HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

İslam değil Müslüman güncellenmeli


Bir dönem Refah Parti­si’nden milletvekili olan, AKP iktidarı döneminde bir süre MHP üyeliği de yapıp ayrılan Gürcan Dağdaş, Er­doğan’ın “İslam’da güncelleme” söyleminden sonra bir mektup gönderdi.
Çeşitli dönemlerde görüşlerini bu tür mektuplarla aktaran Gürcan Dağdaş’ın “güncelleme” mektubunu sizlerle aynen paylaşmak istedim.
Şöyle yazmış Dağdaş;
Sayın Cumhurbaşkanı “İslam’ın güncellenmesi gereklidir” diyor! Bizimde içinde bulunduğumuz İslam coğrafyasının hali pürmelâline ba­kınca, aksini söyleyebilir miyiz?
Sarih olup olmadığı tartışılan ha­dislerin üzerinden, insanları diri diri yakan caniler...…
Uydurulmuş sünnetleri; tekkesi­ne taşınan müritlerini afyonlamak için kullanan “kavslar, kutuplar, şeyhler...”
Ayetin anlamını tahrif ederek, insan kafası kesmeyi gerekçelendi­renler...
Sabi sübyana tasallut etmek için fetva arayışına girenler...
Kadını ikinci sınıf vatan­daş ilan etmek için çırpınan “efendiler...”
Yönetenlerin uyguladığı gani­met ve yağma ekonomisinin girdabında çırpınan, ama buna karşılık kader değip başını uzatanlar...
Firavunların, Karun’ların, Ye­zid’lerin riyasetindeki bir ümmet...
Mezhep, tarikat, cemaat çekiş­mesinin akıttığı kan deryası...
Yıkılmış şehirler, yanmış kül olmuş kutsal mekânlar, milyonlarca ceset, sakat, onlarca milyon mülte­ci...
Akılını izanını tedavüle sokulan İslam üzerinden bloke ettirmiş, oriji­nal kaynağı unutmuş yüzlerce milyon insan...
Hurafenin tutsağı olmuş, bilimi dışlamış, felsefeyi, matematiği, sosyolojiyi, psikolojiyi yok saymış, Orta Çağ ahalisi...
Nakilci, üretmeyen, ganimet tutkunu, hukuksuz, erdem yok­sunu, biat kültürünün esiri hasta Müslümanlar...
Bu başlıkları daha da çoğaltmak mümkün.
Hal böyle olunca, doğal olarak “biz niye bu haldeyiz?” sorusuna cevap arayacağız! Sahi biz niye bu haldeyiz?
İslam mı hasta?
Müslüman mı hasta?
Güncellenmesi gereken İslam mı, Müslüman mı?
Bence Müslüman hastadır, gün­cellenmesi gereken Müslüman’dır.
Batı’da “İslam mı hasta, Müslü­man mı hasta?” sorusunun yaygın­laştığı bir dönemdeyiz. İvedi olarak hasta Müslüman’ın, aklını vicdanını ahlakını imanını inancını GÜNCEL­LEMESİ gerekir.
Bu güncellemeyi yaparken alına­cak ölçü bellidir; orijinal kaynak olan KURAN, dönemin şartları ve zamanın ruhudur... Ancak, bunun olabilmesi için de, önce güncellemeyi dile getirenlerin, din diyanet adına ahkam kesenlerin, fetva verenlerin en öne geçip kendini güncellemesi gerekir!
Malum “İmam cemaat” mevzusu...

