Sevgili okurlarım, yazdığı her şey bir gazetecinin onurudur. Gazetecinin yalan yazma hakkı yoktur.
Bu kavram makale, köşe yazısı, söyleşi, kitap vesaire, akla gelen her şeyi kapsar.
Gazeteci sonradan kıvırtma hakkına da sahip değildir.
Bir şeyi yazarsın ve sonrasında sonuçlarına katlanırsın.
Eleştiriler gelir, hakaretler gelir, hatta hakkında davalar açılır.
Bütün bu sorunlarla baş etmeyi bileceksin.

* * *

Konuyu tahmin etmişsinizdir. Bu iktidar tarafından 2013 yılında TRT Haber Dairesi Başkanı yapılan Nasuhi Güngör isimli “Gazeteci (!)”
Geçmişte “Yenilikçi Hareket” isimli bir kitap yazıyor...Ve kitabına sağdan soldan birkaç eleştiri geliyor. Bu arkadaş o eleştirilere sosyal medya hesaplarından üç ayrı yanıt veriyor:
- “Hayatım boyunca yazdığım her satırın arkasında durdum. Bunlar üzerinden konuşmak yakışık alıyor mu sence?”
- “Arkadaşlar kimse kimseyi okumak beğenmek zorunda değil. Ben ne yazdıysam arkasındayım. Birbirimize saygı duyalım yeter.”
- “Yenilikçi Hareket kitabımda ve geçmişte yazdığım her şeyin de arkasındayım.”

* * *

Buraya kadar olanlar çok güzel!.. Demek ki bu gazeteci arkadaş, TRT Haber Dairesi Başkanı olmayı başarmış, ilkeli ve ne yazdıysa arkasında durmayı bilen kişilik sahibi bir gazeteci!
Yani dün kara dediğine bugün ak diyen korkak döneklerden değil!
Yazdığı kitabın adı AKP’nin kuruluş döneminde geliyor.
Anımsayacaksınız, o dönemde partinin adı henüz belli değildi ve kuruculardan kamuoyunda “Yenilikçiler” diye söz edilirdi.
Bu vatandaş da onlara yakın biri olduğundan, partinin nasıl kurulduğunu, o dönemde sıradan bir vatandaş olan Recep Bey’in neler yaptığını, kimlerle konuştuğunu falan anlatıyor.

* * *

Kitabında ilginç bir bölüm var. Muharrem Bey bu konuyu miting meydanlarında gündeme getirdiğinde öğrenmiş olduk.
Recep Bey partisini kurarken Pensilvanya’ya gidip Fetullah’tan görüş aldı mı, hatta iznini aldı mı?
Muharrem İnce bu konuyu gündeme getirdi ve “Evet aldı. Seçimden sonra kanıtlayacağım” dedi.
Ama bizim Recep Bey kül yutmaz...
Hemen inkâr etti, böyle bir durum olmadığını söyledi!
Ancak Muharrem İnce, kendisine bizim gazeteci Nasuhi’nin kitabıyla yanıt verdi.

* * *

AKP uzmanımız kitabında aynen şöyle yazmıştı:
“Erdoğan 2000 yılı mayıs ayında (parti henüz kuruluş aşamasında iken) ABD’ye yaptığı gezide uzun süredir orada yaşayan Fetullah Gülen ile de bir araya geldi.
Erdoğan, Gülen görüşmesi muhtevasından (görüşülen konulardan, kapsamından) çok, uzun yıllardır birbirlerine hayli mesafeli olan iki farklı ekolün bir araya gelmesi açısından hayli dikkat çekiciydi.”
Muharrem Bey kitabın bu bölümünü kürsüden okuyunca Recep Bey yine çok sinirlendi...
Zira böyle bir görüşme olmadığını, Fetullah’ı Pensilvanya’da hiçbir zaman ziyaret etmediğini iddia ediyordu.

