Bir kaç yıl önceydi.AK  Parti hükümetlerinde en uzun süre bakanlık yapmış isimlerinden biri ile sohbet ediyorduk. Üç dönem kuralına takıldığı için kabine dışında kalmıştı. Başarılı bulunan icraatlarını anlatmak için gittiği ülkelerden biri de  ABD’ydi. Bize izlenimlerini aktarıyordu.
“ABD aslında öyle insan hakları falan konusunda demokratik bir yer değil. Polisin elindeki yetkiler, zanlılara muamele, kurallarla ilgili yaptırımlar bir çok ülkeden daha ağır ve antidemokratik” dedi.
Bunları ABD seyahatlerimde şahsen ben de gözlemlemiştim.
“Bunlara rağmen, ABD’nin demokratik bir ülke gibi algılanmasının tek nedeni ifade özgürlüğüdür. Gazeteler, televizyonlar her türlü görüşü dile getiriyorlar.” diye devam etti.
Geçenlerde bir işadamı ve bir hekim ile sohbetteydik. İşadamı, “İfade özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu şu günlerde anladım. Daha önce farkında değildim” yorumunu yaptı.
Nasıl anladığını sordum.
Önce Türkiye’nin en büyük müteahhitlerinden birini örnek verdi. Ankara’da çok önemli kamu kuruluşlarının inşaatlarını yapan o şirket Başkent’teki şantiyelerinde işçi sayısını yarıdan fazla azaltmış. Sektörden başka bir arkadaşının kapattığı şantiye ve çıkardığı işçi sayısını ekledi. Sonra piyasadan söz etti.
Nereye varacağını çok merak ediyordum.
Sözlerini şöyle bağladı:
“Konkordato ilan eden edene. Kimse hakkedişlerini alamıyor, tahsilat yapamıyor. Ancak hiç kimsenin bunlardan haberi yok. Tersine her gün ekonomide müjde haberleri çıkıyor. Artık hiçbir yerden doğru haber alamıyoruz.”
Eminim (hangi partiye oy verdiğinden bağımsız bir şekilde) bir çok yurttaştan benzer cümleler duyuyorsunuzdur.
Medyadaki tek sesliliğin doğal bir sonucudur bu.
Bir çok medya kuruluşu izleyici kaybederken, Fox TV ana akım, Halk TV de muhalif bir kanal olarak izlenme oranlarını artırıyor. İki kanal da toplumdaki önemli bir ihtiyacı karşılıyor, adeta soluk borusu oluyor.
Fox TV’deki haber kuşaklarının, dizileri geride bırakan yüksek izlenme oranının altında, vatandaşın gündelik yaşamda karşılaştığı gerçekleri, bir kitle iletişim aracından duyma arzusu yatıyor. Hakkını arayan bir işçinin, yüksek su faturasına karşı mücadele eden bir yurttaşın, şeker pancarı tarlada kalmış bir çiftçinin kendi sorununu o ekranda gördükten sonra “sesimiz oldunuz” sözleriyle teşekkür etmesi boşuna değildir.
Lafı dolandırmaya gerek yok. RTÜK’ün Fox TV ve Halk TV’ye verdiği orantısız cezalar, o son soluk borularını da kesmeyi hedefliyor.
Hükümeti destekleyen kanallarda insanları hain ilan eden, hedef gösteren, kelle koparmaktan söz eden, hakaret içeren yayınlara seyirci kalan bir kurulun, söz konusu Fox TV ve Halk TV olunca ceza listesini en üst sınırdan açması objektiflikten uzak, partizanca bir tutumdur.
Bir başka unsur da ceza konusu sözlerin, zaten yargıya yansımış olması.
Bir yayının ardından, bir taraftan yargı, diğer taraftan RTÜK ile hem kişileri, hem kurumları ağır cezalar ile köşeye sıkıştırma çabasının adı olsa olsa “çifte kavrulmuş ifade özgürlüğü” olur.
Bu çifte standartlı kararlara imza atan RTÜK üyeleri için, gün bittiğinde başlarını yastığa iç huzuruyla koymaları, ne kadar zor olsa gerek!

İmamoğlu, Tekin’in desteğini kazanmalı


CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu bugün tanıtım toplantısının ardından fiilen sahaya inmiş olacak. Kendisiyle yaptığımız sohbeti aktardığım yazımla ilgili çok geri dönüş aldım.
Mesajların genelinde bir kredi açma eğilimi ve tanıma arayışı hakimdi. Ancak, bir çok insan da Karadenizli olması meselesini öne çıkarıp, özellikle Kürt kökenli vatandaşların yoğun yaşadığı ilçelerden nasıl oy alacağını soruyordu.
Bu konuyu kendisine sorduğumda etnik kimlik ayrımı yapmaksızın herkesten oy alacağını vurgulamıştı.
İstanbul’da en fazla Kürt seçmen oyunun Gürsel Tekin ile alınacağını, aday adaylığı sürecinde kendisini görmezden gelmeye çalışan Kemal Kılıçdaroğlu da Canan Kaftancıoğlu da biliyordu.
Dün, Gürsel Tekin’e Ekrem İmamoğlu’nun seçimi alabilmesi için neler yapması gerektiğini sordum. İstanbul’da 7 milyon insanın 300 mahallede yaşadığına dikkat çekti ve CHP’nin bu mahallelerdeki oyunun sadece 1 milyon 200 binde kaldığına işaret etti. “O 300 mahalleden en az 3 milyon oy almazsak kazanma potasına giremeyiz” dedi.
2009 yerel seçimlerinde CHP’nin İstanbul’da kaç ilçe alacağını sokaktaki gözlemlerinden yola çıkarak doğru tahmin eden Tekin, 2019 yerel seçimlerinde demografik yapı dikkate alınarak iyi bir aday ve doğru meclis üyelikleri stratejisi izlediklerinde Çekmeköy, Sancaktepe, Beykoz, Üsküdar, Eyüp, Fatih, Beyoğlu, Bayrampaşa, Esenyurt, Bahçelievler, Başakşehir ve Küçükçekmece’nin de rahatlıkla alabileceklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu ve CHP İstanbul teşkilatının, aylarca sokak sokak çalışan ve sokaktaki karşılığı aleni bir şekilde gözlenen Gürsel Tekin’i görmezden gelmeyi sürdürmek, kendisini dışlamak yerine yanlarına almaları, Ekrem İmamoğlu kampanyasına büyük katkı sağlayabilir.