Sevgili okurlarım, yatıyoruz kalkıyoruz, karşımızda üç temel konu!
- O gün kaç terörist etkisiz hale getirildi.
- Recep Bey hangi konuda ne dedi, ne yapacak.
- CHP’deki iç mücadele...
En önemlisi ve en çok zaman alan konu bu üçüncüsü!
Bu olay hiçbir zaman bitmedi, bundan sonra da bitmez.

* * * 

Karşımızda bir parti var, seçim kazanması bir türlü mümkün olmuyor...
Ve onun başında bir genel başkan...
Şimdi konuya iki ayrı açıdan bakalım.
Türk toplumu önceki siyasi partiler ve özellikle bu AKP iktidarı boyunca devşirildi ve yeni bir toplum oluştu.
Bu toplum sol’a oy vermiyor. Ağzınızla kuş tutsanız yine vermiyor!
CHP’nin başında her seçimden yenik çıkan Kemal Bey!

* * * 

Peki onun yerine Muharrem Bey gelse ne değişecek?
Bu partinin milletvekilleri, il ve ilçe örgütleri ayağa kalkıp Türkiye’yi değiştirebilecek mi?
Türk Milleti’ne yeni bir güç ve heyecan vermeleri mümkün olacak mı?
Son seçimde bir kez daha gördük, en mantıklı konularda bile toplum, gereken tepkiyi vermiyor.
Örneğin o ilçedeki tek sanayi kuruluşu olan şeker fabrikası peşkeş çekilmiş, bunu gidip ahaliye anlatıyorsunuz ama kimse umursamıyor!
Oylar yine AKP’ye!
Adamın nefesi açlıktan kokuyor. Ayın sonunu getiremiyor ama bir gıda yardımı paketi, birkaç torba kömür verince oylar yine AKP’ye akıyor.

* * * 

Muharrem İnce son cumhurbaşkanlığı seçiminde elinden geleni yaptı. Kısa süre içerisinde 107 miting düzenledi. O mitinglere büyük kalabalıklar geldi.
Üstelik milletvekili seçimine giren partisinden daha yüksek oy almayı başardı.
Daha ne yapacaktı?
İşin bir boyutu böyle.

* * * 

Ancak madalyonun öbür yüzüne de bakmak gerekiyor.
Onun yerinde Kemal Bey olsaydı ne yapabilirdi?
Artı eksi bir veya iki puan dışında fazla bir şey değişmezdi.
Peki partinin başında Muharrem İnce bulunsaydı, CHP’yi milletvekili seçimine o sokmuş olsaydı ne değişirdi?
Bence yine hiçbir şey!

* * * 

AKP’nin olduğu gibi CHP’nin de kemikleşmiş bir oy oranı var. Bu oran doğal olarak AKP için daha yüksek.
Muharrem Bey aynı kemikleşmiş oyu belki bir iki puan fazlasıyla alırdı da acaba sonuç değişir miydi!

* * * 

CHP’de bundan sonra olacakları, hele önceki gece bu ikili arasında düzenlenen yemekli toplantıdan sonra yapılan açıklamaları öğrenince, artık tahmin etmek mümkün.
CHP kaçınılmaz sona doğru pupa yelken gidiyor.
Ne dedi Muharrem İnce?
“Kemal Bey’le yarış içinde olmayacağım. Kendisine onursal başkanımız olmayı teklif ettim. Ben kurultay için imza toplamayacağım ama genel başkan hayır derse, bu işi parti örgütü çözecektir.”

* * * 

Önce burada “Onursal başkan” kavramına bakalım.
Bu kavram emekliye ayrılan ve o kurumda manevi ağırlığı dışında hiçbir etkinliği kalmayan kimseler için kullanılır.
Örneğin “Yargıtay onursal daire başkanı” denildiğinde emekliye ayrılmış eski başkan kastedilir.
Dolayısıyla “Onursal CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu” denildiğinde, akıllara emekli olmuş ve ağırlığını yitirmiş, sadece milletvekili sıfatı taşıyan bir genel başkan gelecektir.
Muharrem Bey bu sözleriyle Kemal Bey’e kibarca “Git artık köşende otur” demektedir.

* * * 

Sözlerinden ortaya çıkan anlam şöyle:
“Er ya da geç genel başkanlığa adayım.”
Bunu resmen açıklamıyor ama dolaylı yollardan “Yan cebime koy” diyor.

* * * 

Bu mücadelede acaba kimi desteklemek gerekir?
CHP’yi hangisi ayağa kaldırır, hangisi daha başarılı kılar?
Bu sorulara yanıt aramadan önce işin çok önemli birkaç boyutu üzerinde biraz olsun düşünmek gerekir:
Bu mücadeleden, bu sürtüşmeden yaralı çıkacak olan yine CHP’dir.
Hadise çok erken başladı, bundan sonra üzerini örtmek mümkün olmayacaktır.
CHP sorunu sürüp gidecek ve yandaş medya ile AKP bu yaralanmayı zevkten dört köşe olmuş bir biçimde aylarca işleyecektir.
Dikkat ediniz, “Kavga” demiyorum, mücadele diyorum!
Olan yine laiklik ve demokrasi savunucusu sosyal demokrat kesime, hiçbir çıkar beklemeden siyaset meydanlarında çaba harcayan “Mustafa Kemal’in askerlerine” olacaktır.
Siyaset bezirgânlarına değil.

sozcu-banner-1