ACAİP YAZILAR

‘Yeni Türkiye Yeni Türkiye’ diye çok get get geriniyorlar ama eskisi daha güzeldi be


Ülkenin yarısı her şeyin sanki göklerden gönderilen Tayyip Erdoğan tarafından yapıldığını sanıyor. Bunlara göre eskiden sanki hiç yol yoktu. Fabrika falan yapılmamıştı bu ülkeye. İnsanlar binbir güçlükle yaşıyordu. Ev yoktu, araba yoktu. Sanki mağarada yaşıyorduk. Zaten 70 sente muhtaçtık. Kimse dinini yaşayamıyordu. Namaz kılmak, oruç tutmak yasaktı. Bunların dedeleri Kuran’ı Kerim’i zulalarda saklardı, jandarma gelip evde Kuran’ı Kerim bulursa herkesi sıra dayağından geçirirdi. Şaka gibi geliyor belki bunlar bazılarına ama sokağa çıkın 30 yaşa kadar olanlara bir sorun aşağı yukarı benzer cevaplar alacaksınız.  Çünkü bu iktidar öyle bir beyin yıkaması yapıyor ki, bir rüya alemine dalmamak mümkün değil.  Zaten akıllı telefonlara yüklenen programlar sayesinde kimsenin kafasını kaldırıp etrafına baktığı da yok. Buralardan kendisine ne pompalanıyorsa ona inanıyor. “Yeni Türkiye Yeni Türkiye” diye get get gerinenler dolaşıyor ortada. “Artık hiçbir şey eskisi gibi değilmiş.” Biliyoruz öyle olmadığını elbette, zamanında biraz kitap okumuş olsalar zaten bunun bir diyalektik gerçek olduğunu bilirler. Yeni bir şey değil yani on binlerce yıldır bu öyle. Hiçbir zaman hiçbir şey eskisi gibi olmaz her şey sürekli bir devinim içindedir. İnsan uygarlığının gelişmesinde çok önemli olan bu diyalektik kavramı  bilimsel anlamda bir ileriye gidişi, bir devinimi sembolize eder. Türkiye’de ise her şey tersine çalıştırılmak isteniyor. Israrla “Eski Türkiye-Yeni Türkiye”  safsatasını dillerine dolayanların farkında olmadığı, Yeni Türkiye dedikleri şeyin aslında bir ileriye gitme değil çağ atlama mertebesinde bir geriye dönüş olduğudur. Türkiye her alanda geriye gidiyor. Binaların daha yüksek olması, çok sayıda otomobil ve cep telefonuna sahip olmamız, çok lüks mekanların açılması ilerleme değil taklittir. Paranız varsa bu yenilikleri onları icat edenlerden satın alır onları zengin edersiniz. Onlar zengin olarak daha iyi yaşarken daha da iyi yaşamak için yine bilimsel olarak çalışırlar, siz de aval aval onların yaratacağı yeniliklere paranızla kavuşmak için bakarak beklersiniz. Geçmişle bugünün bir kıyaslamasını yapalım isterseniz. Birkaç gelişmeye bakalım sadece bu bile bir fikir verecektir. Örneğin eskiden millet gerçekten dindardı ama bunu göstermek için yarışmazdı. Ramazanda her ev bir şenlik yerine dönerdi. Minicik çocuklar bile oruç tutma yarışına girerdi ama kimse görgüsüzce dev iftarlar vermeye kalkmazdı. Hepimizin evinin başköşesinde mutlaka bir Kuran’ı Kerim asılı dururdu. Kredi kartları, banka kredileri falan yoktu, maaşlar bankaların ATM’lerinden değil, muhasebecilerin elinden nakit olarak alınırdı. Nasıl olurdu bilemem ama ayın sonuna kadar cebimizde nakit para kalırdı. Bereketliydi yani. Kimse de “ah vah” etmezdi, ki zaten o da ayıp karşılanırdı. Namusluydu herkes. Devlet işlerinde rüşvet alanların olduğu bilinirdi de namusluluk en büyük erdemdi yine de. Köylü kurnazlığı ile milleti ketenpereye getirmek isteyenlerin hep dini kullandıklarını da bilirdi bu millet ve şimdiki gibi prim vermezdi, vakur biçimde önüne bakar yürür giderdi.  Entelektüel bir birikim vardı. Bilgisayardı, internetti falan da olmayınca gençler çok okurdu. Tartışırdı herkes arasında. Münazara diye bir şey vardı okullarda örneğin. Tartışma kültürünü ve ne olursa olsun bir fikri doğru dürüst savunmanın ne kadar önemli olduğunu öğrenirdik. Herkes daha samimi, daha naifti. Saygı önemliydi. Şimdi tuhaf gelebilir ama büyüklerin yanında sigara içilmez, bacak bacak üstüne bile atılmazdı. Otobüste büyüklere yer verilirdi. Soran, merak eden bir millettik. Modaya uyardı Türk insanı. Mini eteği de giyerdi. Askısız bluzla da sokağa çıkardı, şortla da gezerdi. Bir lokantada içki içmekten korkmazdı, o zamanlar kahvelerde bile bira satılırdı, sarhoş olanlar vardı ama şimdiki gibi aptalca kavgalar olmazdı. Magandalar yine vardı ama onlar bile haddini bilirdi. Hele şimdiki gibi cebindeki tomar tomar doları ortaya saçan maganda hiç yoktu. İnsanlar çalışırdı, çünkü fabrikalar vardı, paradan para kazanmayı erdemsizlik olarak görürdük, avantadan zengin olmak ayıptı. Mütevazılık önemliydi. “Ben ben” diye ortaya atılana garip bakılırdı, zenginlik gizlenirdi, özellikle Anadolu’da kentlerin en zengin ailelerinin çocuklarıyla en fakirlerin çocukları yan yana otururdu, beyaz yakalı siyah önlük giyerlerdi aralarındaki farkı göremezdiniz. Şimdi “Yeni Türkiye olduk, artık hiçbir şey eskisi gibi değil” diye övünenlere bir bakın. Ahlak, namus, vicdan, erdem, samimiyet, vakar, mütevazılık, samimiyet, güvenirlilik göremezsiniz. Çünkü “Yeni Türkiyeciler” için paradır önemli olan, istismardır, gösteriştir, görgüsüzlüktür, banalliktir, düzeysizliktir, bilime, sanata, yaratıcılığa, kültüre, zarif yaşamlara karşıtlıktır. Kısa yoldan “aslında çağın yüzlerce yıl gerisindeler” diyeceğim ama yüzlerce yıl öncesinin erdemlerine, hasletlerine bile sahip değiller ki. Bu geçmişe de hakaret olacaktır.

