ANALİZ

Amerika'dan can havliyle son bir destek daha geldi


Seçimlere 5 gün kaldı. İktidar kanadı İstanbul mitingiyle biraz moral bulduysa da o sevinç de çok uzun sürmedi.
Çünkü AKP İstanbul teşkilatının ve yandaş medyanın foyası ortaya çıktı.
Yenikapı’daki miting alanı daha kalabalık gözüksün diye sağdan soldan ve geriden daraltılmıştı, böylelikle ilk bakışta mahşeri bir kalabalık varmış gibi görünüyordu.
Ayrıca zaten AKP’liler alanda 1 milyon 300 bin kişinin olduğunu söylediler ve bunun tarihi kalabalık olduğunu ileri sürdüler.
Oysa aynı medya daha önceki AKP mitinglerine 5 milyon kişinin katıldığını yazmışlardı. Demek ki kendi hesaplarına göre bile 3 milyon 700 bin kişi daha az katılmış pazar günkü mitinge.
Seçim yaklaştıkça AKP kurmayları toplumu derinden etkileyecek ve kaçan oyları toplayacak “süper gelişmeler” bekliyorlar. Daha doğrusu yaratmaya çalışıyorlar.
Afrin’le bir şeyler yapmak istediler, o tutmadı.
Sonra Kandil üzerinden propaganda denediler. O da tutmadı, çünkü artık herkes farkında, Kandil’de PKK teröristleri kalmadı.
Şimdi son çare olarak Amerika’nın “can havliyle” omuz verdiği Menbiç’ten medet umuyorlar.
Dünkü tüm yandaş medyanın manşetlerinde ekranlarında “Menbiç’e girdiğimiz” haberleri vardı.
Haberlere bakınca zannedersiniz ki Türk askeri Menbiç’e girmiş, teröristleri temizlemiş bölgede huzur ve güvenliği sağlamış.
Oysa öyle bir şey yok.
Tamamen Amerika’nın Erdoğan’ın seçilmesine destek olmak için yaptığı bir düzenleme söz konusu. Amerika Menbiç’te PYD’yi devriye görevi yapan hizmetliler olarak kullanıyordu.
Türkiye’nin Menbiç hassasiyeti seçim öncesi sanıyorum oya tahvil edilsin diye bu devriye görevi şimdilik Türk askerine verildi.
İktidar şimdi sevinç çığlıkları atarak sanki Menbiç destanı yazılmış gibi halka yine doğru olmayan bilgileri aktararak oyunu artırmaya çalışıyor.
Yine Amerika’nın himmetine sığınarak bölgede bir ciddi güç olduğumuz iddiası pompalanıyor yandaş medya aracılığı ile.
Buna karşı düşünen ve araştıran insanlar Menbiç’teki terör tehditinin ne olduğunu hâlâ anlayabilmiş değil. Amerika IŞİD tehdidinden söz ediyor ama bizim hükümetin IŞİD’le bir ilgisi yok, terör olarak PYD’yi anladığı için bu örgütün birkaç kilometre geriye gitmesini zafer gibi sunmaya çalışıyor.
Tabii burada sorulması gereken şu; Menbiç’teki PYD unsurları nereye gidiyor, bundan sonra ne yapacaklar, iktidar PYD’nin etkisiz kalmasını mı biraz gözden uzakta durmasını mı amaçlıyor?
Sonuç olarak halkın bir bölümü yine iktidarın olağanüstü algı yaratma operasyonunun etkisi altında Suriye’de destan yazdığımızı sanıyor.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Çiller de hepimize “salak” muamelesi yaptı


Aralarında benim de olduğum birçok kişi “Çiller nasıl oldu da itibarını bu kadar sıfırladı?” diye sorarken, Çiller’in buna pek itibar etmediğini düşünüyorum.
Belli ki Çiller Ailesi çıkarına bakıyor, bu nedenle itibarmış, onurmuş, haysiyetmiş takmıyor bile.
Bunları takmadığı gibi bir de AKP’nin yarattığı iklime tam bir uyum sağlayarak hepimize “salak” muamelesi yapmaktan çekinmiyor.
Hürriyet’teki hükümet komiseri yazara mitinge neden katıldığını açıklarken bakın neler söylemiş Tansu Çiller;
“Dün bir partiyi desteklemek üzere gitmedim. Siyasete dönmem için, genel başkan olmam için, kongreye girip partinin başına geçmem için çok talepler oldu. Siyasete yeniden dönmek için hiçbir talebim olmadı. Yine de olmaz. Ama bugün farklı bir şey görüyorum. Kafaları karışık görüyorum. O nedenle Yenikapı’da milli şuur vurgusu yaptım.”
 Vay canına.
Bir partiyi desteklemek için gitmemiş. Milli şuurmuş falan filan. Gerçekten salak olmadığımıza göre bize niye bu muameleyi yapıyorlar anlamıyorum, bu tür siyasetçiler uzaktan bakınca halkı böyle mi görüyor?
Kandırdık mı sanıyorlar nedir?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Sanki “kokuyu alanlar” biraz geri çekiliyor


