Sevgili okurlarım, Türkiye’de yaşadığımız tablo dünyanın hiçbir ülkesinde yok...
Batı ülkelerinde zaten olamaz ama ötekilere baktığınız zaman da sonuç değişmiyor.
Rusya, Çin, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Venezuela, Brezilya, Libya, Irak, Afganistan...
Yönetimleri ister faşist olsun ister başka bir şey, en kanlı diktatörlüklerde bile değişen bir şey olmuyor.
Ne söylemek istediğimi anlatayım.

★★★

Cumhurbaşkanı Recep Bey her gün, 7/24, yani haftanın yedi günü ve günün 24 saati karşımızda.
Sürekli ekranlarda...
Programı ve konuşma yapacağı yer, televizyon kanallarına önceden bildiriliyor...
Canlı yayın araçları oraya gönderiliyor...
Programlar yarıda kesiliyor ve Recep Bey’in konuşması canlı olarak ekranlara getiriliyor.
Sıkıysa yapmasınlar.

★★★

Her gün her konuda saatlerce nutuk atıyor.
Bir orada bir burada...
Elinden ancak uçanla kaçan kurtuluyor...
İşin ilginç yanı, pazar, bayram ve tatil günlerimizi bile bize bırakmıyor. Sabah kalkınca açıyorsunuz televizyonu, karşınızda o var...
Sabah konuşması bitiyor, sıra geliyor öğle vakti başka bir nutuk atma seansına, akşam bir başkasına...
Sonra, gün içerisinde aynı sözlerin belki 10. kez tekrarına.

★★★

Bazıları “Adam ne güzel konuşuyor, söyleyeceklerini hiç teklemeden anlatıyor” dese de, durum hiç öyle değil.
Ne diyorsa, ne söylüyorsa önündeki elektronik aygıttan okuyor.
(Televizyon spikerleri de haber okurken aynen bunu yapıyor.)
Nutuk atarken bir sağ bir sola baktığına belki dikkat etmişsinizdir... Çünkü sağında ve solunda iki ayrı aygıt var.
Danışmanları onun okuyacağı metni daha önceden hazırlayıp elektronik aygıta yüklüyor...
Ve Recep Bey’e de hazır metni okumak düşüyor.

★★★

Türkiye’deki medyanın çok büyük bir bölümü Recep Bey ve ekibinin emrinde. Onun ve ekibinin emirlerinden çıkmaları asla mümkün değil.
Ekranlarda o var, gazetelerde o var.
Yandaş havuz gazetelerine bir bakın, manşetleri neredeyse hep aynı...
“Cumhurbaşkanımız dedi ki!..”
Aslında onlar gazeteden çok Cumhurbaşkanlığı basın bülteni gibi...
Ekranlar da öyle...
Ya Recep Bey var, ya da onun bakanları, sözcüleri vesaireleri.
Bu bölümler iyice verildikten sonra sıra geliyor magazin ve spor haberlerine.

★★★

Evet, Recep Bey her fırsattan yararlanıp karşımıza çıkıyor. Açılış törenleri, yargı, muhtar toplantıları, askeriye, eğitim, sağlık, aklınıza ne gelirse...
Bütün amacı her gün nutuk atarak muhalefete posta koymak, ülke gündemini değiştirmek...
Zira medya elinde, medya emrinde. Ne dese ses getiriyor.
Bazen düşünüyorum, haklı!..
Zira AKP’de kendisinin yerini dolduracak ikinci bir kimse yok.
Onların çoğu figüran...
Dolgu malzemesi...

★★★

Allah korusun, onun başına bir iş gelse, AKP biter ve en kısa zamanda tarihin derinliklerinde kaybolup gider.
Onun yerini kim dolduracak?
Örneğin Binali Yıldırım mı? Yoksa damat bey Berat Albayrak mı?
Hadi canım, sen de!
Bu boşluğu en iyi bilen de kendisi.
O yüzden, başka hiç kimseye güvenmediği için medyanın tek egemen gücü oldu, her gün karşımızda.

★★★

İslam konusunda tek otorite kendisi. O ne derse doğrudur!
Yargı konusunda durum aynı. İşine geldiği sürece “Yargımız bağımsızdır. Hiçbir yerden talimat almaz.”
Aynen ABD’li papaz olayında olduğu gibi!
Hoşuna gitmeyen bir karar verildiğinde, dün Andımız konusunda dediği gibi yargıya fırça atar:
“Bugüne kadar aklınız neredeydi!”
Üslubu muhteşemdir...
Yargı olsun, Kılıçdaroğlu olsun, hiç fark etmez.

★★★

Milyonlarca insanımızın işsiz olduğu Türkiye’de her şey adeta bir cennete dönüşmüştür. Damadıyla birlikte aynı görüşü savunur:
“Son ekonomik kriz bize karşı tezgahlanan bir komplodur. Krizi yendik!”
Yenmediniz kardeşim, krizin büyüğü henüz patlamadı.

★★★

Gel gelelim, bunca iddiasına karşın konsolosluk cinayetinde zor durumda kaldı.
Grup toplantısı için çok iddialı idi, bilinmeyenleri açıklayacaktı!..
Çaresizliğini ve yeni hiçbir şey bilmediğini Meclis kürsüsünde kabul etmek zorunda kaldı.
Evet!..
Her gün her vesile ile karşımızda.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bunun başka bir örneği yok.
Beyin yıkama kampanyası olanca hızıyla sürüyor ve sürecek.
Bıktırırcasına, usandırırcasına!

★★★

Emin Çölaşan’ın notu: Recep Bey bunca yıldan sonra “Türk” olduğunu önceki gün Meclis kürsüsünde ilk kez açıkladı ve “Ben Türk’üm” dedi.
Vallaha helal olsun yani, çok mutlu olduk!