ANALİZ

Ordu bu adamlardan kurtulmalı


Türk Silahlı Kuvvetleri çok önemli bir başarı sağladı ve iki ay süren operasyondan sonra Afrin’i ele geçirdi.
Ancak başından bu yana benim olduğu gibi pek çok kişinin de aklını kurcalayan bir konu var. O da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin neden ne idüğü belirsiz kişilerden kurulu Özgür Suriye Ordusu denilen grupla beraber yola çıktığı.
Türk Ordusu’nun gücü mü yetmiyordu?
Yoksa operasyona bir meşruiyet mi katmak istediler?
Bir ihtimal de, dünya kamuoyunun tepkisini çekecek bazı uygulamaların resmi olmayan bu güçlere yüklenmesi miydi?
Nedeni ne olursa olsun koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu başıbozuk militanlarla birlikte anılması bile son derece rahatsız edici.
Nitekim Afrin’in fethedilmesinden hemen sonra bu başıbozuk milislerin yaptıkları dünya gündemine düşüverdi.
Afrin’e giren ÖSO militanları terk edilen evlere dalıp yağmaya giriştiler. Yağmacıların çirkin görüntüleri doğal olarak anında medyanın eline geçti.
Dünya medyası fotoğraf ve filmleri yayınlarken Türk halkı olaylardan sosyal medya aracılığı ile haberdar oldu.
Normal medyamız “Türkiye’nin çıkarlarına aykırı” gördüğü bu yağmalama görüntülerini saklamayı tercih etmişti.
Ancak olay bu yandaş yalaka medyanın algısının çok ötesinde büyük bir olay. Nitekim iktidar da ÖSO’cu yağmacıların yaptıklarını saklamanın mümkün olmadığını gördü ve Saray Sözcüsü İbrahim Kalın olayı ciddiye aldıklarını belirterek “Sorumlulardan mutlaka hesap sorulacaktır” dedi.
Bu tabii olumlu gelişme.
Elin Suriyeli çapulcusunun yaptığı bir yağmayı niye üstlenmiş duruma düşelim veya örtbas edelim ki.
Tabii medyamız buna rağmen tedbiri elden bırakmadı ve yağma haberleri Türk kamuoyunun çok büyük bölümünden gizlendi yine de.
Şu çirkin olay orduya da bir ders olmalı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yönetenler tez zamanda Özgür Suriye Ordusu denilen bu adamlardan kurtulmalı.
Afrin’e giden yolda askerimize kılavuzluk mu yaptılar, kaçakçı eşeği işlevi mi üstlendiler bilemem artık ama bundan sonra ÖSO’yu görmek ve duymak istemediğimizi buradan yazmak istiyorum.
Silahlı Kuvvetlerimize de yakışan bu olur.
Kimse Türkiye’yi yağmacılarla, çapulcularla birlikte hareket ediyor gibi gösteremez.