Koca bir ramazanı bitirdik.
Kimi din tacirlerinin vıcıklıkları dışında yine eskiden olduğu gibi halkın ezici bir çoğunluğu ramazan ayını büyük vakar içinde geçirdi.
İbadetini gerçekten yapanlarla sahteciler yine dikkatli gözler tarafından fark edildiler.
Bu yıl dikkatimi çeken bir şey oldu.
Nedense bu ramazanda bazı ünlü işadamları ve ünlü sanatçılar iftar verme yarışına girmediler.
Dün bu konuyu konuştuğumuz bir dostum “İyi koku alanlar önlem almayı da bilirler” dedi.
Dostuma göre bazı ünlü sanatçıların iftar konusuna pek yanaşmamalarının temelinde 24 Haziran seçimlerinin ciddi bir değişime yol açacağı beklentisi yatıyor.
“Kırılma Afrin seferinde oldu” dedi dostum.
“Nasıl? Diye sordum, şöyle anlattı;
“Afrin’e destek adı altında yapıyan o vıcık vıcık şov daha sonra pek çok kişinin aklını başına getirdi. Sanatçılar da bazı işadamları da seçim uğruna istismar edildiklerini anladılar. Pek çok işi işin bu noktaya varmasının bir panik nedeniyle olduğunu düşünmeye başladı. Bu koku alındığı andan itibaren ünlü isimler hemen gereğini yaparlar ve ortadan kaybolurlar.”
Konuya bu açıdan bakmamıştım.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Herkese binlerce teşekkür, annemin sağlığı gayet iyi


Pazartesi günü her zamankinin aksine bu köşede alıştığınız yazılarımı okuyamamıştınız.
Bunun yerine annemin rahatsızlığını anlatan bu nedenle bir günlüğüne yazamadığımı bildiren bir yazı vardı.
Öncelikle söyleyeyim, sevgili annem çok başarılı bir ameliyat geçirdi, şimdi durumu gayet iyi.
Bayramın son gecesi saat 01.00 sıralarında çalan telefonumda annemin adını görünce ister istemez çok heyecanlanmıştım. Çünkü beni o saatte araması ancak çok özel ve muhtemelen kötü bir şey olması halinde mümkün.
Bacağının üzerine basamadığını canının çok yandığını söylüyordu feryat içinde.
Annemin ağrı eşiği hayli yüksektir. Kolay kolay canının yandığını söylemez. Ama bu gerçekten feryat ettiren bir acıydı.
Geçirmekte olduğu rahatsızlığın çeşitli organlara da yansıdığını biliyoruz. Bunlardan biri de bacak kemiklerindeki zayıflama. İlk aklıma gelen kırılma oldu.
Tabii hemen annemin evine koştum. Bu işleri benden çok daha iyi bilen doktor kardeşim ise şansa bakın ki bayram ve yıllık tatilini birleştirmiş, yurt dışında.
Annemi ambulansla, tabii canını hayli yakarak, her zaman tedaviye gittiği Maltepe’deki onkoloji hastanesine götürdük.
Sabah ilk iş röntgen çekildi ve kırık saptandı. Ortopedi uzmanı olmayan doktorlar bile “Bu ameliyatsız olmaz” dediler.
İşte ondan sonra müthiş bir zamanla yarış başladı.
Değerli dostum, Türkiye’nin en iyi ortopedi uzmanlarından Doktor Metin Ağcaoğlu’nu aradım.
Ağcaoğlu 20 dakika içinde İstanbul’da bu ameliyatı yapabilecek en iyi uzmanlardan biri olan Doktor Mustafa Tekkeşin’in yanına yine çok iyi uzmanlardan Doktor Bülent Gür’ü de alarak ameliyatı hemen yapacağını bildirdi.
Annemi, bu kez canını daha az yakarak Kavacık’taki Medistate Hastanesi’ne naklettik. İki saat sonra ameliyata giren annemin bacağına 36 santim boyunda titanyum çivi takıldı.
Ertesi gün annemi ayağa kaldırıp biraz yürüttüler. Dün de taburcu oldu.
Annemin ameliyatı için bayram günü, pazar tatili demeyip seferber olan sevgili doktor dostlarıma, Medistate Hastanesi’nin personeline ve elbette annemin rahatsızlığını öğrenerek bana geçmiş olsun mesajı gönderen çok sayıda okur ve izleyicime teşekkürü bir borç bilirim. Var olun sağ olun.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Çiller zaten azalan itibarını bir günde yok etti


Eski DYP’li isimlerden biriyle konuştum dün telefonda. “Çiller’e ne diyorsun?” diye sordum.
“Ne diyebilirim ki” diye söz girdi “16 yıl boyunca iyi kötü azalan itibarını korumayı başarmıştı. Ama pazar günü kalan ne varsa hepsi yerle bir oldu” diye devam etti.
DYP’li dostum “Asıl merakım, kendi onurunu bu kadar ayaklar altına almasının bari başka bir faydası oldu mu onu çok merak ediyorum” diye sorduktan sonra da üzüntülü biçimde iç geçirdi.
Gerçekten Tansu Çiller kendini neden bitirmeyi seçti?
AKP’den bir kazancı olduğu kesin bana göre.
Kocasının Beyoğlu’nda yatırımları var, eski binaları Özer Çiller’e veriyorlar o da tamir edip ya otel yapıyor ya da rezidans olarak satıyor.
Ayrıca çocuklardan biri de enerji işine girmiş, mart ayının sonunda yaptığı basın toplantısında 400 milyon dolarlık yatırıma girdiğini açıklamıştı.
Bunlar Tayyip Erdoğan izin vermedikçe olmaz.
Tabii asıl sorun da bu.
Bakın ben bile gayet rahat biçimde “Erdoğan izin vermezse olmaz “ diyorum, çünkü şaka maka alıştık hepimiz bu hukuk ve demokrasi dışı yöntemlere.
Türkiye demokrasiden, hukuktan ve insan haklarından uzaklaşınca böyle oluyor işte.
Kim ne iş yapacaksa bir kişinin ağzına bakıyor, o izin vermeden kimse bir şey yapamıyor.
24 Haziran bunun da değişeceği gün olmalı.

sozcu-banner-1