Sevgili okurlarım, Türkiye’de bir süredir olanları bazen gülerek, bazen kara kara düşünerek izliyoruz.
Vatandaş, ama özellikle de gazeteci kimliğimizle ağır bir baskı altındayız.
Hakkımızda soruşturmalar ve davalar açılıyor.
Bazı konuları başımıza bir iş gelmesin diye (utanarak söylüyorum) özgürce yazamıyoruz.
Bazılarımız tutuklanıyor...
Tutuklanma demek, cezaevlerinde haftalar ve aylar boyunca en kötü koşullarda yatmak, iddianame hazırlanmasını beklemek.
Duruşma tarihleri aylar sonrasına veriliyor... Dört duvar arasında bekle babam bekle!

* * *

Sözcü, bu iktidara muhalefet yapan en önde gelen gazete. İktidar bütün haberlerimizden ve köşe yazılarımızdan rahatsız. Bir numaralı boy hedefiyiz.
Önümüzü kesmek için bir şeyler yapmaları gerekiyordu...
Ve yaptılar!..
Gazetemiz ve bazı çalışanları için iddianameler düzenlendi, davalar açıldı.
Suçumuz “FETÖ’cü” olmak!
İnanılır gibi değil ama böyle.
Bir gazete düşünün ki kurulduğu 2007 yılından bu yana FETÖ ile mücadele vermiş, bu doğrultuda nice haberler ve yazılar yayınlamış...
Biz bu büyük mücadeleyi verirken AKP iktidarı devleti (yargı dahil) Fetullah ve ekibine teslim ediyordu.
“Ne istediniz de vermedik” sözü onlara aittir.

* * *

Sözcü 2007 yılında kurulduğunda başımızda AKP iktidarı vardı. Şimdi de öyle.
Sözcü bu iktidarı hep rahatsız etti, bir numaralı hedef oldu.
Bu gazeteyi şu veya bu biçimde korkutmak ve susturmak gerekiyordu.
O çirkin darbe girişimi sonrasında ilan edilen ve günümüzde de sürdürülen OHAL uygulaması bu konuda iktidarın elini güçlendirdi...
Ve ilk aşamada, başta Gökmen Ulu olmak üzere arkadaşlarımız tutuklandı. Ortada hiçbir suç, hiçbir suç belirtisi yoktu ama arkadaşlarımız aylar sonra tahliye edildi.

* * *

Bu süreci sizler de izlediniz... Ayrıntılara girmiyorum... Dikkatle planlanmış bir süreçti...
Arkadaşımız Bilal Ak bütün bu olanları araştırdı, arşivlere girdi ve ortaya dört dörtlük, gerçekten okunması gereken bir kitap çıkardı:
“Gerçekleri Arşiv Yazar. Sözcü Kumpası.” (Kırmızı Kedi Yayınevi.)

* * *

Bilal bu işin öncesini ve sonrasını araştırmış, ortaya nice belgeler çıkarmış.
- Gökmen’in tutuklanmasına neden olan, içinde en ufak bir suç unsuru bile barındırmayan masum bir haber ve sonrası...
- Yandaş medyanın Sözcü’ye “Meğer FETÖ’nün sözcüsüymüş” gibi başlıklarla saldırıya geçmesi.
- Gazetemizin sahibi Burak Akbay’a yapılan saldırılar. Onu Fetullah’ın yanında (!) gösteren fotomontajlı sahte fotoğraflar...
- Başlıkları çok ilginç: “Kripto Burak!”... “Küçük Fethullah”... “Pensilvanya Sözcü’sü” ve daha neler...

* * *

Ortada fol yok yumurta yoktu ama saldırı dört koldan başlatıldı. Üstelik kendilerine dayanak olarak, Fehmi Koru’nun ipe sapa gelmez yalanlarını almışlardı.
Aradan aylar geçti, geçtiğimiz günlerde mahkemede tanık olarak ifade veren Koru, o yazısının tamamen magazin olduğunu, gerçekle ilgisi bulunmadığını itiraf etti... Ve iftiracıların son kalesi de böylece çökmüş oldu.
Kalelerle birlikte Sözcü davası da çöktü.
Bilal Ak kitabında ayrıca, o karalama süreci boyunca Sözcü’ye “FETÖ’cü suçlamasında bulunan” bazı isimlerin yazılarını da eklemiş... En başta Hüseyin Gülerce’nin yazıları...
Yıllarca Fetullah’ın sağ kolu olarak görev yapan, Zaman gazetesini yöneten, Fetullah’ın Pensilvanya davetlerinde aynı sofrayı paylaşan ve şimdi bizi hiç utanmadan FETÖ’cü (!) olmakla suçlayan bir şahıs!
Asıl hesabın kendisinden ve benzerlerinden sorulması gerekirken bizlerden hesap sormaya kalkışan biri!

* * *

Bilal Ak’ın tümüyle belgelerden oluşan kitabı elimde, su gibi akıp gidiyor. Geçmişi anımsıyorum...
Yandaş medyanın inanılmaz yalanları, bizim gazetenin FETÖ’yü yerin dibine sokan  manşetleri, gazetemizde bu konuda çıkan haberler ve bizim aynı doğrultudaki köşe yazılarımız...
Kendi adıma söylüyorum, ben 1999 yılından bu yana nice Fetullah yazıları yazdım, beni defalarca mahkemeye verdi... Açtığı bütün davaları da kaybetti!
Son olarak Uğur Dündar, Necati Doğru, Saygı Öztürk, Genel Yayın Yönetmenimiz Metin Yılmaz, ben ve başka arkadaşlarımız, geçtiğimiz günlerde savcılık makamına çağrılıp “FETÖ’cülükten” ifade verdik.
Yine kendi adıma ve suçlanan arkadaşlarımız adına söylüyorum, hayatımızın en ağır suçlamasıydı...
Dönekler kendilerini kurtardı, bize FETÖ’cülük kaldı!
Hırsız, ahlaksız, tacizci, dolandırıcı, iş bitirici deselerdi, herhalde ancak bu kadar incinirdik.

* * *

Yine dönelim Bilal Ak’ın kitabına...
Şimdi bizi suçlayan Hüseyin Gülerce ile birlikte yandaşların geçmişte Fetullah’a övgüler düzen yazılarını ve haberlerini bu kitapta okuyunca herhalde şaşıracaksınız.
Ergenekon, Balyoz ve FETÖ kumpasları konusunda Sözcü’nün attığı manşetleri görünce yine şaşıracaksınız.
Bilal Ak böylesine zengin bir arşive girip tek tek değerlendirmiş, sayfaların renkli fotokopilerini kullanmış ve ortaya gerçekten muhteşem bir kitap çıkarmış.
Bu kitap sadece günümüzün değil, gelecek yılların da öğreticisidir.
10 yıl, 50 yıl, belki 100 yıl sonra okuyanlar bile “Demek ki Türkiye’de o zaman işler böyle yürüyormuş” diye hayrete kapılacaktır.
Bu ibret belgesini okuyunuz, kumpasla ilgili çok şey öğreneceksiniz ve belleğiniz tazelenmiş olacak.
Türkiye’de bazı konuların nasıl kotarıldığını, medyanın durumunu, bazı gazeteci geçinenlerin yüzsüzlüğünü ve yalanlarını belgelerden göreceksiniz.
Ellerine sağlık Bilal Ak.
(Son bir not: Bu kitabın tüm satış ve telif gelirleri Atatürkçü Düşünce Derneği’ne verilecek.)

sozcu-kumpasi-manset