Ekonomi yazarıyız ya, bugünlerde iş âleminden kimle karşılaşsam “ne olacak bu ekonominin hali?” diye, sohbete soru sorar gibi başlayıp, kendi öngörüsünü bana teyit ettirmeye çalışıyor. Genel olarak bir kriz beklentisi var. Gerekçe olarak da, döviz borçlusu şirketlerin, TL’ nin değer kaybı yüzünden borç ödemekte acze düşecekleri (daha doğrusu çoktan düştükleri) gösteriliyor. Borçlarını ödeyemeyen çürük veya yarı sağlam reel sektör firmaları yüzünden, sağlamlar bile “domino etkisiyle” zincirleme bir şekilde acze düşecekmiş. Bu nakitsizlik (insolvency) pratikte iflas (bankruptcy) gibi bir etki yaratacaktır. Bu sebeple de aktif kalitesi bozulan bankaların çökmeleri kaçınılmazdır deniyor. Al sana nur topu gibi önce bir mali, ardından da iktisadi kriz.  Yani en az iki çeyrek yıl üst üste milli gelir azalması ve işsizliğin artması. (Bu sonucu IMF öngörüyor mu? Hayır.)

KRİZDEN NASIL ÇIKILIR

Yukarıdaki kriz tahlilinde bir mantık hatası yok. Hatırlanırsa yakın geçmişte yaşadığımız krizler de böyle bir sebep-sonuç zinciri içinde oluşmuştu. Zaten Türk ekonomisi “Revalüasyon (TL’nin değer kazanmasıyla) coşar, devalüasyonla (TL’nin değer kaybetmesiyle) da çöker”. Osmanlı’dan beri yerli ve milli ekonominin kriz diyalektiği bu olmuştur. Peki, sonra ne olur? Devalüasyon, geçmiş dönemdeki sürdürülemez revalüasyonu düzeltir. Yani birinci sebep, kendiliğinden zail olur. Devalüasyonu izleyen enflasyon, mali servetler üzerinde bir “varlık vergisi” ve kazanç ve ücretler üzerinde de müterakki oranlar dolayısıyla ek bir “gelir vergisi” artışı yaratır. Üstelik ithalatta alınan vergiler, yükselen döviz kurlarıyla kendiliğinden artar. Yani birincil bütçe dengesi zahmetsizce oluşur. TL’li kamu borçları nominal olarak aynı kaldığı halde, artan enflasyon sayesinde milli gelir nominal olarak büyüyeceği için “Kamu Borcu/GSMH” oranı cebirsel olarak düşer. Ödenen faizler de negatif olunca Hazine “operatif bütçe fazlası” verir.  Yani maliye politikası “sıkılaştırılmış” olur. Geriye IMF veya bankerlerle “döviz desteği” anlaşması yapmak kalır. O da olunca kriz biter.

KAZAN BUHAR KAÇIRIYOR

İş idaresinden anlayan iktisatçı azdır. Ama bundan da az bulunan nebat, iktisattan anlayan işadamıdır. İşadamı, hadiseyi kendi çıkarlarının “dar çerçevesi” içinde yorumlar. İktisatçı ise, olaya  “bütünsel” bakar. Yani bu sorun hangi bütünün parçasıdır diyerek “büyük resmi” görmeye çalışır. Döviz fiyatı arttıkça, işadamlarını karalar bağlıyor. Kur farkı beni batıracak diye dövünüyorlar. Halbuki artan döviz fiyatları, daha büyük oranlı bir devalüasyonu önlüyor. Yani kazan buhar kaçırdığı için, büyük patlama tehlikesi azalıyor. Belki de “iktisadi kriz” çıkma ihtimali böylece azalıyor.

Son söz: Buhar firar vanası çalışmazsa, kazan patlar.

sozcu-banner-1