ANALİZ

Erdoğan’ın kafası çok karışık


Şu cümle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait;
“Gezi olaylarında uluslararası medya sürekli Taksim’i gösterdi değil mi? Şu anda Paris’te terör eylemleri var, uluslararası medyada bir ses var mı, yok. Dünya sessiz, hiç Paris’i görmüyor. Niye görmüyorlar? Onların lekelenmesini istemiyorlar. İsteseniz de istemeseniz de dünya bunu takip ediyor.”
Ne demek istiyor burada Cumhurbaşkanı?
Anladığım kadarıyla şunu söylüyor;
“Gezi olayları sırasında dünya medyası gösterileri canlı olarak yayınlamıştı. Göstericilerden yana tavır alınmıştı ve hükümetimiz suçlanıyordu, oysa Fransa’da hükümete bir şey dememek için gösterileri hiç yayınlamıyorlar bile.”
Bu bilgi aslında doğru değil.
Çünkü Paris’teki olaylar bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Amerikan medyasının da en önemli haberleri arasındaydı.
Ancak Erdoğan belli ki eğitimi, bilgi ve kültürü, gelir düzeyi düşük ama kalabalık parti tabanına yine “dış güçlere karşı dik duran adam” rolü oynuyor gibi yine.
Çünkü benzetme yanlış.
Belli ki bir kafa karışıklığı var.
Erdoğan Gezi olaylarından nefret ediyor.
Gezi olayını bir terör eylemi gibi görüyor.
Aynı şekilde Paris olayları da Erdoğan’a göre bir terör olayı ve zaten konuşmasında “Paris’te terör eylemleri var” diyor.
Ama aklı hep Gezi’de olduğu için diğer ülkelerin tıpkı Gezi’de yaptığı gibi hükümeti suçlamalarını bekliyor ve bunun olmadığını görünce de “İşte” diyor “Taksim meraklıları Paris’i görmüyor.”
Yani Erdoğan’a göre diğer ülkelerin bu olaylar nedeniyle Fransa Hükümeti’ni suçlamaları gerekiyor.
Ama bunun mantığı yok. Çünkü eğer Paris olayları gerçekten terör eylemiyse diğer ülkeler hükümeti neden suçlasın?
Oysa Erdoğan Paris’teki olayları “terör” olarak nitelerken hükümetinin Dışişleri Bakanı, Fransa Hükümeti’ni suçluyor ve “hak arayan insanlara orantısız güç kullanılmasının Türkiye tarafından endişe ile karşılandığını” açıklıyor.
Haydi buyurun bakalım.
Paris’teki olaylar bir terör eylemi mi, yoksa hak arayan insanların hükümet tarafından orantısız güç kullanılarak zulme uğradığı masum gösteriler mi?

BUNU YAZMAK GEREK

Cumhurbaşkanı 6-8 Ekim 2016’yı da karıştırıyor


Cumhurbaşkanı Erdoğan her yerde ve her fırsatta konuşmayı çok seviyor.
Ancak bunu yaparken çok fazla hataya da düşüyor.
Kimi konuyu muhtemelen bilmediği için, kimi de karıştırdığı için oluyor.
En değer verdiği padişah olan ve zatürre olarak eceliyle ölen Abdülhamit’in tahttan indirildiğini sonra da idam edildiğini anlatmıştı öğrencilere ciddi ciddi.
Erdoğan AİHM kararından sonra öfkeli biçimde konuşurken Demirtaş’ın 6-8 Ekim 2016 tarihlerinde yaşanan olaylardaki payının unutulamayacağını söylemişti.
Bu sözleri Demirtaş’ın bu olaylar nedeniyle yargılandığı duygusu uyandırıyor zihinlerde ama ne gariptir ki, Demirtaş’a bu konuda açılmış tek dava bile yok.
Ama asıl garip olan Erdoğan’ın bu olaylardan söz ederken “6-8 Ekim 2016’da 50 kişi vahşi biçimde öldürülmüştü” demesi.
Bu olaylarda vahşice öldürülenler oldu ama Erdoğan’ın kastettiği gibi değil.
Olaylarda ölenlerin bir kısmı HÜDA-PAR olarak bilinen ama arkasında Hizbullah’ın olduğu bilinen militan bir gruba mensup.
Bunlar ellerinde satır ve baltalarla sokağa çıkmış, Allahüekber sesleri ile Kobani olaylarını protesto edenlere saldırmıştı.
Bu çatışmalar sırasında hem HÜDA-PAR hem de HDP taraftarlarından ölenler olmuştu.
Birkaç ölüm de bu çatışmalardan sonra yapılan intikam baskınlarında meydana geldi.
Ölenlerin yarıya yakınının ise gösteriler sırasında polisin ateş açması sonucu öldüğü ileri sürüldü.
Geçen iki yıl içinde ölenlerin hiçbirinin katili bulunamadığı için bütün bunlar söylentiden ibaret kaldı.
Sonuçta 6-8 Ekim 2016 olaylarında Adana, İzmir, Şanlıurfa ve Batman’da 1, İstanbul ve Van’da 2, Siirt ve Gaziantep’te 5, Bingöl’de 7, Mardin’de 10 ve Diyarbakır’da 12 kişi ölmüştü.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Hata olur da böylesi yapılır mı?


