Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin görüşmesinden hemen sonra AK Parti’de Ankara için Mehmet Özhaseki, İzmir için Nihat Zeybekçi tebrikleri kabul etmeye başlamıştı. İkisine de tebligat en üst düzeyde yapılmıştı.

Oysa, İstanbul adayı olarak duyurulan TBMM Başkanı Binali Yıldırım, yoğun bir program nedeniyle İzmir ile İstanbul arasında mekik dokuyordu ve henüz resmi bir tebligat yoktu. 21 Kasım 2018 Çarşamba gününe İzmir’de başlamış, gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yerine bir toplantıya katılmak için İstanbul’a geçmişti. Devam etmekte olan uluslararası toplantı için bu sabah yeniden İzmir’e dönmesi bekleniyordu.

Kurtulmuş ve Çelik Yıldırım’ı zor durumda bıraktı


İstanbul adayı ile ilgili ilk açıklamayı AK Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş yaptı. Kurtulmuş, gün içinde TRT’de gazeteci Yaşar Taşkın Koç’un sorularını yanıtlarken isim vermeden Ankara ve İstanbul adaylarının kesinleştiğini söyledi.

Henüz Erdoğan ile İstanbul adaylığı konusunda bir görüşme yapmayan Yıldırım, Kurtulmuş’un bu açıklaması nedeniyle zor durumda kaldı. Çünkü, daha önce ismi konuşulmuştu ve Kurtulmuş’un açıklaması “Yıldırım kesinleşti” olarak yorumlanmıştı.

Erdoğan-Bahçeli görüşmesi tamamlandıktan sonra da (akşam saatlerinde) AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik kamera önüne geçti ve Ankara, İstanbul, İzmir’in de aralarında bulunduğu bir çok ilin başkan adayının netleştiğini ve Cumartesi açıklanacağını duyurdu.

Bu gelişme yaşanırken de Yıldırım henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuyu görüşmemişti ve son nokta konulmamıştı.

Başbakanlık, TBMM Başkanlığı yapmış, partinin en güçlü ikinci ismi olmuş biri olarak Yıldırım’ın İstanbul adaylığına sıcak bakmadığı biliniyordu. “Yatırımlardan Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcılığı” gibi bir görevi tercih edebilirdi.

Daha Cumhurbaşkanı ile görüşmeden, son kararını bildirmeden, MHP’nin tavrı tam netleşmeden, hatta rakipleri dahi belli olmadan aday ilan edilmesi, kendisi için bir çeşit “emrivaki” olmuştu. Bu da Yıldırım için sıkıntılı bir durum yaratmıştı.

Protokol sorunu konuşuluyor


AK Parti Kulislerinde dün Yıldırım’ın adaylığı ile birlikte seçilmesi halinde ortaya çıkacak protokol sorunu da konuşuluyordu.

“01” plakalı TBMM Başkanlığı, “O2” plakalı Başbakanlık koltuklarına oturmuş bir siyasetçinin İstanbul protokolünün 7. Sırasında  olan bir görev için aday olması gerçekten ilginç bir durumdu. Şöyle bir manzara düşünün: Yıldırım, Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş ve bir devlet töreninde, İstanbul Valisi’nin, İstanbul milletvekillerinin, hatta İstanbul Garnizon Komutanı olan generalin arkasında duruyor.  Bir AK Partili, protokol sorunu tartışılırken “bırakın böyle detayları, gerekirse bir formül bulunur, protokol değişir” dese de Yıldırım’ın bu meseleyi çok önemsediğini gözlemliyorum.

(Bu arada bu yazdıklarımdan yola çıkıp “kazanacağını peşin peşin ilan mı ediyorsun” diye tepki gösterebilirsiniz ama yazdıklarım, benim görüşüm değil, AK Parti’de konuşulanlar.)

Chırac’ın yolu mu öneriliyor?


Bu aşamadan sonra Yıldırım’ın adaylığı reddetmesi söz konusu olur mu?
Sanmıyorum.
Yakında protokol konusunda hem Yıldırım’ı hem kamuoyunu bu duruma hazırlamak için şu cümleler kurulabilir:
“Fransa Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da 1974-1976 arasında başbakan idi ama 1977’de Paris Belediye Başkanı seçildi. Üstelik 1995’e dek görev yaptı ve sonunda ülkenin Cumhurbaşkanı oldu.”

Bu ifadeye, “Fransa’daki Başbakanlık ile Yıldırım’ın üstlendiği Başbakanlık görevi arasında dağlar var” karşılığını vermek mümkün.

O zaman da Yıldırım’ın tereddütlerini gidermek için şu üç unsur öne çıkarılabilir:

- İstanbul’u kaybetme kaygısı.

- 2024’teki yerel seçimleri güvence altına alma hedefi.

- İstanbul’da öne çıkıp Erdoğan’dan sonra Cumhurbaşkanlığı için en güçlü aday olma ihtimali.

Görüyorsunuz ya...

AK Parti cenahında denklem çok bilinmeyenli ve son derece karışık. Yarın da muhalefet kanadına bakalım.