yoksa Habertürk sesiz sedasız yaptığı yanlıştan geri döndü mü?
Sorarım sorarım Barış Erkaya’yı sorarım.

sozcu-banner-1