1970’li yılların sonundan 1985’e kadar İsrail ekonomisinin başı enflasyonla feci dertteydi. İsrail halkının “toplumsal iktisadi sözleşmesi” bozulmuştu. Her kişi veya kurum can derdine düşmüş “beklenen enflasyondan” korunmak için ücretine veya fiyatına zam yapıyordu. Bu, “ücret-fiyat”sarmalı denilen süreçti. Kedi kuyruğunu kovalıyordu. “ödemeler dengesi” bozuldu. Döviz arzı, talebi karşılayamaz oldu. Bu sefer ortaya “devalüasyon-enflasyon” sarmalı çıktı. 1971’de %12 olan enflasyon, önce yavaş daha sonra hızlı bir şekilde yükseldi. İsrail’de enflasyon 1984 ve 1985’te üst üste ortalama %345’e çıktı. Bir sonraki durak “hiper enflasyon” (ayda %50) idi. Stanley Fisher davet edildi. Fisher “döviz fiyatı durmadan enflasyon durmaz” anlamına gelen “Döviz Çıpası” modelini kurdu. Tabii bunu, IMF’den yüklü bir destek alarak yaptı. Hatta “toplumsal iktisadi sözleşmeyi” bozanları hizaya getirmek için kısa süreli de olsa “fiyat-ücret dondurma” tedbirlerine başvuruldu. Enflasyon canavarı öldü.

BİR TÜRKİYE HİKÂYESİ

Türk ekonomisi 1999 sonunda duvara toslamıştı. IMF’ye gidildi. Stanley Fisher o zaman IMF’nin baş iktisatçısıydı. Fisher Hoca, İsrail’inkine benzer bir sarmala kapılmış olan ülkemize, enflasyonu düşürmek için “Döviz Çıpası” modelini önerdi. Biz de çaresizlikten kabul ettik. Ancak o tarihte Başbakan olan Ecevit’in ve bakanlarının bu modeli uygulama gücü ve yeteneği yoktu. Üstelik yurdum iktisatçıları “ekonomist, sosyalist olmalıdır” telkiniyle yetiştikleri için hiçbirinin kapitalist sistemin işleyişi hakkında işe yarar bir bilgisi yoktu. Bankacılık sektöründe ise “ahlaksızlık sözleşmesi” yürürlükteydi. Bu ortamda 2000’nin başında yürürlüğe giren Fisher’in “Döviz Çıpası”10 ayda “hiper faiz” (günde %15) faciasına dönüştü. Sistem sürdürülemez hale geldi. Şubat 2001’de çıpanın sahibi Fisher Türkiye’ye gelip, kendi bağladığı ipi, kendi eliyle kesti. IMF’ten kabaca 25 milyar dolar destek ve Dünya Bankası’ndan Kemal Derviş geldi. “Döviz Çıpa”sı yerine, adına “Enflasyon Hedeflemesi” denilen, aslında “Esnek Döviz Çıpası”ndan başka bir şey olmayan model kondu. Sıcak döviz sayesinde devalüasyon durdu. Devalüasyon durunca, enflasyon da düştü. İlk defa 2004 yılında 10’nun altına indi. Halkımız, hükümetimiz ve firmalarımız, enflasyonun %10 civarında oluşmasını “normal” kabul etti. Bu yüzden 12 yıl boyunca fiyat, ücret, kira artışları ile faiz %9 dolayında gezindi durdu.

ENFLASYON SÖZLEŞMESİ BOZULDU

“Finanse edildiği sürece, cari açık sorun değildir” zırvası, bu ülkenin, en tehlikeli “totoloji”sidir. Zaten finanse edilemezse, cari açık oluşamaz. AKP diğer konularda olduğu gibi iktisatta da Osmanlı gibi düşünmektedir. Yani yabancılara ve onların yerli ortaklarına imtiyaz vermekte (kapitülasyon) veya onlara mülk satmakta ve özellikle dövizli dış borç almakta hiçbir beis görmemektedir. Bu strateji yüzünden dış borç stoku ciddi oranda artmış ve ülke halkının TL’ye güveni sarsılmıştır. Bu ortamda, halkın, esnafın ve iş adamlarının davranışı değişmiştir. Son aylarda mal ve hizmetlere yapılan zamlardan çıkardığım sonuca göre “%10 zam ve %10 enflasyon” normaldir mutabakatı gerilerde kalmıştır.

Son söz: Yeni normal, anormal olabilir.