Sevgili okurlarım, Türkiye’de yıllardan beri zaten tek adam yönetimi yaşıyorduk. Dün Resmi Gazete’de yayınlanan kanun hükmünde kararname ile bu yönetim biçimi resmen yürürlüğe girdi.
Bundan sonra her alanda, her konuda ve her aşamada tek adam var.
O ne isterse, ne yaparsa, hangi kararı alırsa artık o geçerli olacaktır.
Meclis, hükümet, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, aklınıza ne gelirse bundan sonra hikayedir.
Tek adam sarayında oturacak, ne derse o olacak.

* * *

Anayasa, yasa ve çeşitli kurumların yetkileri açısından yepyeni bir döneme girdik.
Pek çok yetki gibi yargı ve adalet bile artık onun elinde ve emrindedir.
As deyince asılacak, kes deyince kesilecektir!
Önümüzdeki bu yeni dönemin neler getireceğini, bazı şeylerin nasıl olacağını biz gazeteciler bile henüz tam olarak bilemiyoruz...
Gazetede birbirimize soruyoruz, çoğu zaman ister istemez farklı görüş ve yanıtlar geliyor.
Bildiğimiz tek şey:
Bunun adı başkanlık sistemi!

* * *

Bir ülkede “Rejimi” değiştirmek dünyanın en zor işlerinden biridir.
Bu tanım Arap ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri için bile geçerlidir.
Oralarda bile örneğin bir darbe olduğunda yönetimler değişir de, rejimin değişmesi kolay iş değildir!
Türkiye’de ise bu açıdan, istedikleri her şeyi adım adım elde ettiler.
Kendileri açısından gerçekten büyük bir başarıdır.
Parlamenter sistem devreden çıkarıldı.
Kağıt üzerinde var gibi görünmesine bakmayın siz...
Kolları budandı, kanatları kırıldı ve komaya sokuldu.

* * *

Evet, milletvekilleri Meclis kürsüsüne yine çıkacak, yine tartışmalar olacak, belli konularda kararlar alınacak, hatta yasalar çıkarılacak...
Ama son söz ve son karar hep tek adam ve onun ekibinde olacak.
Türkiye, tek adam tarafından yürürlüğe sokulacak kanun hükmünde kararnamelerle yönetilecek.

* * *

İşte böylesine kritik bir dönemde kamuoyu daha şimdiden Bismillah deyip CHP’deki iç kavgaya yöneldi.
Ana muhalefet partisi bu kavga nedeniyle Meclis’teki ve kamuoyundaki ağırlığını büyük ölçüde yitirecek...
Bu süreç başladı bile!
O gitsin öbürü gelsin süreci!
Karşılıklı demeçler birbiri ardına geliyor, karşılıklı suçlamalar yapılıyor ve imzalar toplanıyor.

* * *

Bu ülkenin çözüm bekleyen bin tane derdi var.
Şimdi hemen seçimden sonra bu tartışmaların, bu kavgaların sırası mıydı yani?
Hiç değilse biraz daha bekleyemezler miydi?
Şimdi bakınız yandaş gazete ve televizyonlara, bu olanların üzerine nasıl da balıklama atladılar. Hem de bire bin katarak...
Yangına körükle gidiyorlar.
Haklılar da yani... Ben de olsam siyaseten aynı şeyi yapardım.

* * *

CHP’den herhangi bir beklentisi olan biri değilim. Ne milletvekilliği beklentim oldu ne da başka bir şey...
Sadece vatandaş kimliğimle seçimlerde CHP’ye oy veririm. Bu seçimde de aynı şeyi yaptım.
Ama CHP’nin içinde bu kavgaları çıkarıp yönetenler bir şeyi hiç unutmasınlar:
Bu ülkede kendilerini içtenlikle ve inanarak “Mustafa Kemal’in askeri” olarak tanımlayan milyonlarca insanımız var.
Sosyal demokrat, demokrasiye ve laikliğe inanan milyonlarca yurtsever insanımız...
Onların hepsi olmasa bile pek çoğu bu seçimde oylarını inanarak ve güvenerek, kişisel hiçbir beklentileri olmadan CHP’ye verdiler.

* * *

Şimdi koskoca bir ülkede rejim değiştiriliyor, devletin ve milletin çoğu yetkileri yargı dahil olmak üzere tek adamın ellerine ve insafına terk ediliyor...
Ve böyle bir ortamda o milyonlarca insanımız CHP’de “O gitsin bu gelsin” kavgasına sürüklenmek isteniyor!
Seçim henüz bitti, dün bir bugün iki!..
Yazıktır, günahtır, ayıptır be.

sozcu-banner-1