KOMİK

Fatih dizisi AKP tabanının cildini bozdu


Günlerce süren reklam kampanyasından sonra Kanal D’nin iddialı dizisi “Mehmed; Bir Cihan Fatihi” önceki akşam görücüye çıktı.
Çıkmasıyla birlikte “yoğun bir eleştiri bombardımanına” tutuldu.
Eleştirilerin kaynağını AKP tabanı oluşturuyor.
Belli ki diziyi pek sevmemişler. Muhtemelen dizinin Kanal D’de başlamış olması hoşlarına gitmemiş.
Fatih’i “İslamın kılıcı” olarak görmek isteyen ve tıpkı Diriliş dizisindeki gibi olağanüstü kahramanlıklar bekleyen  ve İslamcı söylemler duymak isteyenler galiba biraz hayal kırıklığına uğramış.
Hele Fatih’in “Tanrı seni korusun” demesi AKP’lileri çileden çıkarmış.
Dizinin senaristinin, başrol oyuncuları Kenan İmirzalıoğlu ve Gürkan Uygur’un zamanında Gezi olayına sempati ile bakması da AKP’lileri çok kızdırmış.
Sonuçta Fatih dizisi belli ki AKP’lilerin cildini tahriş etmiş görünüyor.
Dizinin akıbeti ne olur bu durumda bilemiyorum. Ancak eğer haberler doğruysa dün itibarıyla Doğan Grubu Erdoğan Demirören’e satılmış.
Tayyip Erdoğan’ın çok yakın dostu olmakla övünen Erdoğan Demirören muhtemelen gelen eleştiriler üzerine diziyi ya yayından kaldırır ya da AKP’lileri gururlandıracak kahramanlık ve Müslümanlık motifleriyle süsletir.
Yeri gelmişken bu diziyle ilgili sosyal medyada paylaşılan bazı tweetleri de okuyun istedim;
- Diriliş hayranı bir aile olarak #MehmedBirCihanFatihi 10. Dakikada tanrı seni korusundan sonra bebeler odalarına kaçtılar. Yapan kanal d olunca fazla beklenti ye girmeyin. İkinci bir muhteşem facia olacak gibi.
- Tanrı sizi korusun nedir ya peygamber övgüsü almış bir insandan bahsediyoruz asla bir diriliş ayarında dizi olamaz bu film patlar yakında klasik aydın doğan grubu ne beklenirdi ki zaten.
- 19 Yaşında tahta geçen 21 yaşında istanbulu fetheden Mehmed’i 44 yaşındaki bir aktöre oynatmak gerçekten çok mantıklı...
- Fatih dizisi yapıyorsunuz Osmanlı kadınlarını ecnebiler gibi açık seçik giydiriyorsunuz..Zihniyetiniz batsın.. Hiç mi TRT den feyz almadınız..!
- Biz Daha önce Muhteşem yüzyıl dizisine çok yorum yaptık ve eleştirdik . TV kanallarında çıkıp itiraz ettik . Böyle bir Kanuni olamaz dedik. Bu eleştirilerimize sayın Cumhur Başkanım Katılarak diziye karşı çıktı. Lakin biz konuştukça dizi Reyting yaptı (Orhan Osmanoğlu, kendisini Abdülhamit’in torunu olarak tanıtıyor.)
Bir de Ahmet Çakar’ın tweeti çok hoşuma gitti. Şöyle yazmış Çakar; “Dinini takvim yapraklarından, tarihini dizilerden öğrenen ülkem İyi uykular.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Nevşin Mengü’ye yapılan büyük haksızlıktır


Nevşin Mengü’nün avukat kardeşi “polislerin kendisini kaçırdığını, dövdüklerini ve sonra bıraktıklarını” söylemiş. Abla Mengü de kardeşinin anlattığı bu olayı Birgün Gazetesi’ndeki köşesinde yazmış.
Ancak hemen o an anlaşılmış ki kaçırılma olayı yok. Burak Mengü hayalinde böyle bir olay canlandırmış.
Muhtemelen bu kişi “mitomani” denilen hastalığa tutulmuş. Mitomanlar olur olmadık anlarda yalan söylerler. Bu yalanlarını çok da iyi anlatırlar, hem siz inanırsınız hem de kendisi inanır. Gerçek ortaya çıktığında da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eder.
Bu tatsız olay üzerine Nevşin Mengü’ye karşı bir linç kampanyası başlatıldı adeta. Öyle ki bir kadın yazar Mengü’nün durumunu “Kabataş yalanına” bile benzetti.
Bu kadar haksızlık yapmayalım. Nevşin Mengü durumun ortaya çıkmasından sonra “nasıl yanıldığını, çok üzüntülü olduğunu” çok duygusal ifadelerle dile getirdi.
Yalanı söyleyen kardeşi. Bir gazeteci olarak “Başka bir kaynaktan doğrulattın mı?” denilecek bir durum yok. İnsan kardeşine de inanmayacak mı? Tabii Burak Mengü’nün bu hastalığını biliyorsa o başka ama belli ki bilmiyor.
Kabataş benzetmesine gelince. Kabataş yalanını yazan gazeteciler “hiç tanımadıkları” bir kişinin söylediklerine balıklama atlamışlar başka bir kaynaktan doğrulatmayı bırakın yalana kendi yalanlarını da ekleyerek “bantları izledik, midemiz bulandı” demişlerdir.
Nevşin Mengü’ye söylenmesi gereken tek şey “Geçmiş olsun” temennisidir.

