ANALİZ

Erdoğan konuşmasa bu kadar dedikodu olmazdı


Türkiye’de artık her şey tek adamın kontrolünde.
Bu nedenle kimse kendi görevini gerektiği gibi yerine getirmiyor.
Ancak o tek adamdan talimat geldikten sonra harekete geçiliyor.
Çok sıcak bir örnek vereyim hemen;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bankalardaki mevduatlara el konulacağı, döviz hesaplarının TL’ye çevrileceği yönünde dedikodu yayanlar hakkında soruşturma açtı. Ardından Ankara’da da aynı yönde bir soruşturma başlatıldı.
İçişleri Bakanlığı da dedikodu yayan 346 sosyal medya hesabının saptandığını açıklayıp bunlar hakkında gerekenin yapılacağını bildirdi.
İyi de bütün bu gelişmeler durup dururken olmadı ki.
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trabzon’da çok sert açıklamalar yapmasaydı muhtemelen bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
Erdoğan işadamlarına çok sert mesajlar verirken “Bankara hücum edip döviz almaya çalışmayın, aksi takdirde B ve C planlarını devreye sokarım bunu da bilin” dedi.
En tepedeki “B ve C planı” diyor ama ne olduğunu söylemiyor buna karşı işadamlarının canının çok yanacağını ima ediyorsa bunun elbette bir sonucu olacaktır.
Nitekim oldu da.
Asya borsaları açılır açılmaz TL yerle bir oldu, bundan panikleyenler de sosyal medya üzerinden “eyvah, bankalara operasyon geliyor” endişelerini dile getirdiler.
Tahminim şu ki, eğer bu iş planlıysa, dedikoduyu yayan tek merkez vardır.
Diğerleri durumu görüp kervana katılanlardır.
Ama göreceksiniz, eğer varsa böyle bir operasyonu başlatanın değil, gece yarısı ekran başında oturan heyecanlı tiplerin başı yanacaktır.
Burada bana göre önemli olan Erdoğan talimat vermeden devletin hiçbir biriminin harekete geçememesidir.
Eğer “bankalardaki paralara el konulacağı” dedikodusunu yapmak suçsa ilgili birimler daha o an müdahale ederler.
Ama belli ki kimse bunu yapamıyor.
Koca Hazine Bakanı bile muhtemelen ne söyleyeceği konusunda Erdoğan’dan talimat alamadığıçin gece yarısı “Aksiyon planı hazır, sabaha açıklayacağız” dedi.
Oysa ekonomi 24 saat yaşıyor ve memur mesaisi gibi karar açıklamaya kalkarsanız sonuçları çok kötü de olabilir.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Global saldırı altındaysak Müslüman dünya niçin yanımızda değil?


Ekonomi tepetaklak giderken iktidarın tek savunma silahı var.
Başarısızlığı asla kabul etmedikleri için “Her şey Amerika yüzünden oluyor” diyorlar.
Amerika Başkanı Trump’ın Türkiye’ye savaş açtığını söylüyorlar.
Bütün suçun global sermayede olduğunu, Türkiye’yi batırmak istediklerini anlatıyorlar halka.
Hepsini doğru kabul edelim.
Merakım şu ki; her olayda “İslam dünyasının yanındayız” diye ortaya çıkmamıza rağmen şu anda neden yanımızda bir tek Müslüman ülkeyi bile göremiyoruz?
Suudileri falan bıraktım örneğin Azerbaycan’dan bir destek duyduk mu?
Katar ne diyor örneğin bu duruma?
Malezya bizi unuttu mu?
Türk Cumhuriyetleri ne alemde?
Kudüs için onca mücadele verdik, Filistin’den bir dayanışma mesajı geldi mi?
Bir tek İran açıktan destek verdi, çünkü biliyor ki asıl hedef kendisi. Bu nedenle Türkiye’nin yanında görünerek destek sağlamaya çabalıyor.
Muhteşem dış politikamız böyle bir şey galiba.

