Yazının başlığı olarak kullandığım bu üç kelimelik ifade, VKV’nin (Vehbi Koç Vakfı) Vehbi Koç Ödülü’nü ne amaçla verdiğini anlatan cümledir. VKV’nin, arasında Koç Üniversitesi gibi dev bir projenin bulunduğu çok sayıda eseri vardır. Vakıf denen kurum, servetinin bir kısmını sosyal amaçlara vakfeden kurucuya, dolaylı veya dolaysız, en küçük bir parasal menfaat sağlamayan bir tüzel kişiliktir.

VKV böyle bir kurumdur. Ancak bu ahlaki kurala sadık kalan vakıf sayısı çok azdır. Vehbi Koç Ödülü; eğitim, kültür ve sağlık alanlarında, sıra dışı başarılı kişi veya kurumlara verilmektedir. Bu ödüle lâyık görülmek (parasal olarak 100 bin dolar) her fâni için gurur vesilesidir. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen bu yıl verilen 17’nci ödülün sahibi oldu. Profesör Büyükerşen’in ödüle layık görülmesinin gerekçesi olarak “Açık Öğretim Üniversitesi” kurulmasında oynadığı öncü rol, Eğitim Gönüllüleri Derneği’ne yaptığı katkılar ve ayrıca belediye başkanı olarak yeni bir Eskişehir yaratması gösterildi.

ÖMER M. KOÇ’UN MANİFESTOSU

Açılış konuşmasını, törenin ev sahibi, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç yaptı. Ömer Koç’un konuşması aslında bir Atatürk’e bağlılık manifestosuydu. Atatürk’ün, cumhuriyeti emanet edeceği gençlerin, “İnkılâp ruhunu ondan aldım” dediği Tevfik Fikret’in tanımlamasıyla “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” olarak yetişmesini istediğini hatırlattı. VKV’nin tüm eğitim faaliyetinde bu ilkeleri gözettiğine işaret etti. Ancak ülke genelinde gençlerin böyle yetiştirilmediği kanaatini taşıdığını söyledi. Büyükerşen Hoca’ya da aynı ilkeleri savunduğu için teşekkür etti.

HER ŞEHİR BİR OKULDUR

Tören sonunda, kendisi de bir üniversite kurmuş olan süper bankacı Hüsnü Özyeğin’le selamlaştık. Ben “Yılmaz Hoca müthiş bir insan” dedim. O da,  Yılmaz Büyükerşen için, İngilizce olarak “Of its own kind” yani “Nev’i şahsına mahsus” bir kişidir dedi. Gerçekten “Her şehir bir okuldur” diyen Yılmaz Hoca benzersiz bir şahsiyettir. Bence onun tarihe geçecek en büyük başarısı, kıraç Eskişehir’i “neşesiz bir Anadolu kasabasından, içinden nehir geçen cıvıl, cıvıl bir Orta Avrupa kentine” dönüştürebilmiş olmasıdır. Bunu “Hezarfen Büyükerşen”den başkası yapamazdı.

TEKNİK EMNİYET KÖRLÜĞÜ 

Türkiye’nin en okumuş insanlarının katıldığı bu törenin yapıldığı salonda, daha fazla insan otursun diye itfaiye kurallarına aykırı olarak koridor ve sahanlıklara seyyar iskemleler yerleştirilmişti. En küçük bir panikte, çoğu yaşlı bu kalburüstü davetliler birbirini ezecekti. Böylesi “çözdüğü sorundan daha büyük sorun yaratan çözümlerden” bir türlü kurtulamıyoruz.

Son söz: İyi ya da kötü, bir kişinin yaptığını bin kişi yapamaz.