ÖNERİ

CHP hepimizi şaşırtsa


Yerel seçimlere şunun şurasında 5 ay var.
Partilerin adayları da belirmeye başladı.
AKP’de kayda değer bir sorun ve sıkıntı yok.
Ortaya aday adayı bile çıkmıyor doğru dürüst.
Nasıl olsa “reis birilerini belirleyecek” diye bakıyorlar.
İtiraz da olacağını sanmıyorum.
1994’ten beri seçilen belediye başkanları bile kulağından tutulup atıldı da ağızlarını açıp “gık” bile diyemediler.
MHP ve İyi Parti belli merkezler dışında çok iddialı değiller ancak kime destek verirlerse onun kazanma ihtimalinin yüksek olduğunun da bilincindeler bu nedenle bölgelere göre değişik işbirlikleri yapılabilir.
HDP kendi etken alanında başarıya ulaşacaktır.
CHP ise kaynayan kazan.
Müthiş bir çekişme var parti içinde.
Gözlediğim kadarıyla bu çekişmeler en çok “kazanılması garanti” yerlerde yaşanıyor.
Oysa bana göre buralarda CHP’nin işi kolay, çünkü nasıl olsa kimi aday gösterse seçilir, bu durumda aday belirlemek genel merkez için pek zor olmasa gerek.
Ama tam tersi yaşanıyor CHP’de.
Asıl amaç çoğu çok zengin olan bu “kazanılması kesin” merkezlerde aday olma veya adayı belirleme kavgası her şeyin önüne geçiyor.
Zaten kazanılacak yerlerde büyük çekişme olunca kazanılması çalışmaya bağlı yerlere gerekli ağırlık verilmiyor gördüğüm kadarıyla.
Daha önce küçük farklarla kaybedilen yerler için bir savaş yaşanmıyor.
Endişem bu kargaşada kazanılması çok muhtemel yerlere olmadık adaylar atanması ve bu yüzden seçimlerin kaybedilmesi.
Bu nedenle CHP Genel Başkanı’na önerim kesin kazanılacak yerlere çok hızlı biçimde atama yapması ve konuyu gündemden çıkarmasıdır.
Örneğin Beşiktaş’ta kaybetme riski yok, kimi koysalar seçilir. Parti içi dengeleri hesaplamaya da gerek yok, çünkü küsüp, aleyhte çalışıp partiye seçim kaybettirmek mümkün değil.
O halde genel başkan buralarda patinaj yapıp vakit kaybedeceğine atamaları hemen yapmalı, kazanılması muhtemel ve biraz destek ve işbirliği ile kazanılması mümkün olabilecek bölgelere ağırlık vermeli.
Bu önerime karşı Kazanılacak yerler için mücadele edenler aday olmazlarsa büyükşehirlerde aleyhte çalışır” diyenler var.
İşte orada genel başkan iradesi çok önemli.
Diyelim ki kendi çıkarı için partisini baltalamaya çalışan var, çıkacak kamuoyunun önüne ve bunları ifşa edecek.
Bakın zaten burnundan soluyan halk o çıkarcıları ne hale getiriyor.

Bİ SORALIM BAKALIM

Yeni havaalanı ile ihracatı artırdılar ülkeye 35 milyar dolar getirdiler!


