ANALİZ

Erdoğan, Suudi veliaht prensi Selman’ı kurtardı


Açıkçası ben de çok merakla bekledim dün yazdığım gibi.
Yandaş medya ise heyecanın dibini bulmuştu.
Erdoğan’ın yapacağı grup toplantısı haberini iki saat öncesinden haberleştirmeye başladılar.
Yandaş kanallar Meclis’teki yerini almıştı. Gelenler gidenler canlı yayında gösteriliyor sunucular Tarihi açıklamaya çok az kala hazırlıklar son aşamada” türü akla ziyan sözler söylüyordu.
Sanki daha önceki grup toplantıları başka oluyormuş gibi kürsüye konulan su bardağı bile önemli bir ayrıntı gibi sunuluyordu.
Erdoğan, tüm dünyanın merakla beklediği “Kaşıkçı açıklamasını” yapacaktı.
Bu konuşma Suudi veliaht prensinin geleceğini saptayacaktı.
Sonunda Erdoğan kürsüye çıktı.
Konuşması dünyaya anında İngilizce ve Arapçaya tercüme edilerek yayınlandı.
Erdoğan bir polis müdürü gibi olayın başından itibaren zaten sağır sultanın bile bildiği ayrıntıları anlattı.
Herkesin merakla beklediği “tarihi açıklamayı” yani veliaht prensi sıkıştıracak sözleri söylemedi.
Hatta tam tersine beklenti bu kadar yükselmişken veliahttan hiç söz etmeyerek bir anlamda Suudi yönetimini de kurtardı.
Muhtemelen Erdoğan Trump’tan “bu şekilde davranması” için “tavsiye” aldı.
Ve yine muhtemelen Suudi Arabistan ile bir tür pazarlık yapıldı.
Bunun sonucunu yakında öğreneceğiz.
Suudi Arabistan’dan gelecek iyilikleri göreceğiz.

BUNU YAZMAK GEREK

Bana hâlâ “kayıkçı kavgası” gibi geliyor


Meclis’te dün yapılan grup toplantılarındaki konuşmalara bakarsak AKP MHP birlikteliği sona ermiş gibi görünüyor.
Yandaş medya bu nedenle şokta.
Ne diyeceklerini tam bilemiyorlar.
Ben yine bunun bir “kayıkçı kavgası” olduğunu düşünüyorum.
Çünkü bu birlikteliği bozmak iki tarafa da zarar veriyor.
Erdoğan MHP’nin artık bi oyu kalmadığını biliyor. Ama YSK eliyle sanki oyu varmış gibi operasyon yapılabiliyor MHP üzerinden.
MHP desteğinin psikolojik etkisi var AKP için, dün de yazdığım gibi Erdoğan MHP’yi kendi partisi üzerinde sopa gibi kullanıyor, bu nedenle ilişinin bitmesini pek istemez.
Durum MHP açısından daha tehlikeli.
Bahçeli ilişki sayesinde kendi kadrolarına devlet katında hayli yer açtı, müteahhitler eskisi gibi ağlaşmıyor, ilişki gerçekten biterse Erdoğan bunları da bitirebilir ki bu da Bahçeli’yi bitirir.
Ayrıca MHP İstanbul’a aday gösterirse derin bir şok yaşar, bunu göze alır mı acaba?
Kısacası şimdi bitmiş gibi gösterilen ilişki “aramıza nifak soktular, münafıkların oyununa geldik” denilerek yeniden kurulabilir, hiç şaşırmam.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

MHP’liler içten içe ittifakı hiç benimsememişler meğer


Devlet Bahçeli’yi hiç dünkü gibi görmemiştim.
Kolunu sağa sola sallarayarak öfkeli konuşmaları çok yaptı ama hiçbiri dünkü kadar coşkulu olmamıştı.
Bahçeli dünkü grup toplantısında kendi tarihinin en müthiş konuşmasını yaptı.
Hiçbir konuşması dünkü kadar şiddetli ve coşkulu alkışlarla kesilmemişti.
Hele “Hiçbir ittifak arayışımız kalmadı, her yerde kendi adaylarımızı çıkaracağız” dediğinde grup salonu adeta yıkılacaktı.
Bu coşku gösteriyor ki; MHP aslında AKP ile ittifak konusunu içine çok da sindirememiş.
Bahçeli’nin sert açıklaması MHP’lilerin gerçek duygularını ortaya koymaları açısından da önemli bir kilometre taşı oldu.
Tabii yarın bunun zararını gördüklerinde ne yaparlar bilemem.

ŞAŞIRDIM

Erdoğan ilk kez üzerine basarak “Ben Türküm” dedi


Yıllardır “tek millet” sloganını kullanan Erdoğan nedense bu milletin adının ne olduğunu hiç söylememişti.
16 yıllık iktidarı boyunca belki bir iki kere “Türk Milleti” tanımını kullanmıştır o kadar.
Erdoğan’ın “millet” diye aslında “ümmet”i kastettiği çok bilinmeyen bir gerçek değil.
Ama Erdoğan ilk kez dün Bahçeli’ye cevap verirken “Ben Türküm” diye bağırdı ama hemen ekledi “Ama Türkçü değilim.”
Anlamadım “Türküm” diyenlerin aynı zamanda “Türkçü” olduklarını nereden çıkardı bilmiyorum tabii. Ama sanıyorum Erdoğan “Türküm” demesinden rahatsız olacak çevreleri bu söylemiyle rahatlatmaya çalıştı.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Erdoğan öğrencileri kabul etmiş de bu çok güzel bir şeymiş de


Ortadoğu Teknik Üniversitesi açılış töreninde bir gurup öğrenci üzerinde “Tayyipler Alemi” yazan bir pankartla yürümüşlerdi.
Bu öğrenciler hemen ardından tutuklanmışlardı. Bir ayı aşkın hapiste tutulan öğrenciler ilk duruşmada beraat etmişlerdi.
İşte bu öğrenciler önceki gün Saraya davet edilmiş. Erdoğan gençlerle çay içmiş, açtığı davayı da geri çekeceğini söylemiş.
Ömer Çelik’in açıklamasına göre Erdoğan bu öğrencilerin ödül almış projelerde yer aldığını, hepsinin son derece başarılı olduklarını öğrenince bu görüşmeyi yapmayı istemiş.
Yandaş medya kalemleri Erdoğan’ın bu davranışını “çok şık” buldular.
Tam yandaş olmayan ama kendini kollamak için Erdoğan’a sevimli görünmeye çalışanlardan bazıları “Ah keşke bu tutumu Gezi’de de yapsaydı” türü yazılar da yazdılar.
Peki gerçek bu mu?
Tayyipler Alemi bir karikatürdü.
Karikatürist Musa Kart, Erdoğan’ı “oynadığı yün yumağına dolanan kedi” gibi çizince hakkında dava açılmıştı.
Bunu protesto eden başka karikatüristler de her biri çok şirin hayvanların kafasını Erdoğan olarak çizmişlerdi. Bu karikatüre de dava açılmıştı ancak mahkeme beraat kararı vermişti.
Püf noktası burada.
O öğrenciler aslında Sarayın talimatı ile “hukuk dışı biçimde” tutuklanmışlardı.
Beraat etmiş bir karikatürü taşımak elbette suç da hakaret de değildi.
Öğrenciler dava açsalar kazanırlar aslında ve 1 ayı aşkın süre hapiste kalmalarının hesabını sorabilirler.
Sanıyorum Erdoğan bunun önüne geçmek istedi ve alel acele öğrenciler saraya davet edildi.
Gencecik insanların aklına bu durumda “bunu sürdürelim” demek gelmez.