ŞAŞIRDIM

Aynı gemideyiz ama siz filikada oturuyor olmayasınız


Erdoğan “Aynı gemideyiz, batarsak birlikte batacağız” dedi. Üstelik “bir ekonomik savaştan” söz ediyor.
Oysa birkaç gün öncesine kadar her şeyin ne kadar iyi olduğunu söylüyordu.
Her şey iyiyse bu savaş lafı nereden çıktı?
Doğrusu ben de şaşırdım Erdoğan’ın sözlerine.
Çünkü bugüne kadar ülkenin neredeyse yarısını adam yerine koymayan, gayrı milli, vatan haini, terörist gibi suçlamalar yönelten kendisi.
Ekonomi konusunda yapılan eleştirilere “sana ne, sana mı soracağız, sen kendi işine bak” diye cevaplayan Erdoğan’ın bir anda “aynı gemide olduğumuzu” hatırlaması ister istemez şaşırtıcı geliyor bana.
Evet, şurası doğru ki aynı gemideyiz, ancak öyle sanıyorum ki kendisi ve yakınları bir tahlisiye sandalının içinde oturuyor.
Batarsa biz boğuluruz orası kesin de o sandala binenler kurtarabilir.

KOMİK

Saray’ın bir “Cadillac cenaze arabası” eksikti o da tamamlandı


Vatandaşa çağrı yapıyor Cumhurbaşkanı “yastık altındaki dolarınızı bozdurun, ekonomiye katın” diyor.
Vatandaşın yastık altındaki doları ne kadardır ki, 300 bilemedin 500 dolar.
Daha fazlası zaten evde saklanmaz ki.
Cumhurbaşkanı “milli birlik ve beraberlik ruhu” için bu çağrıyı yaparken, o da ne, saraya bir adet cenaze aracı satın alınmamış mı?
Üstelik dünyanın en pahalı markası olarak bilinen Cadillac.
Fiyatı da tam 750 bin dolar.
Cenaze aracı da elbette bir ihtiyaç.
Ama sarayın böyle bir ihtiyacı var mı?
Kim için kullanılacak bu cenaze arabası, neden bu kadar pahalı bir araç seçildi?
Kim bilir belki Erdoğan bu arabayı fakirlerin cenazesine gönderecektir.
Onlar da “fakir yaşadık ama Erdoğan sayesinde zengin gibi gittik mezarlığa” diye sevineceklerdir ve reislerine daha da bir aşkla bağlanacaklardır.

NOT; Bu haber tabii ki doğru değil. Sosyal medya yalanı. Ama inanmayan kimse çıkmadı. Çünkü artık o kadar absürd bir hayat yaşıyoruz ki, bunlar bile çok inandırıcı geliyor herkese...

BUNU YAZMAK GEREK

Hayatı tek şirkette geçmiş adama koca hazine bırakıldı


İş yapan ve aklı başıda kimle konuşsam “Damada hazine teslim edilirse böyle olur” diyor.
İktidar ekonomik kriz için suçu Amerika’ya yüklüyorlar ama damadın bakan yapılmasının da bunda payının büyük olduğu görülüyor.
Hazinenin başında damat yerine, işinde daha ehil biri olsa muhtemelen bu oyunların oynanması zorlaşacaktı.
Çünkü ekonomideki en önemli nokta yönetimin güvenilir olmasıdır.
Peki ekonomi bu bakana nasıl güvensin.
1978 doğumlu yani 40 yaşındaki damat, Fatih Koleji’nden sonra İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nü bitirmiş. Ardından Amerika’daki Pace Üniversitesi Lubin School of Business’te master ve doktora yapmış. Sonra da Çalık Holdig’e girmiş.
Yükselme kariyerinde sadece bu holding var.
Ekonomi deneyimi bir şirketle sınırlı olan, devlet ve diplomasi konusunda hiçbir uzmanlığı olmayan birini alıp bir ülke yönetiminin en önemli koltuğuna oturtursanız gerçek bir başarı bekleme şansınız olmaz aslında.

plusbanner2x