Artık adı İstanbul olan yeni havaalanının açılış törenlerini televizyonlardan izleyenlere herhalde fenalık gelmiştir.
Böyle bir vıcıklık böyle bir yalakalık görülmüş şey değildi.
60 ülkenin başkentine artık 3 saatte uçulacağını söyleyen mi, kuşların da göç yollarını değiştirmeyi düşünmeleri gerektiğini savunan mı, dünyanın hayretler içinde kaldığını anlatan mı, hepsi vardı.
Bu uçuk kaçıklıkların ötesinde bir de rakam vererek gariplikler de sergilendi.
Örneğin neredeyse bütün yandaş gazete ve televizyonlar “yeni havaalanı ile ihracatın çok artacağını” ileri sürüyor.
Çok merak ediyorum, havaalanları yetersiz olduğu için hangi mallarımızı ihraç edemiyoruz?
Ya da bu havaalanı açıldığında ne olacak da ihraç ürünlerimiz çoğalacak.
Kargo taşımacılığında kapasitenin artması uluslar arası trafikte bize avantaj sağlayacaktır ama Türkiye’nin üretimi neyse ihracatı da o olacaktır.
Bunun yanı sıra havaalanı geliri olarak anlatılan gelirlerin çoğu tamamen hayali.
Zaten başlıklarda uçulurken haber metinlerinde hep “belirtiliyor, düşünülüyor, ileri sürülüyor” gibi afaki fiiller kullanılmış.
Bu havaalanı elbette önemli bir yatırımdır ama gelir gider dengesinin iyi yapılmadığını veya doğru bilgi verilmediğini sanıyorum.
Bunu kısa sürede göreceğiz zaten.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Yeni havaalanının adının “İstanbul” olması doğru karar


Erdoğan’ın bana göre havaalanı şovunda yaptığı en doğru hareket “Bu alana bir dünya markası olan İstanbul adını verdik” açıklaması oldu.
Böylelikle kamuoyunda garip bir bölünmeye yol açan isim tartışması kapanmış oldu.
“İstanbul” gerçekten dünyanın neredeyse her köşesinde “Türkiye denince akla gelen ilk kavram” bana göre.
Ancak küçük bir endişem var yine de.
Erdoğan, havaalanına kendi adını ya da tartışmalı padişahlardan birinin adını koymayı göze alamamış olabilir şimdilik.
Havaalanının adı önce İstanbul olarak açıklanır ama ortam yaratıldığında adı “İstanbul Tayyip Erdoğan” veya “İstanbul Abdülhamit Havalimanı” olarak devşirilebilir.
Bunun için de “önemli ve marka olmuş bütün dünya kentlerinin adı havaalanlarına veriliyor ama arkasına bir de başka isim ekleniyor” gerekçesi ileri sürülebilir.
Tıpkı NewYork JFK Airport, Paris Charles D’gaulle, Londra Heatrow gibi.
Umarım bu cinliği yapmaya kalkmazlar, İstanbul en iyisidir.

BUNU YAZMAK GEREK

Kaşıkçı cinayeti ile İslam Ordusu da tarihe gömülmüştür artık


Bundan üç  yıl önce şimdi Savunma Bakanı olan Hulusi Akar, Suudi Arabistan’da kamuyonda tepkilere neden olan bir törene katılmıştı.
O sırada Suudi Arabistan Savunma Bakanı olan şimdinin veliaht prensi Muhammed bin Selman 14 Aralık 2015’te IŞİD’e ve terör örgütlerine karşı bir İslam Ordusu’nun kurulduğunu açıklıyordu.
Aralarında Türk askerinin de bulunduğu Müslüman ülkelerin askerleri düzenlenen resmi geçitte Suudi Bayrağıselamlıyordu.
Bu ordu Amerika tarafından şiddetle desteklenmişti.
Türkiye dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ağzından böyle bir orduya kurucu önderlik yapmakla övünüyordu.
Ama üç yılda çok şey değişti.
Müslüman ülkeler farklı nedenlerle birbirine düştü.
Kaşıkçı cinayeti ise tuz biber oldu.
Artık kimse İslam Ordusu’ndan söz bile edemiyor.
Bize miras kalan ise Hulusi Akar’ın Türk askerine Suudi Bayrağını “komutan ülke sıfatıyla” selamlatmasının ayıbı oldu.
Merak edenlere İran, Irak ve Suriye’nin katılmadığı İslam Ordusu'ndaki Müslüman ülkeleri sayayım; Suudi Arabistan, Ürdün, BAE, Pakistan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Türkiye, Çad, Togo, Tunus, Cibuti, Senegal, Sudan, Sierra Leone, Somali, Gabon, Gine, Filistin, Komor, Katar, Fildişi Sahili, Kuveyt, Lübnan, Libya, Maldivler, Mali, Malezya, Mısır, Fas, Moritanya, Nijer, Nijerya, Yemen.