MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Hükümet nasıl olacak onu da anlatsalar artık


Hepimiz başkanlık seçimine kilitlendik.
Oysa başkan seçildikten sonrası çok daha önemli; çünkü birincisi Meclis aritmetiği nasıl olacak, onu henüz bilmiyoruz.
İkincisi ise seçilecek kişi nasıl bir hükümet kuracak?
Başkan yardımcıları kimler olacak, hükümete kimler girecek, nasıl bir yönetim anlayışı hakim olacak.
Bunları bilmiyoruz.
Açıkçası muhalefeti daha az merak ediyorum.
Çünkü muhalefetten hangi aday kazanırsa kazansın belli ki tek başına ülkeyi yönetmeye kalkmayacak.
Anayasa’nın cumhurbaşkanına tanıdığı tüm yetkileri kullanmak için çaba göstermeyecek.
Partiler büyük olasılıkla zaten nasıl bir hükmet kurulacağını hatta bu hükümette kimlerin yer alacağını ikinci turun başında kamuoyuna açıklamış olacaklar.
Buna karşı Erdoğan aynı yöntemi uygulayacak mı?
Durum şu ana kadar belirsiz ama bazı ipuçları gelmeye başladı.
Örneğin damat bey şimdilik bir numara. Berat Albayrak’ın başkan yardımcısı da olabileceği enerji bakanlığını da koruyabileceği söyleniyor.
Bunun dışındaki isimler şimdilik “spekülasyon” aşamasında. Yandaş medyanın bazı kalemleri sanıyorum “kendi tercihlerini” öne koyarak bazı isimler veriyorlar.
Gerçeğe yakın bilgiyi 21 Mayıs’ta milletvekili listeleri Yüksek Seçim Kurulu’na verildiğinde göreceğiz.
Bu listede olanlar Erdoğan’ın seçimi kazanması halinde hükümete giremeyecekleri kesinleşmiş gibi olacak.
Elbette Erdoğan belki birkaç ismi “taktik gereği”  önce parlamentoya sokup sonra hükümete alabilir. Tabii bu durumda o kişiler milletvekilliğinden istifa edecekler.
Tabii “asıl merak” milletvekili listesine konmayan isimler üzerinde yoğunlaşacak. Şu anda AKP’nin önde gelenleri arasında olan ve 24 Haziran seçimlerinde aday yapılmayanların “bakanlığa getirilme” ihtimalleri olacağı gibi tamamen silinebilecekleri de unutulmamalı.
Her şeye rağmen, başta Erdoğan olmak üzere bütün cumhurbaşkanı adaylarından toplum olarak şu talepte bulunmalıyız; “Seçimlerden önce kazanmanız halinde kimlerle hükümet kuracağınızı açıklayın.”
Kamuoyu oy kullanmadan önce bu yeni rejimde nasıl bir manzara ile karşılaşacağını bilmeli.
Başkan yardımcılarını, özellikle seçilecek kişinin başına bir şey gelmesi halinde yerine 45 gün için de olsa vekalet edeceği kişiyi önceden tanımalı, bilmeli.
Bakanlık koltuğuna oturtulacak olanları öğrenmeli, bu kişilerle ilgili yeterli bilgilere ulaşmalı.
Demokrasinin gereği budur.
Muhalefet sanıyorum en geç ikinci tur aşamasında nasıl bir protokol uygulayacağını açıklayacaktır, böyle bir hazırlık yoksa da bunu yapmalıdır.