BUNU YAZMAK GEREK

Milli Piyango artık hiç güven vermiyor


Kamuoyunda “Talih Kuşu” olarak bilinen ve uzun yıllardır özellikle dar gelirli herkesin umudu olan Milli Pi­yango son yıllardaki “garip”­likleriyle “karanlık ve şaibeli” bir hüviyete büründü.
Milli Piyango’nun bünyesinde bu­lunan bazı şans oyunlarında dağıtılan büyük ikramiyelerin hep aynı yerlere çıkması çok şaşırtıcı geliyor insanlara.
Tüm olasılık hesaplarını altüst eden bir Süper Loto çekilişi daha geçtiğimiz perşembe günü yapıldı ve ne tesadüf­tür ki 14 milyon liralık toplam ikramiye yine Antalya Muratpaşa’dan yatırılan kupona çıktı. Bu nasıl bir şanssa artık bu büyük ikramiye Muratpaşa’ya 7 yılda çıkan 24’üncü büyük ikramiye.
Ankara Yenimahalle de bu konu­da çok şanslı. Buradaki bir bayiden oynanan kuponlara da sayısız büyük ikramiye çıkmıştı.
Milli Piyango’nun şaibeli tutum­larına dikkat çeken kişi sayısı çok az. Ben birkaç yıldır yazmaya çalışıyorum örneğin. CHP Konya eski Milletvekili Atilla Kart bir dönem çok çabalamıştı Milli Piyango’daki karanlık işleri ortaya çıkarmak için ama sonuç alamamıştı.
Bir de sade vatandaşlardan Abdullah Cenkçiler çok çabalıyor.
Cenkçiler 2016 yılba­şından sonra Maliye Bakan­lığı’na resmi bir dilekçe ile başvurarak Yılbaşı Milli Piyango çekilişlerinde basılan 10 milyon bi­lette tam ve yarım biletlerin hangi seri aralıklarına tahsis edildiğinin bildirilmesi­ni istemişti.
Yasal süre içinde cevap alamayınca Şubat 2017’de bu talebini yenilemişti.
Piyango İdaresi, ikramiye zaman aşımı süresi dolmadığından güvenlik nedeniyle bu isteğin yerine getirileme­yeceğini Mart 2017’de Cenkçiler’e bildirmişti.
Abdullah Cenkçiler sabredip bir yıl daha bekledi. 09 Ocak 2018 ta­rihinde tekrar başvuru yaptı. Ama yine yanıt alamadı.
Oysa Milli Piyango Bilet satış, çekiliş ve ikramiye Yönetmeliği’nin 5. Madde­si aynen aşağıdaki gibidir.
MADDE 5 – (1) İdare tarafından tertiplenecek çekilişler için piyango planları hazırlanır.

(2) Piyango planında;
a) Çekiliş tarihi,
b) Kaç adet numara üzerinden bilet bastırılacağı ve bunun satış tutarı,
c) Biletlerin numara gruplarına göre, kupür ve serileri itibariyle kaçar adet bastırılacağı,
ç) Biletlerin kupürlere göre fiyatı ile bu fiyatlara göre kupürler itibarıyla hangi serilerden kaçar adet bilet bastırılacağı ve bunların adet ve fiyat olarak tutarları,
d) Dağıtılacak ikramiyenin toplam tutarı ve hangi miktardaki ikramiyeden kaçar adet dağıtılacağı, teselli ikrami­yesi verilip verilmeyeceği, verilecek ise tutarı ile kaç numaraya teselli ikramiyesi verileceği,
e) İkramiye kazanan numaraların belirlenme şekli yer alır.
Yasa böyle olmasına rağmen Piyango İdaresi c ve ç şıklarında belirtilen bilgile­ri ısrarla saklıyor.
Bu piyango dağıtımında bir usulsüz­lük yapıldığı izlenimi doğurduğu gibi uluslararası şans ve oyun kurallarına da aykırıdır.
Cemaatin iktidarla birlikte olduğu dönemlerde ciddi biçimde ele geçir­diği söylenen Milli Piyango’da çok ciddi bir soruşturma gerekiyor ve bu yapılırsa sanıyorum ortaya müthiş şeyler çıkacaktır.

