FIKRA GİBİ

Merkez Bankası sanki Erdoğan’ı haklı çıkarabilmek için çırpınıyor


Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası'ndan hiç hoşlanmıyor.
“Ben ekonomistim yaaa” diyen Erdoğan, okulda öğrendiklerini unuttuğundan Merkez Bankası’nın faizleri kafasına göre belirlediğini zannederek “Bu böyle olmaz, enflasyonu azdırıyorlar” diyor.
Erdoğan, Merkez Bankası’nın enflasyon hesaplarının da hiç tutmadığını söylemişti son konuşmalarından birinde.
Merkez Bankası da, ne bileyim belki yalakalık olsun diye de yapıyordur, Erdoğan’ı haklı çıkarmak için çabalıyor sanki.
Banka Başkanı Çetinkaya "Yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 23.5 olarak” açıkladı.
Merkez Bankası son tahminini temmuz ayında yapmıştı ve yıl sonunda enflasyonun yüzde 13.4 olacağını açıklamıştı.
Tahminler elbette şaşabilir, beklenmedik gelişmeler de olabilir.
Ama Merkez Bankası’nın tahminlerindeki şaşmalar akla mantığa pek sığmıyor.
Örneğin bu yılın başındaki ilk tahmin yüzde 7.9 oranındaydı.
Merkez Bankası, 2019 yılının ise daha iyi olacağını ve enflasyonun yüzde 6.5’e gerileceğini tahmin etmişti.
Enflasyon tahmini nisan ayında revize edildi. Yılbaşındaki 7.9 oranı 8.4’e çıkarıldı.
Sonra temmuz ayı geldi.
Tahminler yine değişti. Yüzde 8.4 oranı yüzde 13.4 olarak düzeltildi.
2019 enflasyonunun yüzde 9.3’e, 2020’de bu oranın yüzde 6.7’ye düşeceği öngörüldü.
Dün yapılan açıklamada ise enflasyon tahmini yüzde 23.5’e çıktı. Bu yılın başından bu yana tahminleri “açık ara” yanlış çıkan Merkez Bankası’nın hesaplarına göre; bu yıl sonu enflasyon oranının yüzde 30’un üzerinde çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.
Başta da dedim ya, sanki Merkez Bankası “Erdoğan haklı çıksın da ne olursa olsun” diyerek akla ziyan hesaplamalar yapıp gerçekçi olmayan tahminlerde bulunuyor galiba.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bu kez yalakalığa AKP bile tahammül edemedi


Bu iktidarın üniversiteleri ne hale getirdiği ortada.
Birer disiplinli ama faydasız liseler tüzeyine getirilen üniversitelerin başına atanan rektörler de evlere şenlik.
Hepsi bizzat Erdoğan tarafından seçilen rektörler, saraya hizmette pek sınır tanımıyorlar.
İşte bunlardan biri Harran Üniversitesi Rektörü Ramazan Taşaltın.
Bu rektörümüz sanıldığının aksine ilahiyat kökenli veya imam hatip çıkışlı değil.
Pozitif bilim dalında eğitim görmüş, elektrik elektronik mühendisi.
Cumhurbaşkanı’nın sarayda yalnız kaldığından yakınan bu rektörümüz bakın ne demiş;
“Erdoğan FETÖ ile mücadelede yalnızdı. Şu anda başkanlık sistemine gittiğimiz dönemde çok daha yetkili durumda Cumhurbaşkanımız...İslami olarak cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayın’dır. Karşı gelmek de harpten kaçmak manasına gelir haramdır. Biz itaat ediyoruz, cumhurbaşkanımızdır” ifadelerini kullandı.
Maaşallah rektörümüze.
Rektörün bu sözleri AKP’nin bile hoşuna gitmedi.
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı duruma Twitter üzerinde şu açıklama ile tepki gösterdi:
"Harran Üniversitesi Rektörünün Cumhurbaşkanımızla ilgili sözlerinin a. Cumhuriyetimizle b. İslamla c. Cumhurbaşkanımızın siyasal anlayışıyla d. Rektörlük makamında aranan akademik müktesebatla hiçbir ilgisi yoktur."
İşte gün geliyor AKP bile bu kadar vıcık yalakalıktan fena halde sıkılıyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Erdoğan’ın dedesi de donmuş sizinkinin ne önemi var


Türkiye’de artık her şey garipleşti.
İki askerimiz donarak şehit oldular.
Doğal olarak herkes tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı tepki gösterenlere tepki gösterdi.
Meclis kürsüsünden dedi ki “Siz şehitliğin ne olduğunu anlamazsınız. Benim dedem de Sarıkamış’ta donarak şehit olmuştu.”
Yani?
Yanisi şu; Bu ülkede donarak şehit de fıtrattandır ve hatta bu iyi bir şeydir.
Ancak ne var ki Erdoğan’ın dedesinin Sarıkamış’ta donarak öldüğünün resmi bir kanıtı yok.
Erdoğan daha önce de bunu söylediği için bir süre önce Savunma Bakanlığı zoraki bir açıklama ile “O tarihlerde donarak ölenler şehit sayılmıyordu ama söz konusu kişinin Sarıkamış’ta asker olarak öldüğü kayıtlarda” demişti.
Eski milletvekillerinden Tevfik Diker ise Erdoğan’ın dedesinin 1918’de yani Sarıkamış faciasından 4 yıl sonra üstelik savaş alanında değil tifodan öldüğünü ileri sürüyor.

YENİ ÖĞRENDİM

Yurtdışı eğitim için burs alanlar çok dertli


Döviz kurlarındaki olağanüstü artış yurtdışında okumak için burs alanları da fena halde çarpmış.
Bunu Türk Burslular Birliği’nin gönderdiği mesajla öğrendim.
Yurtdışına okumak için gidenler 1416 sayılı kanun kapsamında burs alabiliyormuş.
Ancak çeşitli nedenlerle okullarını bitiren veya bitiremeyen, ülkeye dönmek zorunda kalan ya da bulundukları ülkede kalıp iş olanakları arayan bursiyerler geri ödemede gecikme yaşadığında, tazminat ödeme yüküyle karşı karşıya kalıyormuş.
Döviz fiyatının artmasıyla ödenemeyen bölümler ve faizler astronik düzeye çıkmış.
Bir dernek altında toplanan ve sayıları 1000’i geçen bu tür burslular sorunlarına çare arıyor.
Burslulardan biri başına geleni rakamlarla şöyle anlatmış.
2009’da 1.5 TL’den 105 bin dolar almış. 157 bin 500 TL
Bugüne kadar ortalama 1.8’den 45 bin dolarlık borcunu ödemiş. 81 bin TL
Kalan 60 bin doları devlet bugünkü kurdan geri istiyormuş. 330 bin TL
Alınan burs 157 bin 500, toplam geri ödeme 421 bin TL.
Alınan/ödenen farkı 263 bin 500 bin TL.
Bu yazı için başka cümlem yok efendim...