YENİ ÖĞRENDİM

Gül ve Babacan planı hız kesmeyecek


İçine CHP’nin de katılmak istendiği “Abdullah Gül’ü ortak aday yapma planı” Meral Akşener’in diretmesiyle çöktü biliyorsunuz.
Arkasında Avrupalı güçlerin de bulunduğu bazı kesimler ısrarla Gül’ü cumhurbaşkanı yapmak istiyorlar.
Cumhurbaşkanlığı görevi bittiğinden bu yana Abdullah Gül’ün yeniden cumhurbaşkanı olmanın hesaplarını yaptığını siyaseti daha yakından izleyen herkes biliyor.
Gül elbette tek başına değil. Yanındaki en önemli isimlerden biri eski ekonomi bakanlarından Ali Babacan.
Ali Babacan geçen hafta basının alınmadığı bir toplantıda konuk konuşmacıydı. Her ne kadar basından gizlense de bu tür toplantıların ayrıntılarının sızmaması mümkün değil.
Nitekim bu toplantı ile ilgili de birçok bilgi aldım.
Babacan yaptığı konuşmada iktidara ve özellikle Erdoğan’a yönelik pek çok eleştiri yapmış.
Toplantıya katılan bir kişi “Ali Babacan’da en küçük bir geri adım görmedim. Gül’ü başkan yapma planları aynen devam ediyor” dedikten sonra şöyle konuştu;
“Gül lobisi kadar güçlü lobi uzun zamandır görmedim. CHP dahil bütün partilerde ahtapot gibi kolları var. İnan bana Gül artı Babacan planı hiç bitmeyecek. Bu seçimler biter bitmez göreceksin bu planı tekrar pişirip önümüze getirecekler.”
Kendisine “Bu kanıya nasıl kapıldın?” diye sorduğumda şu ilginç cevabı verdi;
“Bu ekip seçimleri Erdoğan’ın kazanabileceğini ama AKP’nin meclis çoğunluğunu bulamayacağını düşünüyor. Bu durumda Erdoğan’ın yeniden seçime zorlanacağını umut ediyorlar, yeni bir seçimde başkan adaylıklarının yeniden belirleneceğini ve Gül’ün adının bu kez reddedilmemek üzerine bir kez daha gündeme geleceğine inanıyorlar.”
Bunun üzerine tekrar sordum; “Erdoğan tekrar mı seçime gider yani?”
Cevap şu oldu; “Erdoğan bunun farkında zaten, münafıklar lafını boşuna söylemedi ki, tehlikeyi görüyor ve parlamento desteğinin olmaması halinde ülkeyi yönetemeyeceğini de biliyor. Bu durumda seçimden başka çaresi kalmayabilir gerçekten.”

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bir başka adaydan “gariban” diye söz etmek yakışır mı?


Erdoğan’ın dengesi iyice bozuldu.
Dünkü grup konuşmasını izlediniz mi bilemiyorum. Bana görüntü çok ilginç geldi.
Aslında kürsüde her zamanki Erdoğan vardı. Yine bağıra bağıra konuşuyordu.
Ama bu yüksek sesin ardında zorlama bir sakinlik gösterisi vardı. Kelimeleri tane tane söylüyor, kalabalığın büyüsüne kapılıp fazla coşmuyordu.
Belki siyasi hayatında ilk kez kendi ağzıyla “seçmen kararı sonucu gidebileceğini” söyledi. Bugüne kadar hiç böyle bir şey dememişti.
Sanki “bu ihtimalin ağır basmaya başladığını” sezmiş bir havası vardı.
Belki de “seçimi kazansalar bile gitmezler, diretirler, çatışırlar” türü spekülasyon yapanların önüne geçmek istemiştir, onu bilemem.
Ancak bu sakin görünme çabasına rağmen Erdoğan’ın sürekli hakaret etme üslubunu asla bir kenara bırakmadığı da görülüyordu.
Muharrem İnce’den söz ederken “gariban” dedi.
İyi mi etti acaba? Kendi kitlesi gerçek anlamda gariban bırakılmış bir kitle. Garibanlığı ile övünüyor üstelik. Muharrem İnce’ye “gariban” diye seslenmek, ne bileyim kendi tabanında ters bir sempati bile yaratabilir.
Ama her şeye rağmen, adının önünde cumhurbaşkanı sıfatı da bulunan bir siyasi parti liderinin meşru rakipleri için bu tür sıfatları kullanması hiç de yakışık almıyor.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Erdoğan birden partili olduğunu hatırladı


Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce propaganda çalışmalarına başlarken diğer adayları da ziyaret etme kararı aldı.
İlk görüşmesini Saadet Partisi Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu ile yapan İnce AKP adayı Tayyip Erdoğan’dan da randevu istediğini açıklamıştı.
Erdoğan’dan bu cevap geldi.
Cevaptan bu randevunun verileceği anlaşılıyor. Ancak ilginçtir Erdoğan ilk kez “partili” olduğunu hatırlayarak randevuyu sarayda değil AKP genel merkezinde verebileceğini belirtmiş.
Şöyle diyor Erdoğan; “Televizyondaki tartışma olaylarına kesinlikle girmek istemiyorum, çünkü üzerimizden kimsenin prim yapmasını istemiyoruz. Ancak partimde kendilerini kabul edebilirim. Çünkü burada kabul olayı farklı bir olay. Bizler şu anda malum partilerin adayları olarak buna girmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla hem parti genel başkanı olarak hem de partimde bu kabulün daha doğru olacağını düşünüyorum. Randevu talebinde bulundular herhalde bu talebe de kısa zamanda cevap veririz ve partimizde kendilerini kabul ederiz. Partimize de ayakları alışmış olur.”
Sıradan gibi gözükse de bu olumlu bir gelişme. Bugüne kadar parti başkanlığı ile cumhurbaşkanlığını birbirine karıştıran Erdoğan’ın ilk kez yerini bilerek davranması insanı ister istemez umutlandırıyor.

OKURDAN MESAJ

Ajda Pekkan’ın “Çık git” şarkısı bakın ne oldu


Okurlarımdan Oya Özdemir’den çok sıcak ve samimi bir mesaj aldım. Özdemir şöyle diyor;
Sayın Can Ataklı,
Tazelenen umutlarımız bastırılan güzel duygularımız isyanda.
Bugün kahvaltı hazırlarken dilime rahmetli Fikret Şeneş’in sözlerini (Gloria Gaynor’un I Will Survive şarkısından uyarlayarak) yazdığı Ajda Pekkan’ın dile getirdiği şarkının ilk kıtası dolandı.
Umutlarımızın alevlendiği bu ortamda bana da düşen bir şeyler var diyerek  ben de sözleri günümüze uyarlayıp sizlere sunmak istedim. Belli mi olur, kim bilir Ajda Pekkan 25 Haziran ve/veya 8 Temmuz’da tüm radyo ve televizyon kanallarından okur.
Sardı korkular, gelecek yıllar,
Düşündük sensiz ne güzel yaşanacaklar,
Karşımızda durdukça yaptığın haksızlıklar,
Birleştik, Güçlendik,
Her şey bambaşka olacak,
Dönüp duruyorsun, yalanlarına dolanıyorsun,
Artan öfken, şiddetinle,
Hata üstüne hata yapıyorsun,
Anlıyoruz tüm bunlar, gelecek endişelerin,
İşte tam da o gün bugün,
Geçmişi senden geri almak,
Hepimiz için olacak, EN MUTLU GÜN,
Vakit tamam,
Olmaz artık,
Kaçak sarayın tüm kapılarını ardına kadar açtık,
Arkanı dön ve tüm şürekânla çık,
İstenmiyorsun artık,
Onca yıllar acımadın,
Böldün, parçaladın, aşağıladın,
Şimdi sensiz yaşayacak olmanın mutluluğu coşkusuyla,
Başımız dik, meydan okuyoruz hatalarına ve sana,
Gönlümüz doluyor, birlik beraberlik ruhuyla,
Barışı kuruyoruz yeniden güzel umutlarla,
Hem Yurtta, Hem Dünyada...

sozcu-banner-1