KOMİK

Bu pazarın duvar yazıları


Mizah yazarı İbrahim Ormancı bu hafta da aforizmalar göndermiş. Ben de sizler için bir demet seçtim:

Stil sahibiyim. Sürekli pestilim çıkıyor.

* * *

Eskiden sadece AKLA ZİYAN şeyler oluyordu. Şimdi HALKA ZİYAN şeyler oluyor ülkemizde.

* * *

Taksim’e saksı içinde ağaçlar yerleştirilmiş. Saksıyı çalıştırıp bu dahiyane fikri gerçekleştirenlere müteşekkiriz.

* * *

Kimi “Kaybedenler Kulübü” üyesidir. Kimisi de “Haybeden Yaşayanlar Kulübü” üyesi.

* * *

Senin aşkın balon imiş sevgilim. Karikatür balonu.

* * *

Sezar öldü. Kazın bir mezar.

* * *

Şu ÜÇ kuruşluk dünyada benzinin litre fiyatı 11 kuruş artmış. Kimin umurunda?

* * *

Kayserili M.K çeyrek altın taktığı komşu kızın ailesine mektup yollayıp “Oğlum 38 yaşına geldi evlenmiyor. Size taktığım çeyrek altını iade ederseniz memnun olurum” diye mektup yollamış. Sanırım , kayış  tamamen koptu bu necip millette.