* * *

Şimdi bu durumda bizim “Gazeteci (!)”, AKP tarafından TRT Haber Dairesi Başkanı yapılan Nasuhi ne yapmalıydı...
Bir tarafta Muharrem İnce bu ziyaretin yapıldığını savunuyor, öbür yanda ise patronu olan Recep Bey, İnce’nin iddialarını reddediyordu...
Ve kitap Kırşehir mitinginde ortaya çıktı...
Nasuhi şimdi iki arada bir derede sıkışıp kalmıştı!
Bunu yazan öyle sıradan biri değildi ki!..
Koskoca, anlı şanlı bir gazeteci idi!

* * *

Şimdi, filmin sonunu görmeden önce bir parantez açalım başka bir belgeye daha bakalım. Bu belge dün oda tv internet sitesinde yayınlandı.
Fetullah Gülen’in en yakınlarından biri olan Osman Şimşek isimli ilahiyatçı, 15 yıldan beri Pensilvanya’da onunla birlikte yaşıyor ve aynı evde kalıyor.
Şimşek 2014 yılında yazdığı “İnkisar” isimli kitabında aynen şöyle diyor:
“2000’li yılların başında, AKP’nin kuruluş aşamasında Recep Tayyip Erdoğan Pensilvanya’ya gelmiş, yaşadığımız yeri görmüş ve kahvemizi içmişti.
Hatta o gün musluklarımız bozuktu, bizimle beraber bahçedeki hortumdan abdest almıştı.
Yine aynı dönemde (AKP’nin kurucularından ve ilk başbakanı olan) Abdullah Gül de teşrif etmiş, evimizde yaşantımıza şahit olmuş, bizimle aynı safta namaza durmuştu.”
Demek ki ikisi de Pensilvanya’ya gitmiş...
Sevgili okurlarım, şimdi parantezi kapayalım ve yine dönelim Nasuhi Güngör’ün neler yaptığına!..

* * *

Kitabında yazdıkları ortaya çıkınca zor durumda kalan Nasuhi bu durumda ne yapmalıydı. Karşısında iki seçenek vardı. Ya o zaman yazdıklarının arkasında aslanlar gibi duracak, ya da kıvırtacaktı.
O, ikinci yolu tercih etti ve bu kez şöyle dedi:
“Kitaptaki iddialar (kendi kitabında kendi yazdıkları) ne yazık ki somut bir bilgiye ve belgeye değil, tamamen o dönemdeki bazı dedikodulara dayanmaktadır. Bizzat kendi yazdığım bu iddiaların kamuoyuna bilgi veya belge gibi sunulacak hiçbir yanı yok. Ne gazeteciliğim, ne de bugüne kadar yaptığım herhangi bir görev, bu kitaptaki iddiaları doğru kılmaz...
Nerede ve hangi konumda olursam olayım, benim yıllar önce yazdığım mesnetsiz (dayanaksız) bir iddianın FETÖ ile mücadeleye ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki tavizsiz duruşuna zarar getirmesine asla razı olamam!”
Aferin sana be!..
Kitabı yazarken şakır şakır döşenmişsin, şimdi zor durumda kalınca kıvırtıyorsun!
Önceleri kitabını savunuyordun, “Ne yazdıysam arkasındayım” diyordun, şimdi sıkışınca 180 derece çark ediyorsun.
İşte size kısacık bir “Gazeteci, onurlu insan” portresi!

* * *

Sevgili okurlarım, size bir itirafta bulunayım. Muharrem İnce, Recep Bey’in Pensilvanya’da Fetullah’ı ziyaret ettiğini söylediğinde, doğrusunu isterseniz pek inanmamıştım. Gazeteci arkadaşlara da “Bu sefer galiba biraz abartıyor” demiştim.
Ama şimdi inanıyorum.
Hele dün oda tv’de yer bulan Osman Şimşek’in kitabı sonrasında inancım kesinleşti.
Recep Bey’in bundan sonra ne diyeceğini merakla bekliyorum.
Hani Fetullah’la Belediye Başkanlığı döneminde sadece iki veya üç defa karşılaştığını söylüyor, Pensilvanya olayını yalanlıyordu ya, o konuda neler diyeceğini şimdi gerçekten merak ediyorum.

sozcu-banner-1