İnsanlığın gelişmesini sağlayan temel etmen (faktör) keşif ve icatlardır. Gelişmişlik denince akla ilk gelen ise iktisaden kalkınmışlık yani zenginliktir. Ülkeler zenginleştikçe mi gelişir, geliştikçe mi zenginleşir tipik bir “Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan çıkar” sorusudur. Cevap, bu sürecin bir döngü olduğudur. Ancak tablo açıktır. Beşeri olarak gelişmiş ülkelerin ortak özelliği kişi başına milli gelirlerinin yüksek olmasıdır. Dolayısıyla zengin veya fakir, bir toplumun beşeri olarak da gelişmişlik skalasında yükselmesi için zenginleşmesi gerekir. Zenginleşme yani milli geliri artırma isteği, en zengin ülkede de vardır. Giriş cümlesinde ifade edilmek istendiği gibi bunu sağlayan temel etmen “üretim süreçlerinde” daha fazla teknoloji kullanmaktır. Burada kastedilen sadece IT (bilgi teknolojisi) değil, her tür teknolojidir. Teknolojik uygulamaların amacı, hem üstün nitelikli mal veya hizmet üretmek hem de üretimde “verimlilik” artışı sağlamaktır. Teknolojik gelişmelerden bahsedilirken son zamanlarda “yapay zeka” İngilizce kısaltmasıyla AI (artificial intelligence) öne çıkmaya başladı. Yapay veya doğal, acaba zeka nedir?

ZEKA NEDİR?

En kısa tanımıyla zeka, alet/çözüm geliştirme yeteneğidir. Zeka beyinde bulunur. Halk diliyle zekilik, daha doğrusu kişinin zeka seviyesi, Allah vergisidir. Vermeyince mabut, neylesin Mahmut? Eğer zeka Tanrı vergisiyse, bunun miktarı sabittir. Bu kısmen doğrudur. Aslında zeka, tek değil, iki bileşenden oluşur. Birincisi doğuştan gelen beynin “bellek ve işlemci” kapasitesi yani “donanımı”dır. İkincisi ise sonradan kazanılan düşünme yetenekleri yani “yazılım”dır. Bir kişinin IQ’su (intelligence quotient) denilen “zeka miktarı”nı ölçen testler vardır. Ama bu testler zekanın ne kadarının “doğuştan/donanımdan”, ne kadarının “öğrenimden/yazılımdan” geldiğini ayırt edip ölçemez. Zekanın pratik göstergesi ise hızlı öğrenme, hızlı düşünmedir. Bu sebeple her tür sınav “zamana karşı”dır. Zeka; azim, çalışma, merak, sabır, adanma ve yoğunlaşma benzeri diğer niteliklerle birleşerek görünür hale gelir. Zeki insanların eserleri, sadece doğuştan gelen zekalarının ürünü değildir. Hatta hiç değildir.

YAPAY ZEKA, DOĞAL ZEKANIN ÜRÜNÜDÜR

Bana göre, gelmiş geçmiş en müthiş düşünürlerden biri, bazılarına göre yapay zekanın kurucu babası olan Herbert Simon’dur. (1916-2001) Çok uzun yıllar önce Simon’un yapay zeka üzerine düşüncelerini okuyup anlamaya çalışırken kendimce yapay zekayı “doğru önyargılarla hızlı karar alma” şeklinde tanımlamıştım. Eskiden, bilgisayarlara “elektronik beyin” denirdi. Aslında bilgisayarlar gerçekten beyin gibi çalışır. Ya da “İnsan beyni bilgisayar gibi çalışır” da denebilir. İnsan beyninde cereyan eden “düşünme” sürecinin aslında bir bilgisayarın “işlemcisinin çalışmasına” benzediğini anladıkça, yapay zekayı inşa etmek mümkün olmuştur. Yapay zeka “düzensiz” (kaotik) gibi duran hayatın kendisinin, aslında çok “düzenli” olduğu gözlemine/varsayımına dayanır. Yapay zeka tasarımı, düzensizliğin içindeki düzeni (tekrar eden patern’i) (Türkçesi örüntü) bularak onu bir algoritma olarak yazıp bilgisayara yüklemekten ibarettir.

Son söz: Yapay zeka, doğal zekayı geliştirir.

sozcu-banner-1