Bu aralar Rusya ile Ukrayna arasında yeniden savaş tamtamları çalıyor. Görüntüde gerilimin kaynağı Kırım açıklarında üç Ukrayna gemisi ile Rus Donanması arasındaki fiziki temas olsa da asıl sorun Doğu Ukrayna’da yaşanıyor. Yani Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna topraklarında.

Yakından ilgilenenler hatırlar. Çatışmalar, NATO, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların devreye girmesi ile kontrol altına alınmıştı. Minsk’te imzalanan protokol çerçevesinde de ateşkes ilan edilmişti. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) da bir Özel Gözlem Görevi oluşturmuştu. Bu birimin başına da hem Ukrayna hem Rusya ile iyi ilişkileri olan Türkiye’den bir diplomat, Büyükelçi Ertuğrul Apakan getirilmişti.

Apakan, bizim Hariciye’nin en üst makamı olan Müsteşarlık koltuğunda oturmuş, yıllarca Kıbrıs sorununun çözümü için çalışmış önemli bir diplomat.

12 Kasım’da BM Güvenlik Konseyi’ne telekonferansla verdiği kapsamlı brifingini dinledim. 430 bin kişinin yerlerinden olduğunu, kışın yaklaştığını ve ciddi ateşkes ihlallerinin sürdüğünü anlattı. Apakan’ın verdiği bilgilere bakınca, görev gücünün tam anlamıyla bir “ateşten gömlek” giydiğini hissettim.

Apakan’ın görev süresi kısa süre sonra bitecek. Son durumu öğrenmek için Büyükelçi Apakan’a ulaşmaya çalışırken yeni bir detay öğrendim. Türkiye o zor görevin başında olma konusunda tavrını sürdürmüş ve Apakan’ın yerine başka bir Türk diplomatı önermiş: Büyükelçi Halit Çevik.

Eski Şam Büyükelçisi olan Halit Çevik, Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu’dan sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevinden sonra Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi olmuştu. Hem Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna ile ilişkileri, hem Büyükelçi Çevik’in deneyimi, görevi Büyükelçi Apakan’dan devralmaya yetecek gibi görünüyor.

NATO Meclisi’nden “Onur Yürüyüşü” eleştirisi


NATO aslında askeri bir ittifak. Ancak, NATO Parlamenterler Assamblesi, bu askeri ittifakın siyasi ayağını oluşturuyor. Üye ülkelerin parlamentolarından temsilcilerin katılımıyla oluşan Assamble, düzenli toplantılar yapıp, bünyesinde oluşturduğu komitelerle değişik konulara parmak basıyor.

“Güvenliğin Sivil Boyutu Komitesi” de bu komitelerden biri.

Kanada’da yapılan son toplantılarda, bu komite “Karadeniz Bölgesi’nde İnsan Haklarını ve Demokrasi’yi Teşvik” konulu bir rapor kabul etti. Alman raportör Ulla Schmidt’in imzasını taşıyan 23 sayfalık raporu okuma fırsatım oldu. Raporda, Türkiye’ye tam 14 paragraf ayrılmış. Önce 15 Temmuz 2016 günü yaşanan hain darbe planının başarıya ulaşması halinde bölge güvenliği açısından çok büyük sorunlar doğuracağını ve bir iç savaşı tetikleyeceğini vurgulayan Raportör, Türkiye’de bütün siyasi partilerin ve NATO müttefiklerin birlikte hareket ederek bu girişimi kınadığını işaret etmiş. Ancak daha sonra “ama” diye başlamış ve eleştiri paragraflarını sıralamış. HDP’li 12 milletvekilinin tutuklanması, HDP’nin elindeki 103 belediyenin 82’sine kayyum atanması, Osman Kavala ile KESK yöneticisi Elif Çuhadar’ın tutuklanması gibi konuları alt alta sıralayan Schmidt, LGBT’nin “onur yürüşü”nün engellenmesini de gündeme taşımış.  Raporda, Papaz Brunson davasından, doların yükselmesine, medyadaki tek seslilikten yargı bağımsızlığına, Türk-Amerikan ilişkilerindeki olumsuz seyirden, kürtaj tartışmalarına ne ararsanız var.  Raporun konuşulduğu komite toplantısında TBMM’yi temsilen eski Dışişleri Bakan Yardımcısı AK Parti Milletvekili Ahmet Yıldız ile İYİ Parti Milletvekili Muhammed Naci Cinisli’nin bulunduğunu öğrendim. O ifadelerin rapora girmesini engelleyemediklerine göre, müttefikleri sadece askeri alanda değil siyasi alanda da Türkiye’yi yalnız bırakmış görünüyor.

Kaşıkçı siyasetin gündeminden düşüyor mu?


Yaklaşık 2 ay önce Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı gündemden düştü mü bana mı öyle geliyor?

Birkaç vicdanlı gazeteci, insan hakları aktivisti vahşi cinayetle ilgili fikri takibe devam ediyor, gelişmeleri duyurmaya çalışıyor ama hükümet seviyesinde 10 gün önceki kararlılık ve gür sesi pek duyamıyoruz.

Oysa bir çok gelişme yaşanıyor, güvenlik/istihbarat birimleri çok önemli bilgilere ulaşıyor.

Örneğin, İstanbul’daki Suudi Konsolos ile Veliaht Prens Salman’ın danışmanı Kahtani arasında arasında geçen konuşmaların kaydı...

Ya da Kahtani ile Veliaht Prensin koruması Mutreb arasında geçtiği belirtilen konuşmanın kaydında üçüncü bir kişiden gelen, Kahtani’ye talimat veren sesin analizi.

Ya da Yalova’da polis tarafından aranan villa gibi, katiller tarafından ziyaret edilen, hatta cesedin saklanma ihtimali olan evlerle ilgili çemberin daraltılması.