YENİ ÖĞRENDİM

YSK seçime doğru garip uygulamalar yapıyor


Her ne kadar iktidarın bazı sözcüleri seçimlerin önceden belirlenen tarihlerde yapılacağını söylüyorsa da bir erken hatta baskın seçim ihtimalini asla gözden kaçırmayın.
Bu tür bir girişim olacağı konusunda çok ciddi emareler var.
Özellikle seçimle ilgili çıkarılan kanunlar, YSK yasasında yapılan değişiklikler insanı ister istemez düşündürüyor.
Buna bir de YSK’nın garip uygulamalarını eklemek istiyorum.
Örneğin YSK daha önce seçime katılma yeterliliği olan birçok partinin yapılacak ilk seçimlere katılamayacağını açıkladı. Örgütlenme konusunda bazı eksiklikleri olduğu belirtilen bu partiler için daha önceki seçimlerde şimdi aranan koşullar aranmamıştı. Yasada bir değişiklik olmamasına rağmen YSK’nın mevcut kanunu bu partilerin aleyhine yorumlaması tepki çekiyor.
YSK’nın bir garip uygulamasını da dün öğrendim. Liberal Demokrat Parti İstanbul Beşiktaş ilçesini kurmuş. Ancak YSK “Üyelerin bazılarının Beşiktaş dışında oturduğunu” belirterek bu ilçe yönetimini yasal saymamış. Parti yönetimi bu gerekçenin yazılı olarak bildirilmesini istemiş.
Bu mantığı anlamak zor. Özellikle büyük kentlerde bütün ilçeler zaten iç içe geçmiş durumda. Beşiktaş’ta partiye üye olan biri Şişli sınırları içinde oturuyor olabilir. Ayrıca diğer bütün partilerin üye yapılarında böyle durum mutlaka vardır.
Küçük partilerin seçim sonucunu belirleme şanslarının olmadığı ortada ancak hangi nedenle olursa olsun bir seçim öncesi bizzat YSK tarafından örselenmeye kalkılması demokrasimiz için olumsuz bir çiziktir.

BUNU YAZMAK GEREK

Fotoğraflar üzerinden propaganda ters de tepebilir


Afrin operasyonu boyunca Amerikan destekli Kürt haber siteleri dünyaya “Türk askeri sivilleri öldürüyor, halkın oturduğu yerleri bombalıyor, taş üzerinde taş bırakmıyor” propagandası yaptı.
Afrin fethedildikten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri internet üzerinden fotoğraflar yayınlayarak bunun gerçek dışı olduğunu dünyaya duyurmaya çalıştı.
Çok haklı bir davranıştı bu.
Ancak burada küçük bir ayrıntıyı da görmezden gelmemeliyiz ve bu fotoğraflı propagandayı tadında bırakmalıyız.
Ordunun yayınladığı fotoğraflarda Halep, Guta gibi kentlerin yıkılmış dökülmüş görüntüleri var.
Buna karşın Türk askerinin bayrak diktiği Afrin’in sağlam binaları, hiç dokunulmamış ve harap olmamış meydanları görülüyor.
Doğrudur; PKK-PYD yapılanması gelen gücü görünce Afrin’i terk edip gitti. Böylelikle Afrin gerçekten pırıl pırıl halde teslim alındı.
Oysa beklenti PKK’nın Afrin’de “hendek savaşı” yapacağı yönündeydi. Korkulan olmadı.
O halde şunu gözden kaçırmayalım; birincisi, Ordu Afrin’de hendek savaşına maruz kalsaydı, sonunda görüntü bu kadar pür-u pak olacak mıydı?
İkincisi birileri Türkiye’nin önüne Güneydoğu’daki bazı kentlerin hendek savaşı sonrası görüntülerini koyduğunda göğsümüzü aynı biçimde kabartabilecek miyiz?
Demek ki yakaladığımız ve çok haklı olduğumuz bir fırsatı dozunda kullanmalıyız ki yarın üzüntü duymayalım.