Sağlıkta şiddeti önlemeye dönük düzenleme olarak sunulan ancak KHK ile ihraç edilen doktorların yaşamını güçleştiren maddeyle öne çıkan yasa yaşadığımız bir gerçeğin altını tekrar çizdi.
OHAL’in kaldırılması yalnızca kağıt üzerindedir. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen ve 2 yıl boyunca yedi kez uzatılan OHAL, 4 ay önce  resmen kaldırılsa da zihniyet ve uygulamada olanca ağırlığıyla sürmektedir. Böyle olacağı öngörülüyordu elbette. Resmi OHAL düzeninde kriminalize edilen, sistem dışına itilen, dışlanan kamu görevlilerinin, OHAL kalkınca bir anda hukuka ve adalete erişmesi beklenmiyordu.
OHAL KHK’leriyle “sivil ölüm”e mahkum edilip AKP’li bir ilk başkanının “Ağaç kökü yesinler” diyebildiği  KHK’li kamu görevlilerine, siyasi iktidarca ve üstelik  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde reva görülen hayat, hukukun ve insanlığın en temel, en asgari ilkelerini dahi umursamıyor.
TBMM’de görüşülen sağlığa dair torba yasaya “Ölümü gösterip sıtmaya razı etti” demek bile yeterli gelmiyor. İlginç bir oyun oynanıyor adeta.
Önce ihraç edilmiş doktorların özel hastanelerde çalışmasını tamamen yasaklayan, tepkiler yükselince bundan vazgeçip tuhaf ötesi bir “tazminat” uygulamasıyla para karşılığı iş yapabilme hükmü getiren, bu da büyük tepki alınca vazgeçip, özel hastanelerde çalışma hakkını yeniden “bahşeden” ama bütün bunların toplamında KHK’yle ihraç edilmiş doktorların uğradığı temel hukuksuzluğu gidermek şöyle dursun, kalıcılaştıran bir maddeden söz ediyoruz.

DAMGALI, GÜVENCESİZ YAŞAM

KHK ile ihraç edilmiş bir hekim olan HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu, KHK’yle ihraç edilmiş doktorların 2 yıl 4 aydır zaten özel hastanelerde çalışabildiğini, bakanlığın bu konuda genelge çıkardığını anımsatıp, “Ne oldu da böyle bir yasaklama getirildi? Ben bunu bakan yardımcısına da bakana da sordum, cevap veremediler?” diyor.
Aynı şekilde yine KHK’yle ihraç edilmiş bir diğer milletvekili hekim, Saadet Partili Cihangir İslam ise TBMM kürsüsünde ihraç edilen doktorlar için getirilen 450 gün bekleme süresinin nedenini ve anlamını sorarak “Sizin kafanızda sanki her şeyin bir fiyatı var. Dışarıdan böyle görünüyorsunuz” diyor

130 BİN KAMU GÖREVLİSİ DAHA VAR

Hekimlerin Türk Tabipleri Birliği (TTB) gibi bir meslek örgütünün olması, bu hukuk ve insanlık sorununa dair seslerin TBMM’ye ulaşmasını kolaylaştırıcı bir etki yarattı. Ancak bu OHAL düzeninde doktorlar dışında KHK’yle ihraç edilen akademisyen, öğretmen ve diğer mesleklere mensup 130 bin civarında kamu görevlisi olduğunu unutturmamalı.
Bir rakam olarak hızla telaffuz edilebilen 130 bin kişi özel sektörde de iş bulamadığı, buldukları anda patronlara gelen telefonlar yüzünden pazarcılık, hamallık, inşaat işçiliği, seyyar satıcılık yapmak zorunda kalan, mahkeme kararına dayanmayan idari işlemlerle mesleklerinden koparılmış yurttaşlar ve onların aileleri demek.
Dr. Kerem Altıparmak’ın aktardığı şu bilgi durumun ne kadar iç karartıcı olduğunu da belgeliyor:
“Anayasa Mahkemesi istatistiklerine göre başlangıçtan 30 Eylül’e kadar toplam 161 bin 84 başvuru karara bağlanmış, bunların sadece 2801’inde ihlal bulunmuş. Bu ihlallerin de 1819’u makul sürede yargılanma hakkı. Bu rakamı da çıkardığınızda AYM başvurunuzda başarı şansınız yaklaşık yüzde 1 veya altı.”
KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerinin başvurup sonuç alabilecekleri etkili hukuk yollarının işlememesi hukuksuzluğu derinleştirirken, güvencesiz yaşamların artmasıyla toplumsal yarayı da büyütüyor.