Sevgili okurlarım, yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bayramın 98. yıldönümü hepimize kutlu olsun...
Bu Meclis’in kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Paşa nice badireler atlatmış, kendi içimizden kaynaklanan nice alçaklık ve ihanetlerle boğuşmak zorunda kalmış bir devlet adamıydı.
Pek çoğumuzun bilmediği aşağıdaki olayı daha önce de yazmıştım. Şimdi bir kez daha anlatacağım bu olay Mustafa Kemal Paşa’yüreğinden yaralamıştı.
Gerçek bir ihanetti...

* * *

Türk orduları 9 Eylül 1922’de İzmir’e girmiş, savaş bitmiş, vatan kurtulmuş.
Muzaffer başkomutan şimdi ekonomik kurtuluşun peşinde ama parazitler yine iş başında...
Meclis hemen ardından, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmış, son padişah Vahdettin, işgalci İngilizlerin bir zırhlısına binip yurt dışına kaçmış...
Lozan Antlaşması için yapılan görüşmeler İsviçre’de bin bir güçlükle sürüyor.
Aralık 1922’de, zaferden sadece üç ay, padişahlığın Meclis tarafından kaldırılmasından bir buçuk ay sonra, üç milletvekili tarafından Meclis Başkanlığına bir kanun teklifi veriliyor.
Altındaki imzalar Selahattin Bey (Mersin), Süleyman Necati Bey (Erzurum) ve Emin Bey (Samsun).

* * *

Bir süre sonra seçim yapılacak. Gazi Mustafa Kemal milletvekili seçilmesin diye seçim kanununda değişiklik yapılmasını öneriyorlar. Önerge aynen şöyle:
“1- Büyük Millet Meclisi’ne üye seçilebilmek için Türkiye’nin bugünkü sınırları içindeki yerlerden birinde doğmuş olmak şarttır.
2- Daha sonra göçmen olarak gelenler, ancak bir seçim bölgesinde BEŞ YIL aralıksız yaşamışsa seçilebilir.”
İhaneti, terbiyesizliği, küstahlığı görüyor musunuz!

* * *

Atatürk Selanik’te doğmuş, o daha 30 yaşlarında genç bir subay iken bu kentimiz 1912 yılındaki Balkan Harbi’nde Yunan işgaline uğramış, hasta adam Osmanlı’nın elinden çıkıp gitmiş.
Atatürk’ün bütün yaşamı askerlikte geçmiş, oradan oraya savaş meydanlarına görevle savrulmuş, hiçbir yerde ara vermeden beş yıl yaşaması söz konusu olmamış.

* * *

Görüşülmesine başlanan bu kanun teklifi yüreğine oturuyor ve Meclis kürsüsünde bir konuşma yapıyor. 22 Aralık 1922 tarihli Meclis tutanaklarından aynen veriyorum:
“...Efendiler, maalesef doğum yerim bugünkü sınırlarımız dışında kalmış bulunuyor. Fakat bu böyle ise bunda benim katiyen bir kasıt ve kabahatim yoktur.
Eğer düşmanlarımız tamamen maksatlarında muvaffak olmuş olsalardı, Allah muhafaza etsin, bu teklife imza koyan efendilerin (milletvekillerinin) memleketleri (seçim bölgeleri) dahi sınırlarımız dışında kalabilirdi.
Ayrıca, herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl sürekli oturmamış isem, o da bu vatana ifa ettiğim hizmetler yüzündendir. Eğer bu maddenin öngördüğü şartı kazanmak isteseydim, (Çanakkale savaşlarında) Arıburun ve Anafartalar savunmasını yapmamam lâzım gelirdi. Bitlis ve Muş’u aldıktan sonra Diyarbakır’a doğru genişleyen düşmanın (Rus ordusunun) karşısına çıkmamam lâzım gelirdi.
Suriye’yi tahliye eden orduların enkazından Halep’te bir ordu teşkil ederek düşmana karşı savunmamam ve bugün milli sınır dediğimiz hududu fiilen tespit etmemem lâzım gelirdi.
Zannediyorum ki ondan sonraki mesaim hepinizin malumudur. Hiçbir yerde beş yıl oturamayacak kadar mesai sarf etmiş bulunuyorum. 
(Büyüklük gösteriyor, Milli Mücadele’de yaptıklarına, kazandığı zaferlere, İzmir’i ve vatanı kurtardığına hiç değinmiyor. EÇ.)
Ben zannediyorum ki, bu hizmetlerimden dolayı milletimin muhabbetine ve teveccühüne (sevgisine) mazhar oldum. Belki bütün İslam aleminin muhabbet ve teveccühüne mazharım.
Vatandaşlık hukukundan (seçilme hakkından) ıskat edileceğimi (dışlanacağımı) asla hatıra getirmezdim.
Tahmin ediyorum ve ediyordum ki, yabancı düşmanlar bana suikast etmek suretiyle de memleketimdeki hizmetlerimden beni ayırmaya çalışacaklardır.
Fakat hiçbir zaman hatır ve hayale getirmezdim ki, yüce Meclis’te isterse iki üç kişi olsun ve (düşmanlarla) aynı zihniyette bulunabilsin...
Efendiler, beni vatandaşlık haklarımdan mahrum bırakma yetkisi bu efendilere acaba nereden verilmiştir?
Bu kürsüden resmen yüksek heyetinize, bu efendilerin seçim bölgesi halkına ve bütün millete soruyorum ve cevap istiyorum.”

* * *

Bu çirkin teklifi verenlerden “Estağfurullah Paşa hazretleri, sizi kastetmedik” sesleri yükseliyordu.
Acaba kimi kastetmişlerdi!
22 Aralık 1922 tarihli Meclis tutanakları aynen böyle.
Bu kanun teklifine karşı toplumda büyük tepki oluştu, Ankara’ya binlerce protesto telgrafı çekildi ve Meclis bu teklifi reddetti.
Ancak bu utanç verici ihanetin belgesi arşivlerde kaldı.

* * *

Dikkat ediniz, günümüzde doruk noktasına ulaşan ihanet zincirinin tohumları taaa o günlerde atılmaya başlanmıştı. O süreç hiç kesilmedi!..
Ve günümüzde Türkiye Büyük Millet Meclisi devre dışı bırakıldı, bütün yetkiler bir tek şahsın eline teslim edildi!
23 Nisan 1920, Meclis’in açıldığı gündür.
Üzerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün unutulmaz damgası vardır.
Bayramımız kutlu olsun!

sozcu-banner-1