Sevgili okurlarım, unvanı Suudi Arabistan Başsavcısı olan bir sahtekâr İstanbul’a geldi, bizim savcılarımızla görüşmeler yapıp gitti.
Bu herifin fotoğraflarını gazetelerde gördüm.
Allah korusun, o suratla sokakta karşılaşsam korkarım, yanından hemen uzaklaşıp kaçarım.
Tam bir katil suratı...
Allah bilir kendi ülkesinde ne haltlar yedi, hangi masumların ölüm kararını onaylayıp kafalarını kestirdi, ya da hapislerde çürümesine neden oldu.

★★★

Bu herif sadece sahtekâr değil, aynı zamanda pişkin ve yüzsüz.
İstanbul’a geldi, Başsavcı İrfan Fidan ve soruşturmayı yöneten savcılarımızla iki kez görüştü...
Sonra cinayetin işlendiği konsolosluk binasına gidip orada kendince incelemeler yaptı.
Çıkan haberlerden anladığımız kadarıyla, cinayeti işlemek için İstanbul’a gönderdikleri ve 18 kişiden oluşan infaz ekibi Suudi Arabistan’da güya tutuklanmış!..
Bence palavra...
Ben bunların “Allah bir” dediğine bile inanmam.
Bunlar İslam’da sapkın bir mezhep olan Vahabiliğin temsilcisidir.
Dinleri imanları para, rüşvet ve hırsızlıktır.

★★★

Üstelik bizimkilerden bir şey daha istemiş:
Savcılık ve polis tarafından İstanbul’da tanıklığına başvurulan kişilerin ifade tutanakları!
Bizimkiler de karşılığında orada koruma altına alınan cinayet ekibinin ifadelerini istiyor ama hiç verir mi, nitekim vermedi.
Bu sahtekârlarda hiç utanma da olmadığı anlaşılıyor.
Yüzsüzlüğün, pişkinliğin ancak bu kadarı olabilir.

★★★

Sen İstanbul’a 18 kişiden oluşan bir infaz ekibi gönderip kendi vatandaşın olan bir gazeteciyi öldürteceksin...
Sonra da kendi söylediğine göre, dönüşlerinde bunları orada tutuklayacak, ya da gözaltına aldırtacaksın.
Peki ulan, sen bunlara cesedin nerede olduğunu, cesedi ne yaptıklarını hiç sormadın mı?
Cesedin ne olduğunu hem o infaz ekibi, hem de şimdi Türkiye’ye gelip rol yapan bu Suudi başsavcı biliyor.
Ama biz bilmiyoruz...
Cesedi bulmak mümkün olmuyor.

★★★

Ortada birkaç olasılık var:
- İlki, infaz ekibinde yer alan uzman katiller cesedi usulüne göre parçalayıp bavullara koydular ve aynı gece Suudi Arabistan’a götürdüler.
- İkincisi, yanlarında asitli maddeler getirmişlerdi. Kesip biçtikleri cesedi (belki kuyuya atıp) o maddelerle eritip yok ettiler.
- Üçüncüsü, dışarıda bekleyen bir işbirlikçiye teslim edip bir yere gömülmesini sağladılar.

★★★

Şimdi çıkmışlar karşımıza, bir sürü palavra sıkıp bizi ve dünya kamuoyunu aldatmaya kalkışıyorlar.
Cinayeti kendi adamlarının işlediğini kabul etmek zorunda kaldılar.
Şimdi bir tek eksik var:
Ceset nerede kardeşim?
Cesedin başına ne geldi?
Heriflerin utanmazlığına ve yüzsüzlüğüne bakın siz...
Bu soru kendilerine sorulduğu zaman “Vallahül azim biz bilmiyoruz” diyorlar.
Cinayet ekibinden 18 zanlıyı kendi ülkelerinde güya sorguluyorlar ama cesedin nerede olduğunu öğrenme zahmetine katlanmıyorlar!
Aslında bildikleri halde bizden gizliyorlar.

★★★

Bu konuda benim merak ettiğim bir husus daha var...
Bunların konsolosu olan herif olaydan hemen sonra ülkesine tüydü.
Bu konsolos en başından en sonuna kadar olayın bire bir içinde. Hatta eldeki bulgulara göre, cinayet onun makam odasında işlendi.
Her şeyi biliyor...
Ve biz ne yazık ki onun tüymesine bile göz yumduk. Böyle bir rezalet dünyanın hiçbir ülkesine olamazdı ama bizde oldu.
Peki bu konsolos Suudi Arabistan’da gözaltına alındı mı, tutuklandı mı?
Hayır!

★★★

Bizim Başsavcı İrfan Fidan vallahi sabırlı adammış ki, bu sahtekâr Suudi başsavcının yalanlarını efendice dinlemiş.
Ben olsam o katil suratlının palavralarını dinledikçe dayanamaz ve herifin kafasına kül tablasını fırlatırdım!

★★★

Sevgili okurlarım, yazıyı bitirirken size bir de “İyi haber (!)” vereyim de şaşırın!
TBMM, Kaşıkçı cinayetinin düzenleyicisi olan, Suriye’de PKK uzantısı YPG’ye 100 milyon dolar veren Suudi Arabistan’la aramızda “Parlamentolararası Dostluk Grubu” kurulmasına karar verdi.
Bu karar  bir hafta önce, cinayetten sonra alındı.
İsteyen milletvekilleri şimdi başvuruda bulunup gruba üye olacak ve Suudi Arabistan’a beleş gezi olanağına kavuşacak.
Yuh!