Bu kez hatayı yapan benim.
Ve kendi kendime çok öfkeliyim.
Dünkü bir yazımda “Ele verir talkını kendi yutar salkımı” deyişine yer verdikten sonra şimdi bakınca “ukalaca” olduğunu fark ettiğim biçimde “Bilmeyenler için ki, çok kişinin de bildiğini sanmıyorum” diyerek ‘talkın’ın ne olduğunu yazmıştım.
Talkın “öğüt, nasihat” demek ve ben de bunu böyle biliyordum.
Ancak Google’a girip bir sözlükten tam karşılığını yazmayı düşündüm.
Google’a “talkın” yerine “talkım” yazmışım ve farkında değilim.
Tabii bulduğum karşılık da “talkım” için geçerli.
Talkım şu demek; “Bitkide, ana sapın bir çiçekle sonuçlandığı, büyümeyi yan sapların sürdürdüğü, her sapın genellikle bir tek çiçek verdiği bir çiçeklenme durumu.”
Kendi kendime “Allah Allah,  demek ki talkın bu anlama da geliyormuş” diye düşünüyorum ama farkında değilim ki “talkın”ın değil “talkım”ın karşılığına bakıyorum.
Sonuçta rezil oldum yani.

ÇOK GÜLDÜM

Kocasını zehirlemek için siyanür lazımmış


Biraz tebessüm edelim;
Hoş bir hanım eczaneye girer ve konuşma başlar
Kadın: Bir kutu siyanür hapı almak istiyorum.
Eczacı: Hanımefendi, siyanürü ne için istiyorsunuz?
Kadın: Kocamı zehirlemek istiyorum.
Eczacı: Maalesef birini öldürmeniz için size ilaç veremem, verirsem lisansımı kaybederim hatta hapse bile girebilirim.
Bunun üzerine kadın çantasına uzanıp bir resim çıkarır ve eczacıya gösterir,
Resimde kadının kocası eczacının karısıyla birliktedir.
Eczacı: Aaa hanımefendi, reçeteniz olduğunu daha önce neden söylemediniz ki?”

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Katar emirine baktıkça aklıma Esad geliyor


Katar Emiri Hamed El Sani Türkiye’yi komşu kapısı yaptı adeta.
Ne zaman gelip gittiğini anlamıyoruz bile.
Aynı şekilde Erdoğan da şimdi değil ama eskiden nedense çok sık giderdi Katar’a.
Emir El Sani önceki gün yine İstanbul’daydı.
Vahdettin Köşkü’nde yapılan şaşaalı bir törenle pek çok alanda yapılması öngörülen işbirliği anlaşmaları imzalandı.
Haberlerde yapılan anlaşmaların “maddi miktarı” yok. Gerçi bir süre önce Katar’ın 15 milyar dolarlık yatırım yapacağı söylenmişti bilmem kaçıncı kez.
Bu imzalar bunun için olabilir belki de.
Bunları bir kenara bırakalım, bu El Sani’yi her gördüğümde benim aklıma hep Beşar Esad geliyor.
O da ne sevdiğimiz adamdı değil mi?
Birlikte tatil yapıyorlardı iki aile. Vizeleri kaldırmıştık, hükümetlerimiz bile ortak toplantılar yapıyordu.
Sonra bir anda o “canciğer kuzu sarması” durumda olduğumuz Esad gitti yerine “Katil, şeytan Esed” geldi.
Bakalım Katar Emiri ne zaman “tu kaka” olacak?