İkisine de “bozkurt işareti” yaptırdı ya helal olsun


13krk05b_ist_izm_ant_ank_trb

Önce Kemal Kılıçdaroğlu “Bozkurt işareti” yaptı.
Çünkü o sırada “kimin dayattığı” hâlâ karanlıkta kalan bir Ekmeleddin İhsanoğlu olayı yaşıyorduk.
Sanki “Bizim Cumhurbaşkanlığı neyimize, Tayyip Erdoğan’dan iyisini mi bulacağız” mantığı ile Mısır’da doğup büyümüş Ekmelettin İhsanoğlu isimli biri bulunmuştu.
Ortaya CHP ve MHP’nin ortak adayı olarak sürülmüştü.
Temel özellikleri şunlardı;
Atatürk’e karşıydı
Cumhuriyete karşıydı
Devrimlere karşıydı.
Karısının başı açıktı.
O halde “herkesin oy vereceği” bir adaydı.
MHP için belki öyleydi ama CHP de buna inandırılmıştı.
Tabii CHP ve MHP ortak aday çıka­rınca partililer seçime kadar “dostluk çubuğu” içtiler. Birlikte çalışmasalar bile karşılaştıklarında birbirlerine “sev­gi gülücükleri” attılar.
Kemal Kılıçdaroğlu MHP kon­voyunu selamlarken Bozkurt işareti yaptı.
Aradan zaman geçti. Şimdi MHP AKP’nin adayını kendi adayı olarak ilan etti.
Bu kez Bozkurt işareti yapma sırası AKP Genel Başkanı’na geldi.
Sonuçta siyaseten kendi kendini gömse bile MHP lideri diğer iki parti başkanına “bozkurt işareti yaptıran kişi” olarak tarihe geçecek. Tabii bunun bir faydası var mı orasını bilemem.
NOT: CHP Genel Başkan yardımcısı Öztürk Yılmaz Erdoğan’ın bozkurt işareti yapmasını ağır sözlerle eleştir­miş. Sanıyorum Yılmaz kendi başka­nının da aynısını yaptığını unutmuş olmalı. Bu yazıyı okuyup fotoğrafı görünce muhtemelen hatırlayacaktır.

YENİ ÖĞRENDİM

MHP, Akşener’in evinin yolunu bayraklarla donattı


basliksiz-2

Cumartesi akşamı hava kararmak üzere eve giderken Küplüce’den ufak te­fek alışveriş yapmak üzere durdum.
Üzerinde vinç taşıyan bir kamyon yana park etmişti. Yere dev bir MHP bayrağı seriliydi. Dört bir ucundan tutanlar bayrağı vinç aracılığı ile caddeye asmaya çalışıyorlardı.
“Hayrola, ne bu bayraklar, niye asıyorsunuz?” diye sordum.
MHP’li gençler, zaten mahallenin gençleri, tanıdılar da beni “Can Bey” dedi bir tanesi “MHP büro­sunu açıyoruz da” diye sürdürdü.
Meğer alışveriş için durduğum yerin tam karşısındaki bir dükkanı MHP ofisi yapmışlar onun açılış töreni varmış.
Tabii MHP ya da bir başka parti istediği yere çalışma ofisi açabilir. Bu ofisin özelliği ise İYİ Parti Ge­nel Başkanı Meral Akşener’in evine giden yolun üzerinde olması.
Demek ki bu bayraklar asılı olduğu sürece Meral Akşener evine giderken mutlaka bunların altından geçecek.
Alışverişi bitirip tekrar araba­ma binerken MHP’lilerden biri seslendi; “Can Bey, Devlet Bey’i seviyoruz değil mi?” Dönüp gülümsedim. “Tabii seviyoruz” dedim ve ekledim “tabii bu onun son zamanlarda sevdikleri için geçerli değil ama.”
Bu sözlerime ben gülerken baktım MHP’li gençler de gülüyor. İçlerinden biri “yapmayın Can Bey, öyle değil ama” dedi. Ben de “Ya nasıl?” dedim. Karşılıklı gülerek ve selamlaşarak ayrıldım MHP’li gençlerden.