MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

16 yıllık başarı destanına ne oldu?


Artık iktidar ve yandaşlarından duyduğumuz tek şey var.
“Gün birlik ve beraberlik günü, hepimiz bir olmalı Türkiye’ye yapılan saldırıya karşı koymalıyız.”
Aynen katılıyorum.
Ama birkaç sorum olacak.
BİRİNCİSİ: Birlik ve beraberlik ne anlama geliyor. Türkiye’yi dolar fiyatıyla terbiye etmek istiyorlarsa buna karşı ne yapacağız?
İKİNCİSİ: Türkiye neden bir anda “birlik ve beraberlik ruhu içinde olma” ihtiyacına kapıldı? Eğer bu gerçekse durum kötü demektir. Peki bize bugüne kadar anlatılan başarı öyküleri doğru değil mi?
ÜÇÜNCÜSÜ: Eğer birlik ve beraberlik içinde olacaksak başta Erdoğan olmak üzere neden söze hep 81 milyon’dan başlıyorlar ama içimizdeki hainler diye bağırarak bitiriyorlar?
DÖRDÜNCÜSÜ: Sürekli birlik beraberlik çağrıları yapılırken neden ne yapılacağından hiç söz edilmiyor? Türkiye’nin atması gereken adımların ne olduğu neden hiç söylenmiyor da insanlardan adeta “koşulsuz biat etmeleri” isteniyor.
Önce bu sorulara çok basit cevaplar verilmesi gerekiyor bana göre.
Bu halka bir illizyon gösterisi sunuluyor.
Bir taraftan olağanüsü başarılar anlatılıyor. Yüksek büyüme hızı, IMF’ye bile borç veren ülke, Amerikan ekonomisini sarsan bir kararlılıktan söz edilirken öte tarafta tam bir aşağılık duygusu içindeki “Bizi mahvetmek istiyorlar, ama bunu aşacağız, bir tür Kurtuluş Savaşı veriyoruz” söylemi tam bir çelişki değil mi?
Ben de şunu önermek istiyorum;
Madem ekonomik olarak çok zor günlerden geçiyoruz...
Madem birlik ve beraberlik içinde olmamız gerek...
Madem tek vücut olarak bu darbeyi atlatacaksak.
O zaman;
Bir Milli Birlik Hükümeti kurulsun.
Bütün partiler bu hükümet içinde yer alsın.
Ortak bir hedef belirlensin ve hemen harekete geçilsin.
İşte o zaman bütün dış güçler ne kadar kararlı ve güçlü olduğumuzu görür ve adım adım gerilemeye başlar.
Ne dersiniz.
Yoksa birlik ve beraberlikten anlaşılan Erdoğan’ın kayıtsız destelenmesi mi anlaşılıyor?
İşin özü: Evet birlik olalım ama Erdoğan’ın etrafında. Gelmeyen haindir.
Bu yol bir yere çıkmaz haberiniz olsun.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Fazla kalacağını haber vermezsen indirimden yararlanamazmışsın


Havalimanlarının otoparkları çok pahalı. Bunu bilenler ya hiç araçlarını almıyorlar uçağa giderken ya da havaalanlarına yakın yerlerdeki ekonomik parklara bırakıyorlar.
Buralar çok elverişli. Ben de erken gidip bu parklardan yararlanıyorum genellikle.
Normal otoparkta günlük 43 lira. Ekoparklarda ise 10 lira, biraz daha uzak olanlarda 8 lira.
Tatile giderken uçağın kalkış saatini yanlış okuyunca kılı kılına alana yetiştik ve arabamı da mecburen normal otoparka bıraktım.
Döndüğümde 10 gün geçmişti.
Otopark tarife levhalarında haftalık, aylık kalmalarda indirim yapıldığı belirtiliyor.
Ama bunu önceden söylemek zorundaymışsınız.
Tabii sonuçta 43 liradan 10 günlük otopark parası ödedim ki inanın içime oturdu.
Anlamadığım neden önceden haber verilmesinin zorunlu olduğu. Araba yine aynı yerde duruyor, önceden yer ayırmıyorlar, ekstradan bir hizmet de sunmuyorlar.
Şirket sadece haberi olsun istiyormuş.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Biraz fazla ödersen adaleti takan olmuyor


Evde çalıştığım internet anormal yavaşlayınca şaşırdım.
Bilgisayarda sorun yok
Modem de normal çalışıyor.
TTNet’i aradım.
Dediler ki “Adil kullanım kotasını aşmışsınız, bu nedenle yavaşlatıldı.”
Buyrun bakalım. “Nedir bu adil kullanım kotası?”
İnterneti fazla kullanırsak yavaşlatıyorlarmış böylelikle başkasının hakkına el uzatmamış oluyormuşuz.
İyi güzel de haber vermeden yavaşlatmanın hukuki bir sorumluluğu yok mu?
İşimi internetle yapan biri olarak uğradığım zararı kim karşılayacak?
Ayrıca TTNet adlı TürkTelekom’un bünyesindeki Arap şirketi paketi satarken “sınırsız” diyor.
Meğer 20 sayfalık 4 punto harflerle yazılı sözleşmede bu kota konusu yazılıymış.
Herkese mi uygulanıyor” diye sordum. Arap şirketinin telefon görevlisi “Evet” dedi “Hatta İngilizler, Fransızlar da buna tabii.”
O zaman tamam, İngilizlere de uygulanıyorsa Araplara göre ikinci sınıf olan bizlere hayda hayda uygulanacak.
Peki, yok mu bunun bir çaresi.
Varmış. Ev paketi yerine 200 küsur liralık paketi alırsam hiç yavaşlatma olmazmış. O zaman kimsenin hakkına el uzatmış olmuyormuşuz.
Tam AKP iktidarına göre bir uygulama. Paran varsa adalet de sensin.

YENİ ÖĞRENDİM

TRT’de “yeni nesil” kıyım


Geçenlerde TRT’de çalışan eski bir arkadaşımla karşılaştım.
İster istemez “Oooo sevgili yandaş, ne haber” diye takıldım.
“Zorunlu yandaşlık bitiyor yakında” dedi.
Çünkü “emekli” oluyormuş.
Benden hayli genç arkaşıma “Ne alaka, daha yaşın gelmedi ki” dedim.
Meğer TRT yönetimi kendilerinden olmayan personeli emekliliğe zorluyormuş. Arkadaşım yaş olarak henüz emeklilik aşamasına gelmedi ama basın kartlı olarak 20 yılını tamamladığı için emekli olabiliyor.
TRT yönetimi de “lisan-ı münasiple” pek çok kişiye “emekliliklerini istemelerinin” kendileri için “daha hayırlı” olacağını iletiyormuş.
Anlayana yani. Uyum gösterip emekli olursan mesele yok ama direnmeye kalkarsan kendini bir anda Türkiye’nin herhangi bir yerindeki TRT bürosunda bulabilirsin.
TRT’de çalışan arkadaşım “En çok nitelikli personelin tamamen tasfiye edilmesine yerine ise hiçbir niteliği olmayanların alınmasına üzülüyorum” dedi.
Tabii bu sorun sadece TRT’nin değil tüm ülkenin sorunu orası da başka.

plusbanner2x