BUNU YAZMAK GEREK

Ben de “yetmez ama evetçi” oldum ya


basliksiz-2

Siyasi anlamda sinirime en çok dokunan sözlerden biri “Yetmez ama evet” sloganıydı.
Cemaatçilerin peşine takılarak AKP iktidarından nemalanan eski solcu komünist yeni liberal maskeli faşistlerin, 2012 anayasa referandumunda kullandığı slogandı bu.
Türkiye’yi Arap tipi bir din devletine götüren tek adam rejiminin temelleri bu anayasa ile atılmıştı.
Şimdi çoğu bizzat bu iktidar tarafından tasfiye edilen, kimi yurtdışına kaçan, kimi hapse düşen, kimi de çöp gibi buruşturulup atılan o güruh anayasa referandum kampanyası boyunca “yetmez ama evet” çığlıkları atarak meydanları gezmişlerdi.
Bu rezil sloganı bir gün “kendim için” kullanacağımı hiç düşünmezdim.
Ama “kerhen de olsa” bir kereleğine bunu kullanmak istiyorum.
İstanbul’un en güzel köşelerinden Ataköy sahilleri bu iktidarın bitmek tükenmek bilmeyen “rant hırsına” kurban edilmişti.
Sahil bandı “Kıyı Kanunu'na” rağmen iktidarın zengin ettiği müteahhitlere peşkeş çekilmişti.
Para kazanma uğuruna hiçbir kural tanımayan bu müteahhitler ve işbirlikçileri denize sıfır devasa “rezidans blokları” inşa ettiler.
Kıyı Kanunu'na göre, önünden yol geçmeyen konut alanı tahsis etmek ve bu alanlara inşaat izni vermek mümkün değil.
Ama AKP’nın “sınır tanımayan rant grupları” bu kanunu da hiçe saydılar ve buralara inşaat izni verdiler.
Anayasa ve yasalara halkın tepkisine kulak asmayan Erdoğan, binaların yapılmasını ve bitirilmesini sağladı.
Ortaya iğrenç binalar çıktı.
60 yıl önce “modern bir mantıkla” yapılan Ataköy evlerinin önüne Çin Seddi gibi dikilen ve her biri bir ucubeyi andıran bu bloklarda daire sahibi olmak için “milyonlarca dolar” ödemek gerekiyor.
Erdoğan şimdi yaptığı hatayı görmüş olmalı ki, AKP zengini müteahhitlerin aynı bölgede iştahla imara açılmasını beklediği Baruthane alanının park olması talimatını vermiş.
Böylelikle AKP’lilerin beklediği milyar dolarlık bir rant kapısı kapanmış oldu.
Bu nedenle ben de “yetmez ama evet” diyorum ve Baruthane alanının İstanbul’a çirkinlik katan, estetikten yoksun, doğayı da katleden bu dev bloklardan kurtarılmış olmasını kutluyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bir kez daha ilan ediyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Bakanlığı seçimlerinde oyumu hangi partiye mensup olursa olsun “Ataköy sahilindeki çirkinlik abidesi, anayasa ve yasalara aykırı bu binaları yıkacağını” söyleyen adaya vereceğim. Programına bu bölgeyi almayan adaylara ise asla oy vermeyeceğim.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Andımız kararına ne büyük tepki gösterdiler böyle


Danıştay çok uzun yıllardır okullarda topluca okunan “Andımız”ı kaldıran yönetmeliği iptal etti ya AKP adeta yerinden hopladı.
Eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, şimdiki Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop ardı ardına açıklamalar yaparak Danıştay’ı anayasa ve yasalarımızı çiğnemekle suçladılar.
AKP’nin yan kuruluşu gibi çalışan Eğitim-Bir-Sen adındaki sözde sendika ise 81 ilde basın açıklamaları yaparak bu karara şiddetli tepki göstereceklerini açıkladı.
“Ne mutlu Türküm diyene” diye biten Andımız, AKP iktidarı tarafından açılım sırasında Kürt oylarını almak, cemaate ve  payandası eski solcu komünist, yeni maskeli liberallerin gözüne girmek için kaldırılmıştı.
Danıştay’ın iktidarın net tutumuna rağmen “Ne mutlu Türküm diyene” sözüne yeniden serbestlik getirirken nereden cesaret aldığını ise henüz anlayamadım.
Danıştay Başkanı’nın bugüne kadarki tavrına bakarak kararın muhtemelen iptal edileceğini sanıyorum.

KOMİK

Keklere ne oldu yoksa keklendik mi?


24 Haziran seçimlerinden önce Tayyip Erdoğan’ın “en flaş” vaatlerinden biri “millet kıraathaneleri” ve bu kıraathanelerde halka “bedava” verilecek keklerdi.
Erdoğan bu vaadini açıkladıktan hemen sona Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki belediyelerden “Biz millet kıraathanesini kurduk bile” açıklamaları gelmeye başlamıştı.
Bir tanesi “annesinin yaptığı” kekleri bedava dağıtmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
Seçimlerin üzerinden onca zaman geçti.
Hiç açılan kıraathane haberi duyanınız var mı?
Ben duymadım. Çünkü açılan olsa davul zurna ile duyururlardı.
Tabii kıraathane olmayınca “bedava kek” olayı da suya düşüyor.
Bu millet kek beklerken yine keklenmiş olmasın.

ANALİZ

Faizi artırıp satış yapmak Türkiye’ye güveni göstermez


Ekonomiye bakan damat Berat Albayrak bir ay önce yapılan tahvil ihracına çok büyük talep olduğunu bunun da “Türkiye ekonomisine duyulan güven” sayesinde geçekleştiğini açıkladı.
Yandaş medya haberi yine “destan” tadında yayınladı.
Peki gerçek bu mu?
Yıl başında yüzde 5.2 faizle  borçlanırken şimdi faizi yüzde 7.5’e çıkarınca artan talep güvenden mi yoksa riskli de olsa tatlı bir kâr elde edileceğinin düşünülmesinden mi kaynaklanıyor?
Çok değil bundan 10 ay önce bugüne oranla hayli düşük bir faiz oranıyla borçlandığımıza göre Türkiye’ye güven o zaman mı daha yüksekti yoksa?
Damadın açıklamasına göre “dış güçler bizi batırmak istiyor” denilen dönemde her nasılsa bugünkünden daha düşük faiz ve daha uzun vade ile borçlanabiliyormuşuz.
Oysa yine damadın söylediğine göre bugün artık “dış güçler” bize güveniyor ama bizi kıskandığı dönemden daha yüksek faiz ve daha düşük vade sağlamışlar kendilerine.
Yine fena halde kandırılıyoruz gibi geliyor bana.