Ankara’dan ayrıldığımızda gri ve yağmurlu bir hava vardı. İzmir’e indiğimizde ise bizi güneşli güzel bir gün karşıladı.

Hürriyet Yazarı Ertuğrul Özkök’ün annesi Hafize Özkök’ün cenaze töreni için Alsancak Hocazade Camii’ne geçtiğimizde, Özkök ailesini yalnız bırakmayan kalabalık bir İzmirli grupla karşılaştık. Sedat Ergin, Deniz Sipahi, Kanat Atkaya gibi Hürriyet yazarlarının yanısıra, İzmir siyasetinin önde gelenleri de cenaze töreni için gelmişti.

Bir ara kulağında telsiz olan korumaları görünce, “cami avlusunda bir Bakan ya da üst düzey bir güvenlik yetkilisi var” diye düşündüm. Bir süre sonra yanımızdan eski Ekonomi Bakanı, AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi yanımızdan geçti ve Özkök Ailesine başsağlığı diledi. O sırada CHP İzmir Büyükşehir aday adaylarından Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ve AK Parti’nin adaylık teklifini kabul etmeyen İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener ile sohbet ediyorduk.

Soyer, hedefinin İzmir’in demokrasisiyle, kültürüyle, siyasetiyle Türkiye’yi dönüştüren ve dünya çapında saygınlığı olan bir kente dönüşmesi olduğunu anlatıyordu.

Karşılaştığım bir başka İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur’du.

İnsanların toplu olarak bulunduğu bir alanda haliyle en çok CHP’nin Büyükşehir adayının kim olacağı ve ne zaman açıklanacağı konuşuluyordu.

Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gazetecilerle sohbetinde 4 Ocak’taki CHP Parti Meclisi toplantısından sonra İzmir’in de açıklanacağını söylediğine dikkat çekiliyordu.

Sonrasında sokaklarda da biraz vakit geçirdik.

Hem cami avlusundaki kalabalıktan, hem sokaklardan gördüğüm, Habertürk Yazarı Nagehan Alçı’nın, babası Nurettin Soyer ile ilgili yazısı sayesinde, İzmirlilerde biraz “Yıpratma kampanyası başladığına göre Tunç Soyer’in adaylığı kesinleşti” görüşü benimsenmiş.

MHP teşkilatına yakın bazı yerel gazetelerde de “Babasını da sevmezdik” başlıkları dikkatimi çekti.

Akşama doğru Büyükşehir Belediyesi’ne de uğrayıp Ankara Çankaya’dan tanıdığım Genel Sekreter Buğra Gökçe’yi  ziyaret ettim. Adeta dosyalara gömülmüştü.

Sonrasında Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile de görüştük.

Belediyenin iki önemli isminden anladığım; Ekonomik kriz, bütün Türkiye’de olduğu gibi İzmir’i de etkiliyordu. Büyükşehir Belediyesi, seçim öncesinde, krize, dolayısıyla da Ankara’dan kapanan musluklara rağmen, mevcut projeleri devam ettirmek için büyük çaba harcıyordu.

Başkan Kocaoğlu, Mayıs ayında (yerel seçimlerden sonra) memleketi Tokat’ın yaylalarında geçirmek istediği bir aydan söz etti. 50’li yıllardan beri, bir çocuk olarak girdiği siyasetin nasıl yorucu olduğunu örnekleriyle anlattı. Biraz da veda ziyaretlerinden söz etti. AK Partili bir belediye olan Ödemiş’te halkın kendisine gösterdiği ilgiden çok etkilenmişti. “Ödemiş’i de Kemalpaşa’yı da alacağız” dedi. “Bizi bırakma gari” sloganlarını hatırlatıp “yoksa aday mı olacaksınız” diye takıldım. Aday kim olursa olsun, seçimlerde CHP’nin başarılı olması için çaba göstereceklerini ifade etti.

Kocaoğlu, üç dönemdir İzmir’i yöneten bir isim olarak İzmir’deki oyu, CHP’nin oyundan yüksek olan nadir isimlerden biriydi. Aday olduğu dönemlerde MHP’nin güçlü olduğu yerlerden de oy alıyordu.

Çarşı-Pazar dolaşırken şunu gördüm ki CHP seçmeninde tepki yüksek. “İzmir’i cepte görüp ağırdan almasınlar, yanlış aday çıkarmasınlar” diyen çok fazla İzmirli gördüm. Bir İzmirli, milletvekillerinin bile dışarıdan geldiğini anımsatarak, İzmir dışından bir adayın çok tepki çekeceğini söyledi.

Bir çok insan, AK Parti adayı Zeybekçi’nin bir önceki yerel seçimlerde AK Parti adayı olan Binali Yıldırım’dan daha fazla oy almasının imkansız olduğunu söylüyor ama bu kez MHP desteği firesiz olursa İzmir’in bıçak sırtında olacağını savunuyordu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu aday belirlerken Kocaoğlu’nun fikrini alır mı bilmiyorum. Ancak, “nasıl olsa kazanırız” der ve ağırdan alırsa, hele bir de İzmirlilerin tepkisini çekecek bir aday atarsa, partisi İzmir’de zor bir seçim geçirebilir.