* * *

Geçti dost kervanı. Yalnız bulup yağmalama beni.

* * *

Mısırlı kadın şarkıcı Şirine Abdülvahab, bir konserinde Nil Nehri’nin suyuyla ilgili bir şaka yaptığı için 6 ay hapis cezasına çarptırılmış. Bu haberi okuyunca hâlâ Müslüman ülkelerin neden geri kaldığı konusunda kafa yormak isteyen var mı?

* * *

İsmail Dümbüllü demiş ki “Hayatta beni tek bir kişi anladı, O da yanlış anladı.” Ahhh ahhh; beni de herkes anladı, anlamazlıktan geldi.

* * *

Ben düz insanları takdir ederim yalnızca. Ana-avrat düz gidenleri değil.

* * *

Et bulamazlarsa, pastırma yesinler diyen bir devlet adamımız olsa ne denli güzel olurdu be.

* * *

Karagöz ve Hacıvat’ı günümüze uyarlasak şöyle dememiz gerekirdi. Paragöz ve Hacıağa.

* * *

Eskiden diyorum ne güzeldi… Burjuva idik, lümpen idik, maraba idik, hatta proletarya olduklarını iddia edenler bile aramızda mevcuttu. Şimdiyse ne olduğumuzu söylemeye dilim varmıyor.

* * *

Bilim ilerledi diyorlar. Yalan. Rüzgarlı havada ters dönmeyen bir şemsiye üretilmedi daha.

* * *

Hatasız kul olmaz olmasına ama... Seninki de yalama oldu be usta.

* * *

Akıllı telefon icat oldu, muhabbet bozuldu.

* * *

Ben esmeri fındık ile ben esmeri fıstık ile ben esmeri badem ile beslerdim. Kilo alınca terk ettim.

ÇOK GÜLDÜM

Bu hafta da üç fıkra


Yıldırım Tuna’dan bu pazar için gelen üç fıkrayı sizlerle paylaşıyorum;

İyi Haber

Avukat müvekkiline “Sana bir iyi bir de kötü haberim var!” demiş. “Kötüyü önce söyle!” demiş adam...
“Kan tahlili sonuçların geldi.. Cinayet mahallinde bulunan katile ait DNA’lar tamamen sizinkine uyuyor!” Adam “Oh! Aman Tanrım. Hayır! Bunun sonu direkt idam!” demiş “Peki iyi haber nedir?” Avukat gülerek cevaplamış; “Abi kolesterolün sadece 140! Şahanesin.”

Gerçekten Becermişler

İki küçük kız ellerinde oyuncak bebekleri, parkta oynuyorlarmış. “Ne güzel bebeğin var!” demiş biri ötekine, “Nereden ve kaça aldın?” Arkadaşı “Annem süpermarketten 30 dolara almış..!” diye cevaplamış ve hemen o da sormuş. “Seninkini nereden ve kaça aldınız?” Diğeri “Bizimki oyuncakçıdan alındı ve aksesuarlarıyla 25 dolara mal oldu!” demiş. O sırada pusetteki gerçek bebeğiyle genç bir anne gelmiş oturdukları banka. İki küçük kız gerçek bebeği görünce...
“Oooo!” ve “Aaaa!” ların arasında gerçek anneye sormuşlar; “Sizin bebeğiniz kaça maloldu!” diye. “Tüm kontrollerle 5 bin dolara!” demiş anne. Şaşırmış iki küçük kız.. Anne az sonra bebeği ile uzaklaşınca kızlardan biri ötekine dönüp, “Biliyor musun?” demiş, “Bana sorarsan bunu gerçekten becermişler!”

Devam Et

Sokak serserisi, orta yaşlı bir kadını karanlık bir sokakta apartman girişinde sıkıştırıp parayı saklaması muhtemel yerleri, sutyeninin, kilodunun içerisini dakikalarca elleriyle yoklayarak para aramış. “Para falan yok!” demiş kadın “Ama bir müddet daha böyle aramaya devam edersen sana yüklü bir çek yazarım!”